Çarşamba, Haziran 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dijital Çağda Aynaya Bakmak

Sosyal medya, hayatımızın neredeyse her alanına nüfuz etmiş durumda. Kendimizi ifade etme, bağlantı kurma ve ilham alma amacıyla açtığımız uygulamalar, çoğu zaman farkında olmadan bizi görünmez bir kıyas döngüsüne sokuyor. Özellikle beden algısı ve yaşam tarzı söz konusu olduğunda, bu dijital alanlar bireylerin kendilerini değerlendirme biçimini derinden etkiliyor. Pek çok kişi, aynada kendi bedenine değil; sosyal medyada sıkça karşılaştığı “ideal beden imgelerine” bakarak bir yetersizlik duygusuyla baş etmeye çalışıyor. Bu durum, zamanla beden algısında bozulmalara ve ruh sağlığında derin yarıklara yol açabiliyor.

Sağlıklı Yaşam mı, Kısıtlayıcı Normlar mı?

Sosyal medyadasağlıklı yaşam” başlığı altında paylaşılan birçok içerik, dışarıdan bakıldığında ilham verici ya da motive edici görünebilir. “Yaza fit girme rehberleri”, “detoks tarifleri”, “kalori sayarak yaşamak” gibi gönderiler; sağlıklı yaşamı, ince görünmek ve belirli vücut ölçülerine sahip olmakla eş değer tutar. Sağlığın fiziksel, ruhsal ve sosyal bütünlükten oluşan çok boyutlu yapısı göz ardı edilirken, beden kontrolüne dayalı bir yaşam tarzı dayatılır.

Bu durum, özellikle genç bireylerde sağlıklı yaşam algısının çarpıtılmasına neden olur. Sağlık; esnek, bireye özgü, döneme göre değişebilen bir süreçken, sosyal medyada bu kavram katı kurallar, “yasaklı yiyecekler” ve “günah gibi görülen” davranışlarla kuşatılır. Ne yediğini sürekli kontrol etme arzusu, kendini yeterli görme çabasına dönüşür. Günün sonunda bireyler, bedenlerini beslemek için değil, onu şekillendirmek ve “beğenilir” hale getirmek için yaşamaya başlar.

Beden Dismorfik Bozukluk ve Dijital Estetik

Beden dismorfik bozukluk (BDD), kişinin bedeninde var olan ya da olmayan bir fiziksel özelliğe yönelik yoğun bir rahatsızlık ve memnuniyetsizlik duymasıyla ortaya çıkan psikolojik bir durumdur. Bu beden algısı bozukluğu, söz konusu özelliğin gerçekte göze çarpmıyor olmasına rağmen, kişinin zihin dünyasında büyüyerek baskın hale gelmesine neden olur. Bu da bireyin günlük işlevselliğini etkileyen, aynaya sık sık bakma, gizleme davranışları ya da estetik müdahalelere yönelme gibi tekrar eden örüntülerle kendini gösterebilir.

Her gün filtrelerle pürüzsüzleştirilmiş yüzler, şekillendirilmiş vücutlar ve estetikle “mükemmelleştirilmiş” bedenlere maruz kalmak, bireyde “Ben neden böyle değilim?” sorusunu tetikler. Gerçek bedenle dijital imgeler arasındaki fark büyüdükçe, bireyin kendini olduğu haliyle kabul etmesi zorlaşır. Özellikle ergenlik dönemindeki bireylerde bu durum, hem benlik gelişimini sekteye uğratır hem de özgüveni ciddi biçimde zedeler.

Kıyas, Kontrol ve Suçluluk Döngüsü

Sosyal medya, kullanıcılarına yalnızca “nasıl görünmeleri gerektiğini” değil, aynı zamanda “nasıl yaşamaları gerektiğini” de söyler. Sabah 5’te kalkıp spor yapan, kahvesini şekersiz badem sütüyle içen, her öğününü estetik tabaklarda sunan profiller, çoğu zaman gerçek hayattaki zorlukları ve esneklikleri göz ardı eder. Bu yaşam tarzı idealize edildiğinde, kullanıcılar kendi hayatlarını yetersiz ve düzensiz olarak algılayabilir.

Yemek yemek bir ihtiyaçtan çok bir değerlendirme aracına dönüşür: “Bugün çok kaçırdım”, “Kendimi tutamadım”, “Yarın kesin detoks yapmalıyım” gibi cümleler, bireyin sadece davranışını değil, değerini de sorguladığını gösterir. Oysa bedenin ihtiyaçlarını dinlemek ve ona saygı göstermek, sağlıklı yaşamın temelidir. Kıyas ve kontrol döngüsü içerisinde ise birey, bu temel ihtiyaçla bağını kaybeder.

Sağlıklı Bir Algı Mümkün mü?

Peki, tüm bu görsel ve zihinsel bombardıman içinde beden algısıyla sağlıklı bir ilişki kurmak mümkün mü? Evet, ama bu çaba bilinçli bir farkındalıkla başlamalı. İlk adım, sosyal medyada maruz kalınan içeriklerin ne kadarının manipülatif ve filtreli olduğunu fark etmek olabilir. “Gerçek” bedenlerin, iniş çıkışlı ruh hallerinin ve mükemmel olmayan yaşantıların da kıymetli olduğunu görmek; kıyas döngüsünden çıkmanın kapısını aralayabilir.

Ayrıca beden nötrlüğü (body neutrality) kavramı da bu noktada değerli bir alternatif sunar. Beden nötrlüğü, bedenimizi sürekli sevmek zorunda olmadığımızı, ancak ona işlevi ve taşıdığı anlam nedeniyle saygı duyabileceğimizi savunur. Yani bedenimizi bir estetik obje gibi görmek yerine, yaşamın ta kendisi olarak kabul etmeyi öğrenmemizi sağlar.

Son olarak, profesyonel destek almak da beden algısı sorunlarında etkili bir yol olabilir. Özellikle beden dismorfik bozukluk ya da yeme davranışlarıyla ilgili zorluklar yaşayan bireyler için terapi, içsel çarpıtmaların kaynağını anlamak ve yeni baş etme yolları geliştirmek açısından oldukça faydalıdır.

Dijital Sessizlikte Kendini Duyabilmek

Sosyal medya, yaşamımıza pek çok kolaylık getirse de beden algımızı sessizce yeniden şekillendiriyor. Filtrelenmiş gerçeklikler içinde, kendimize yüklediğimiz beklentiler de filtrelenmiş oluyor: daha zayıf, daha güçlü, daha yeterli… Oysa yeterlilik hissi, dışarıdan değil içeriden gelir. Bazen dijital sessizlik, kendi bedenimizi yeniden duyabilmenin en güçlü adımı olabilir.

Zehra Akyüz
Zehra Akyüz
Psikolog Zehra Akyüz, klinik psikoloji alanında uzmanlaşmış bir psikolog olarak çocuk gelişimi, bağlanma kuramı ve aile ilişkileri üzerine çalışmalar yürütmektedir. Yeditepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden onur öğrencisi olarak mezun olmuş, çocuk merkezli oyun terapisi uygulayıcısı olmanın yanı sıra, yetişkinlere yüz yüze ve online terapi hizmeti sunmaktadır. Çocuklar ve ailelerle çalışmaları kapsamında, KAÇUV gibi sosyal sorumluluk derneklerine de destek vermektedir. Psikolojiyi herkes için daha anlaşılır ve erişilebilir kılma hedefiyle sosyal medyada etik çerçevede içerikler üretmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar