Evlilik, birçokları için sevgi, güven, sadakat ve paylaşılan bir hayat anlamına gelir. Ancak bu tanımların arasında erotizm genellikle sessizce kaybolur. İlk yıllardaki arzu yerini rutin cinselliğe, sonra da zamanla işlevselliğe bırakır. Peki bu durum kaçınılmaz mıdır? Uzun süreli ilişkilerde erotik bağın sessizleşmesi doğal bir sonuç mudur, yoksa müdahale edilebilir bir süreç midir? Bu yazıda, evlilikte erotizmin neden sönümlendiğini ve yeniden canlandırılıp canlandırılamayacağını psikolojik açıdan ele alacağız.
Erotizmin evlilikte yavaşlaması sadece fiziksel bir sorun değildir; zihinsel, duygusal ve sosyal bağlamlarda şekillenen çok katmanlı bir durumdur. Psikolog Esther Perel, erotizmin güvenli alanlarda değil, mesafenin, belirsizliğin ve bireyselliğin korunduğu ilişkilerde canlı kalabildiğini savunur. Ona göre arzu, aşinalıktan değil meraktan doğar.
Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisi’ndeki “tutku” bileşeni, genellikle evliliğin ilk dönemlerinde yüksekken, zamanla “bağlılık” ve “yakınlık” bileşenlerinin gölgesinde kalır. Bu düşüş, sadece zamana değil, birlikte geçirilen sürenin öngörülebilirliğine de bağlıdır. Baumeister ise “hedonik adaptasyon” kavramıyla, aynı uyarana maruz kalındıkça alınan haz düzeyinin düştüğünü açıklar. Yani eşlerin birbirine alışması, erotik heyecanın zamanla silikleşmesine neden olur. Bu noktada erotizm, sadece cinsel birleşme değil; merak, bireysellik, oyun ve zihinsel uyarım içeren bir alan olarak ele alınmalıdır.
Bir Vaka: “Hâlâ Seviyoruz Ama…”
Nilüfer ve Ercan, on iki yıllık evli bir çift. Üç çocukları var, yoğun iş hayatları var, evleri düzenli, hayatları dışarıdan sorunsuz görünüyor. Terapiye geliş sebepleri “cinsel soğukluk.” Nilüfer, eşini sevdiğini ama artık onunla erotik bir bağ hissetmediğini söylüyor. Ercan ise cinselliğin azalmasından şikayetçi ama ne yapacağını bilemiyor. Her ikisi de cinselliği konuşamıyor, fantezi veya istek paylaşımı neredeyse yok. Aralarında kriz yok, kavga yok; ama erotik bir sessizlik var. Sevgililik dönemlerinde var olan arzu, şimdi sadece haftalık zorunlu bir yakınlık halini almış. Nilüfer’in ifadesiyle: “Birlikteyiz ama erotik olarak uzaklaştık.”
Erotizmi Ne Susturur?
Evlilik, güven, bağlılık ve istikrar getirir; ancak aynı zamanda erotizmin doğal düşmanlarını da içerir: alışkanlık, aşırı yakınlık ve öngörülebilirlik. Erotizm ise bilinmezliğe, gizeme, sınırda olmaya ihtiyaç duyar. Evlilikte eşlerin birbirine her an ulaşabilir olması, bir anlamda erotik gerilimi törpüler. Partner artık sadece sevgili değil;
¹ Not: Bu yazıda geçen kişi isimleri ve bazı detaylar, etik gizlilik ilkesine uygun olarak değiştirilmiş ya da kurgu unsurlarıyla yeniden yapılandırılmıştır. Anlatılan vaka, gerçek bir duruma dayansa da doğrudan herhangi bir bireyi tanımlamamaktadır.
ev arkadaşı, anne-baba rolü, sorumluluk ortağı haline gelir. Bu çoklu roller, erotik alanı bastırır.
Cinsellik, zamanla görev haline gelebilir. “Haftada bir ilişki yaşamalıyız” gibi nicelik temelli yaklaşımlar, erotik enerjiyi daha da köreltebilir. Kadınlar için arzunun daha çok zihinsel bir süreç olduğu unutulur; duygusal bağın zayıflaması, partnerle erotik hayal kuramama durumuna yol açar. Erkeklerde de fiziksel isteğin duygusal bağla desteklenmediği durumlarda temas mekanikleşebilir. Tüm bunlar birleştiğinde, cinsellik hâlâ var olabilir ama erotizm sessizleşmiş olur.
Erotizmi Canlı Tutmak Mümkün mü?
Evet. Ancak bunun kendiliğinden olmasını beklemek gerçekçi değildir. Erotizm, çiftler tarafından bilinçli olarak korunması gereken bir alandır. Öncelikle bireysel alanların, yani “ben”in evlilik içinde tamamen yok olmaması gerekir. Her bireyin ayrı ilgi alanları, arkadaşlıkları, sessizlikleri olmalı. Çünkü erotizm, partneri dışarıdan tekrar görebilme, ona yeniden “bakabilme” becerisiyle canlanır.
İkinci olarak, çiftin oyun, mizah ve yeni deneyimlere açık olması gerekir. Planlı cinsellik, sanılanın aksine spontane erotizmi öldürmez; aksine zamanı ve arzuyu yönlendirmeyi kolaylaştırır. Ayrıca konuşulamayan arzuların konuşulabilir hale gelmesi önemlidir. Fantezi ve erotik dilin paylaşımı, çiftin birbirini tekrar keşfetmesini sağlar. Bunlar utanılacak ya da bastırılacak şeyler değil; erotik hayatın doğal bileşenleridir.
Duygusal yakınlık, fiziksel temasın öncesinde gelir. Bu nedenle sadece yatakta değil, gündelik yaşamda da flört etmek, dokunmak, göz göze gelmek erotizmin zeminini hazırlar. Küçük tensel yakınlıklar, bir bakış, bir söz bile erotik bağın yeniden filizlenmesini sağlayabilir.
Sessizlik Yeniden Ses Bulabilir mi?
Evlilikte erotizmin kaybı, çoğu zaman ilişkinin bitişine değil, dönüşüm ihtiyacına işaret eder. Arzu kaybolmaz; sadece görünmez hale gelir. Ancak bu görünmezlik, ilişkiyi tehdit edecek kadar derinleşmeden önce fark edilirse, erotizm yeniden inşa edilebilir. Evlilik içindeki erotik bağ, kendiliğinden değil; emek, iletişim ve keşif isteğiyle canlı tutulur. Cinsellik ise sadece bedenin değil, zihnin, duyguların ve mesafenin ortak oyunu olduğunda, sürdürülebilir olur.
Kaynakça
-
Perel, E. (2017). The State of Affairs: Rethinking Infidelity. Harper.
-
Muise, A., & Impett, E. A. (2021). Sexual desire in long-term relationships. Current Opinion in Psychology, 43, 1–6.
-
Sakaluk, J. K., et al. (2020). The complexity of sexual desire discrepancies. Journal of Sex Research, 57(1), 1–17.
-
Mark, K. P. (2020). Eroticism and marital satisfaction: Findings from a national sample. Archives of Sexual Behavior, 49(5), 1239–1247.