Teknolojinin hızla geliştiği ve hayatın hızlandığı bu çağda, ister yüz yüze ister online olsun, insanlar günlük hayatta birçok kişiyle iletişim kuruyor. Ancak, tüm dil becerileri ve yeteneklere rağmen iletişimlerde problemler yaşanıyor. Bu durum, pek çok insanın duyulmamak ve anlaşılmamaktan şikayet etmesine yol açıyor. Sonuç olarak, kişilerarası ilişkilerde sorunlar ortaya çıkıyor. Deyim yerindeyse, kalabalıklarda monologlarla iletişim kurmaya çalışılıyor. Bu yoğun hız ve tüketim çağında, bireyler birbirini duymadan ve anlamadan konuşuyor. İletişim güçlükleri, kişilerarası ilişkilerde problemlere ve güçlü duygulara neden olabiliyor.
İletişim Tek Yönlü Değildir
İletişim, doğası gereği en az iki kişi arasında gerçekleşen veya gerçekleşmesi gereken bir süreçtir. Bir tarafta anlatan, diğer tarafta dinleyen bulunur. Ancak iletişim, sadece anlatmak ve dinlemekle sınırlı değildir; karşılıklılık esastır. Dinleyen ve anlatan pozisyonları sürekli değişir. Ne var ki, gündelik hayatta bu dinamikler göz ardı edilebiliyor. Bireyler, sadece kendini anlatmaya odaklanabilir, karşı tarafın duygularına önem vermeyebilir veya empatik davranmayabilir. İletişimde, karşılıklı anlayışla dinlemek, anlamaya çaba göstermek, anlatırken eleştirel ve suçlayıcı olmaktan kaçınmak gibi unsurlar bazen ihmal ediliyor. Bu ihmaller, iletişimi sorunlu hale getiren kişisel, durumsal veya iletişimsel kaynaklı faktörlerden kaynaklanabilir.
İleteşememek?
Sözel iletişimde, ne konuştuğumuz kadar nasıl konuştuğumuz da önemlidir. John Gottman, “Mahşerin Dört Atlısı” kavramıyla ilişkilerde yıkıcı iletişim kalıplarını tanımlar. John Gottman ve eşi Julie Gottman, bu dört yıkıcı iletişim tarzının uzun vadede ilişkileri nasıl olumsuz etkilediğini ve ayrılıklara yol açabileceğini vurgular:
- Ele BODY: Kişinin davranışlarını değil, doğrudan karakterini veya kişiliğini hedef alan olumsuz yorumlardır.
- Aşağılama: Partneri küçümsemek, alay etmek, göz devirmek, isim takmak ya da iğneleyici konuşmaktır.
- Savunma: Eleştiriler karşısında sorumluluk almayı reddetmek ve kendini haklı çıkarmaya çalışmaktır.
- Duvar Örme: İletişimde geri çekilmek, duymazdan gelmek, meşgul görünmek gibi davranışları içerir.
Bu kalıplar, iletişimde hatalara, anlaşılmamaya ve çatışmalara yol açabilir.
Ayrıca, bir iletişimde iki kişiye ait gerçeklik vardır. Kendi gerçeğini karşı tarafın zihnine dayatmaya çalışmak veya onun kabul etmesini zorlamak, çıkmaza giren iletişimlere neden olur. Böylece iletişim, her iki tarafın kendi algı ve düşüncelerini dayattığı karşılıklı monologlara dönüşür.
Bir diğer iletişim sorunu ise dinleme kurallarına uymamaktır. Çoğu zaman kişi, karşısındakini dinlemeden, sözünü keserek, kendini savunarak veya suçlayarak konuşmayı sabote eder. Bu, ortamın gerilmesine, öfkenin artmasına ve kaçınılmaz olarak çatışmaya yol açar.
Benimle Sevdiğin Biriyle Anlaşır Gibi Anlaş
Çok sevilen ve saygı duyulan biriyle nasıl iletişim kurardınız? Bazen sadece bunu hatırlamak bile yol gösterici olabilir. İletişimde bariz hatalardan biri suçlamadır; suçlama, karşı tarafı hedef alır ve savunmaya geçmesine neden olur. Sürekli kendini savunmak, karşı tarafın anlaşılmış hissetmesini engeller. Bu durum çatışmayı artırır, gerginlik ve öfke yaratır; bu da aşağılama ve duvar örmeye (küsme, iletişimi kesme vb.) davetiye çıkarır.
Bunları önlemenin yolu, kendi gündeminizi kısa süreliğine ertelemek, karşınızdakinin gerçekliğini anlamaya çalışmak, onun duygu ve düşüncelerini öğrenmektir. Kendinizi ifade ederken, hissettiğiniz duygu ve düşüncelere odaklanmak, ihtiyaçları belirtmek ve yargılayıcı, eleştirel bir dilden uzak durmak önemlidir.
Anlaşmak ve Anlaşılmanın Yolları
Çocukların iletişimini gözlemlediğimizde, genellikle açık ve net bir şekilde iletişim kurduklarını görürüz. Duygu ve ihtiyaçlarını doğrudan ifade ederler. Yetişkin iletişiminde ise cümleler uzun, dolaylı ve çoğu zaman duyguları kullanmayan bir tarza sahiptir. Duygular kullanıldığında ise genellikle suçlama amacı taşır. Örneğin, “Beni sen kızdırdın”, “Bana haksızlık ettin”, “Beni üzdün” gibi ifadeler iletişimi tıkayabilir.
İletişimin suçlama, savunma, aşağılama ve duvar örme gibi hatalardan uzak olması, duyguların ve ihtiyaçların “ben dili”yle ifade edilmesi, dinlerken karşı tarafın duygu ve düşüncelerini anlamaya çaba gösterilmesi iletişimi daha sağlıklı bir boyuta taşır. Niyet ve zihin okumadan, karşınızdakinin kendini ifade etmesine olanak sağlamak ve sözünü bitirene kadar saygıyla dinlemek, anlamaya ve anlaşılmaya giden yolların başında gelir.
Duygularıyla temas kurulan, merak ve içtenlikle sorular sorulan bir kişi, psikolojik dünyasına ve iletişime verdiğiniz değeri hisseder. Bu, karşınızdakinin sizinle yan yana bir iletişim sürdürmesini sağlar. Duygularını anladığınızı ve bunu ifade edebildiğinizi gösterirseniz, o kişiyi karşınıza değil, yanınıza almış olursunuz. Bunun en güzel yolu, karşınızdakini dinlerken şu soruları sormaktır: “Bu insan ne hissediyor?”, “Ne düşünüyor?”, “Nelere ihtiyacı var?” Empati yaparak, duyguları onaylayarak hemfikir olmasanız bile anlaşılmayı sağlayabilirsiniz.
Anlatmaya ve anlaşılmaya giden yollar, dinlemekten ve anlamaktan geçer. Unutulmamalıdır ki, anlatmak ve anlaşılmak karşılıklı beslenmesi gereken durumlardır.