Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Görünmeyen Yük: Azınlık Olmanın Psikolojik Bedeli ve Kimlik Savaşı

Azınlık, bir toplum içinde nüfusun azını oluşturan (bir topluluk içinde nüfusun çoğunluğunu oluşturmayan), genellikle belirli bir dil, dini, etnik, kültürel veya diğer belirgin özelliklere sahip olan bir grup ya da topluluk olarak adlandırılmaktadır.

Azınlıklar, toplum ya da topluluk içinde kendi kültür veyahut kimlikleriyle var olmaktadırlar; fakat çoğunluk olan gruplara veyahut topluluklara kıyasla daha az statü, güç, ayrıcalık ve kaynaklara sahiptirler.

Azınlık psikolojisi, grupların ya da toplulukların kısmen özgün problemlerle ve güçlüklerle başa çıkma gereksinimini beraberinde getirmektedir. Azınlıkların psikolojisi, fertlerin azınlık durumunda olmalarının ve bu durumun psikolojik etkilerinin geniş bir perspektifte ele alınmasını gerektirir.

Azınlık durumundaki fertler genellikle çift kimlik taşıma zorunluluğu yaşamaktadır. Bu durum ise hem çoğunluk hem de azınlık kültürüne ait hissetme durumunu ve kültürel kimlik gelişimini de etkilemektedir.

Damgalanma (stigmatizasyon) ve ayrımcılık, fertlerin duygusal ve psikolojik sağlığını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu durumda psikososyal stres, ayrımcılık, dışlanma ve önyargıyla başa çıkma gereksinimi doğmaktadır.

Kültürel kimliğini koruma çabası, çoğunluk kültürüyle etkileşim sürecindeki uyumun zorluklarına yol açabilmektedir. Fertler, hem yaşadıkları toplum hem de kendi grupları arasında aidiyet duygusu geliştirmenin çabası içindedir.

Bu durum neticesinde sosyal ilişkilerde güçlük ve toplumsal uyumda zorlanmalar yaratabilmektedir. Toplumsal destek ve dayanışma, aidiyet duygusunu pekiştirmekte ve psikolojik dayanıklılık halini artırmaktadır.

Eğitim ve kariyer imkânlarında karşılaşılan engeller, fertlerin özsaygısını, motivasyonunu ve yaşam memnuniyetini olumsuz etkilemektedir.

Son olarak da tarihi travmalar, kolektif bellekte yer edinerek fertlerin ruhsal sağlığında uzun vadeli etkiler bırakmaktadır.

Görünmeyen Yük Olmanın Bedeli Var Mıdır?

Etnik azınlıkların karşılaştığı bazı problemler vardır. Damgalanma (stigmatizasyon), önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık; sosyal, psikolojik, politik ve ekonomik açıdan olumsuz etkilere yol açmaktadır.

Clark çiftinin 1947’de yaptığı “oyuncak bebek” araştırmasında; siyahi bebeklerin beyaz bebekleri olumlu, siyah bebekleri ise olumsuz değerlendirdikleri ve beyaz bebeklerle daha fazla etkileşimde bulundukları ortaya konmuştur.

Bu tür çalışmalara baktığımızda, azınlık grup üyelerinin benlik saygısının olumsuz etkilendiği ileri sürülmüştür. Fakat daha sonraki araştırmalar, etnik azınlıkların maruz kaldığı olumsuz süreçlere farklı bir bakış açısı getirmektedir (Maccoby, Newcomb, & Hartley, 1958).

İçselleştirilmiş ırkçılık, sömürgecilik mirasının bir sonucu olarak ortaya çıkmış olup, marjinalleştirilmiş topluluklara mensup fertlerin, beyaz özgür toplumun üstünlüğünü içselleştirmesini ifade etmektedir.

Bu durumda beyaz toplumun ırkçı klişelerini, ideolojilerini ve değerlerini, fertlerin kendi etnik gruplarına ait geçerli standartlar olarak benimsemeleriyle oluşmaktadır.

Sömürge döneminde yerleşen hiyerarşik yapılar ve önyargı, bireyin bilinçaltına işlemiş durumdadır. Örneğin; kişi kendi etnik kimliğine karşı olumsuz önyargılar geliştirerek kültürünü küçümseyebilmekte, beyaz toplumun standartlarını benimseyebilmektedir.

Bu durum da kimlik çatışmalarına ve içsel gerilimlere yol açmaktadır.

İçselleştirilmiş ırkçılıkla mücadele, kişilerin kültürel kimliğini güçlendirmeyi ve eşitlik temelli bir toplumda etkili şekilde var olmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.

İçselleştirilmiş ırkçılığın yanı sıra “yatay ırkçılık” olarak bilinen ırkçılık türü de, herhangi bir azınlık grubuna mensup fertlerin başka bir azınlık grubuna karşı ırkçı tutumlar benimsemesi durumunda ortaya çıkmıştır.

Buna örnek olarak, Avrupa’da yaşayan bir etnik azınlığın başka bir etnik azınlığa yönelik ırkçı ve ayrımcı tutum ve davranışları göstermesi söylenebilir (Nittle, 2021).

Azınlıkların Yaşadığı Zorluklar ve Psikoterapi

Azınlık gruplar, toplumda belirli özelliklere sahip oldukları için maruz kaldıkları ayrımcılık, dışlanma, damgalanma (stigmatizasyon), ötekileştirme ve zorluklarla mücadele etmek durumunda kalan fertlerdir.

Psikoterapi, azınlık psikolojisi bağlamında bu grupların yaşadığı güçlüklerle baş etmelerine yardımcı olabilmektedir.

Psikoterapistler, fertlere duygusal destek sunmakta, özsaygılarını güçlendirmekte, psikolojik dayanıklılıklarını artırmakta ve bu durumda başa çıkma mekanizmalarını geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.

Kültürlerarası psikoterapi, fertlerin kültürel kimlik ortamını anlamaya odaklanarak daha etkili bir destek sağlamaktadır.

Azınlık gruplarla psikoterapi yaparken, psikoterapistlerin kendi önyargılarının farkında olma, empati, kültürlerarası duyarlılık, kişiye özel tedavi planları, güç dinamiklerine duyarlılık, eşitlik, eğitim (süpervizyon) ve güven tesis etme, açık iletişim ve sürekli kendini geliştirme gibi temel prensiplere odaklanmaları kıymetlidir.

Dil bariyerleri, geçmiş travmalar, toplumsal baskılar, kimlik karmaşası ve aidiyet duygusunun eksikliği gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu prensiplere uygun bir tutum ve davranış, danışan-terapist terapötik ilişkisinin güçlendirilmesine, güvenli bir ortamın oluşturulmasına ve terapinin etkili bir şekilde sürekli olarak ilerlemesine katkı sağlar.

Kaynakça

Byrd, D., Ceacal, Y. R., Felton, J., Nicholson, C., Rhaney, D. M. L., McCray, N., & Young, J. (2017). A modern doll study: Self concept. Race, Gender & Class, 24(1–2), 186–202.

Maccoby, E. E., Newcomb, T. M., & Hartley, E. L. (1958). Sosyal psikolojide okumalar. New York: Henry Holt.

Nittle, N. K. (2021, Mart 12). ThoughtCo. Web sitesi: https://www.thoughtco.com/what-is-racism-2834955

Pyke, K. D. (2010). İçselleştirilmiş Irksal Baskı Nedir ve Neden İncelemiyoruz? Irkçılığın Gizli Yaralarını Kabul Etmek. Sosyolojik Perspektifler, 53(4), 551–572. https://doi.org/10.1525/sop.2010.53.4.551

Selin Tekinöz
Selin Tekinöz
Ben Selin Tekinöz, psikoloji lisans eğitimimi tamamladıktan sonra mesleki gelişimimi çeşitli terapi eğitimleri ve gönüllü çalışmalarla destekledim. Klinik psikoloji alanında yüksek lisans eğitimime devam ederken, yetişkinlerle psikoterapi alanında uzmanlaşmayı hedefliyorum.Özellikle duygusal dayanıklılık, ilişki problemleri, özgüven, kaygı ve stres yönetimi gibi konularla ilgileniyor; danışanlarımın yaşamlarında daha sağlıklı ve dengeli bir iç dünyaya ulaşmaları için çalışıyorum.Psikanalitik kuram başta olmak üzere bütüncül bir yaklaşımla, danışanlarımın ihtiyaçlarına göre farklı terapi tekniklerini harmanlayarak çalışmayı önemsiyorum. Sanat terapisi ve tiyatro terapisi gibi yaratıcı terapi yöntemlerine de ilgi duyuyorum. Empati, güven ve profesyonellik ilkeleri doğrultusunda, herkesin kendini güvende hissedeceği bir terapi ortamı sunmayı önceliğim olarak görüyorum.Sürekli öğrenmeyi seven, araştırma yapmayı ve mesleki gelişimi önemseyen bir psikolog olarak; bireylerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine destek olmak, benim için büyük bir motivasyon kaynağı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar