Kayıp sonrası yaşanan yas, her ne kadar ayrılığa veya kayba verilen olağan bir tepki olsa da, neredeyse her toplum yas sürecine ve yası yaşayan bireylere dair çeşitli kurallar belirlemektedir.
Bu kurallar zaman zaman yas sürecindeki bireyleri çeşitli açıdan sınırlamaktadır (Doka, 2002).
Mahrum edilmiş yas kavramı, bireylere yaşadıkları kayıp karşısında yas tutma hakkı tanınmaması ve bunun sonucunda bireylerin yas sürecini olağan şekilde yaşayamamaları olarak açıklanmaktadır (Doka, 2002).
Yas tutma hakkı; kayıp yaşayan kişiye herhangi birinin müdahalesi bulunmadan, bireyin ihtiyacı ve isteği doğrultusunda seçtiği şekilde yas tutma özgürlüğünü vermektedir.
Yas tutma süreci üzerine gerçekleştirilen herhangi bir toplumsal müdahale, bireylerin yas tutma hakkını ihlal etmektedir (Attig, 2004).
Bireylerin yas sürecinde çeşitli koşullar nedeniyle çevre desteğinden mahrum kalmalarıyla yoğunlaşan karışık duygular, psikopatolojik belirtilere ve uzamış yasa neden olabilmektedir (Soysal, 2013).
Mahrum Edilmiş Yasın Kategorileri
Mahrum edilmiş yas beş kategoriden oluşmaktadır:
a) İlişkinin kabul görmediği durumlar,
b) Kaybın kabul görmediği durumlar,
c) Yas tutan kişinin kabul görmediği durumlar,
d) Ölümün gerçekleşme koşullarına bağlı olarak yasın kabul görmediği durumlar,
e) Yas tepkilerinin kabul görmediği durumlar.
A) İlişkinin Kabul Görmediği Durumlar
Toplum, akrabalık bağı temeline dayanan ilişkileri ön plana çıkarma eğilimindedir.
Akrabalık bağı içermeyen kişilerin kurdukları ilişkilerin yakınlığı takdir edilmeyebilir veya anlaşılamayabilir (Doka, 2022).
Homoseksüel ilişkiler ve evlilik dışı ilişkiler, ilişkinin kabul görmediği durumlara örnek olarak verilebilmektedir.
Buradaki temel nokta, bu tür ilişki içinde olup kayıp yaşayan bireylerin yas sürecindeki kederin toplum tarafından yas için yetersiz ve uygunsuz olarak kabul edilmesidir (Corr, 1999).
A1) Homoseksüel İlişkiler
Romantik ilişki içindeki partnerlerin yaşadığı kayıp, hayatta kalan kişi için oldukça zor bir süreç olma potansiyelindeyken, LGBT+ bireylerin yas sürecinde çevreleri tarafından ilişkilerinin meşruiyetinin inkâr edilmesi ve hayatta kalan partnerin tuttuğu yasın anlaşılamaması, bireyin yas sürecini olumsuz bir şekilde etkilemektedir (McNutt ve Yakusho, 2013).
Heteroseksüel çiftlerin ilişkisinin sosyal olarak kabul edilmemesi, heteroseksizmin yaygınlığı ve cinsel önyargılar gibi gerekçeler nedeniyle homoseksüel bireylerin yaşadıkları yas süreci, mahrum edilme açısından risk altındadır (Curtin ve Garisson, 2018).
B) Kaybın Kabul Görmediği Durumlar
Bazı kayıp türleri toplum tarafından anlamlı bir değer taşımayabilmektedir.
Evcil hayvan kayıpları, perinatal kayıplar, hasta kayıpları, yaşlı kayıpları gibi canlı kayıplarının yanı sıra, iş kaybı, boşanma, ev kaybı gibi ölüme bağlı olmayan kayıp türleri kaybın kabul görmediği durumlara örnek olarak gösterilmektedir (Doka, 2002).
B1) Perinatal Kayıplar
Perinatal kayıplarda yası tutulacak fiziksel olarak var olan bir kişinin olmaması, kaybı değersiz hale getirmektedir (Lovell, 1997 akt., Soysal, 2021).
Kaybın değersiz hale getirilmesi ise perinatal kayıplarda mahrum edilmiş yasa sebep olmaktadır.
Bu süreçte yaşanan kaybın ebeveynler için fiziksel ve duygusal sıkıntılar yarattığı sırada, çevre tarafından perinatal kaybın küçümsenmesi ve bir kayıp olarak değerlendirilmemesi çiftlerin yas sürecini etkilemekte, onları yaslarından mahrum bırakmaktadır (Lang ve ark., 2011).
B2) Evcil Hayvan Kayıpları
Evcil hayvanını kaybeden bireyler, kopan fiziksel bağ karşısında yas sürecine girerler ancak bu kayba karşı yaşanan yas sürecinde pek az insan çevresinden sosyal destek görmektedir (Packman ve ark., 2017).
Evcil hayvanını kaybeden bireylerin yas sürecinde çevrelerinden gördükleri desteğin, kayıp sonrası iyileşme süreci üzerinde olumlu rol oynamaktayken; buna karşın bireylerin kayıp sürecinde verdikleri tepkilerin yoğunluğunun, hayvanları için harcadıkları zaman ve paranın çevreleri tarafından anlaşılmadığını belirten çalışmalar bulunmaktadır (Paul ve ark., 2017).
Bu durumlar karşısında anlaşılmadığını hisseden bireyler, duygularını izole etmektedirler.
Sonucunda ise yaslarının mahrum edilmesiyle sonuçlanabilmektedir (Packman ve ark., 2012).
C) Yaslı Kişinin Kabul Görmediği Durumlar
Bazı bireylerin kayıpları karşısında yas tutma ihtiyacı olabileceği veya kayıp duygusu yaşayabilecekleri kabul edilmemektedir (Doka, 2022).
Yaşlıların, küçük çocukların, zihinsel engellilerin yas tutamadıkları ve yas tutma ihtiyacı hissetmedikleri öne sürülmektedir (Corr, 1999).
Kayıp karşısında düşünce ve duygularını ifade etme ihtiyaçlarının karşılanmaması, uzamış yas ile sonuçlanabilmektedir (Lenhardt, 1997).
D) Kaybın Koşullarının / Yasın Kabul Görmediği Durumlar
Kaybın gerçekleştiği biçimin, yas sürecinin gerçekleşmesi önünde engel yaratabileceği durumlar, kaybın koşullarının kabul görmediği durumlar olarak ifade edilmektedir.
Yüksek düzeyde sosyal damgalanmanın hedefinde olan bazı ölüm biçimleri, toplum tarafından itici, kaçınılan türler olarak kabul edilmektedir (Corr, 1999).
İntihar, AIDS, alkol, uyuşturucu gibi maddelere bağımlılık nedeniyle gerçekleşen kayıplar, suçlu ve mahkûm kayıpları yasın kabul görmediği durumlara örnektir (Soysal, 2021).
D1) İntihar
İntihar nedeniyle ölümlere karşı oluşan damgalamaların ve sosyal tabuların ortaya çıkmasında, özellikle din kuralları ve çeşitli tarihsel yaşantılar önemli rol oynamaktadır.
İntihar Hristiyanlıkta cinayetle eş değer olarak görülmekteyken, Müslümanlıkta affedilmeyen bir günah olarak tanımlanmaktadır (Dağ ve Alkar, 2022).
İnanç sistemleri ve kültür nedeniyle ülkemizde de intihar eden kişilerin büyük bir günah içinde olduklarına dair yaygın bir inancın bulunması, yas içindeki bireylere karşı damgalama yaratabilmektedir.
Damgalanmaya maruz kalan bireylerin bu süreçte yeterli desteği görememesi sonucu uzamış yas geliştirme riski taşıyabileceklerini düşündürmektedir (Dağ ve Alkar, 2022).
E) Yas Tutma Şeklinin Kabul Görmediği Durumlar
Yas sürecindeki bireylerin kayba verdikleri aşırı tepkiler ya da düşük tepkiler, yasın yaşanma şekli bakımından uygunsuz olarak nitelenebilmektedir (Soysal, 2021).
Erkeklerin kayıp karşısında açıkça ağlamaları çevre tarafından güçsüzlük olarak algılanabilirken, kadınların ise kayıp karşısında duygusal tepkiler vermemesi toplum tarafından kınanabilmektedir (Doka, 2017).
Başka bir örnek olarak yaşlı veya hasta kişilerin kaybında, çevrenin bireylere fazla üzülmemeleri konusunda telkinlerde bulunmasıyla yas süreçlerine müdahale edilmektedir (Soysal, 2021).
Sonuç: Yasın Engellenmesi, Ruhsal Sağlığın Zedelenmesi
Sonuç olarak; yas, kayba verilen doğal bir tepkidir ve her bireyin yas süreci kendine özgüdür.
Bu sürece dışarıdan herhangi bir engelleyici nitelikte toplumsal müdahalede bulunulması, bireylerin yas sürecini zorlaştırarak yas tepkilerinden mahrum bırakılmaya yol açabilmektedir.
Engellenen yas tepkileri ise bireylerin yas sürecini bir psikopatoloji haline dönüştürme riski taşımaktadır.
Bu noktada, uzamış yas için risk faktörü niteliği taşıyan mahrum edilmiş yasın oldukça önem taşıdığı düşünülmektedir.