Perşembe, Ekim 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aşık Değilim, Sadece Limerence Yaşıyorum: Limerence Nedir ve Neden Aşkla Karıştırıyoruz?

Romantik duygular, yüzyıllardır insanın en karmaşık deneyimlerinden biri olarak tanımlanır.
Fakat her yoğun duygu, her kalp çarpıntısı ya da her zihinsel meşguliyet “aşk” anlamına gelmez.
Bazen yaşadığımız şey, aşkın biyokimyasal taklidi olan limerencetir.

Bu kavram ilk kez psikolog Dorothy Tennov tarafından 1979 yılında tanımlanmış ve o zamandan beri birçok kişinin “aşk sandığı” duygunun aslında farklı bir psikolojik deneyim olduğunu göstermiştir.

Limerence Nedir?

Limerence, bir kişiye karşı yoğun, takıntılı ve çoğu zaman karşılıksız romantik ilgi duyma halidir.
Bu duygu, sevginin sıcaklığından çok bir tür zihinsel bağımlılığa benzer.
Limerence yaşayan kişi, ilgilendiği kişiyi (Tennov’un terimiyle “limerent object”) sürekli düşünür, onun ilgisini kazanmaya dair senaryolar kurar ve en küçük olumlu işareti bile “karşılık” olarak yorumlar.

Kısacası limerence, aşkın en dramatik sahnesidir — ama senaryoyu tek başına yazarsınız.

Aşk ve Limerence Arasındaki Fark

Birçok kişi limerence’i aşk sanır çünkü her ikisi de yoğun duygularla başlar.
Ancak aşk, zamanla derinleşen bir bağ oluştururken; limerence, belirsizlik ve arzu ile beslenir.

  • Aşkta, karşı tarafın gerçek özellikleriyle ilgilenilir.
    Limerence’te ise kişi, kendi zihnindeki idealle meşguldür.

  • Aşkta huzur vardır.
    Limerence’te kaygı.

  • Aşkta paylaşım esastır.
    Limerence’te ise onaylanma arzusu.

Bu fark, ilişkilerin dinamiğini belirleyen önemli bir çizgidir.
Birine gerçekten aşık olup olmadığınızı anlamak istiyorsanız, şu soruyu sorabilirsiniz:
“Bu kişiyi sevmek bana huzur mu veriyor, yoksa onu düşünmek beni tüketiyor mu?”

Limerence’in Psikolojisi

Limerence, beynin ödül sistemi üzerinde dopamin patlamalarına yol açar.
Kişi, sevdiği kişiden ilgi gördüğünde dopamin artar; ilgisizlik gördüğünde ise düşer.
Bu iniş çıkışlar tıpkı bir bağımlılık döngüsü gibidir.
Bu nedenle limerence yaşayan biri, mantıksal olarak uzak durmak istese bile duygusal olarak kopmakta zorlanır.

Psikolojik açıdan bakıldığında limerence, çoğu zaman bağlanma stilleriyle de ilişkilidir.
Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sevgiye erişemediklerinde bu tür yoğun, saplantılı duygulara daha yatkındır.
Onaylanmaya duyulan ihtiyaç, “beni seçti mi?” sorusunu sürekli zihinde döndürür ve bu da limerence döngüsünü sürdürür.

Neden Limerence Yaşarız?

Limerence, genellikle bir duygusal açlığın belirtisidir.
Kişi çoğu zaman, çocuklukta karşılanmamış ilgi ve sevgi ihtiyacını yetişkinlikte yeniden sahneye koyar.
“Bu sefer sevileceğim” umuduyla birine bağlanır, ama aslında aradığı kişi değil, o histir.

Bazen de limerence bir kaçış mekanizması gibi çalışır.
Gerçek hayattaki boşluk, sıkışmışlık ya da tatminsizlik hissi, hayali bir romantik senaryoyla doldurulur.
Bu nedenle limerence çoğu zaman ilişkiden çok fanteziyle ilgilidir.

Limerence’in Sonuçları

Limerence kısa vadede heyecan verse de uzun vadede tüketici bir deneyimdir.
Zihni meşgul eder, odaklanmayı bozar ve kişinin özsaygısını aşındırır.
Çünkü kişi, kendi değerini karşı tarafın ilgisine bağlamaya başlar.

En zorlu kısım, limerence’in karşılıksız olduğunda bile bitmemesidir.
Kişi, “bir gün beni fark edecek” umuduyla duygusal enerjisini tüketir.
Bu nedenle limerence, özdeğer eksikliği, duygusal bağımlılık ve idealizasyon döngüsünü besler.

Limerence’ten Çıkış Mümkün mü?

Evet, ama farkındalıkla.
Öncelikle yaşadığınız şeyin aşk değil, limerence olduğunu kabul etmek gerekir.
Bu kabul, döngüyü kırmanın ilk adımıdır.

  • Gerçeklik testi yapın:
    Karşınızdaki kişiyi olduğu gibi mi seviyorsunuz, yoksa hayalinizdeki versiyonunu mu?

  • Duygusal ihtiyaçlarınızı fark edin:
    Onun ilgisini neden bu kadar istiyorsunuz? Bu boşluğu başka neyle doldurabilirsiniz?

  • Odak değiştirin:
    Düşüncelerinizi meşgul eden kişiden ziyade, kendi yaşam doyumunuza yatırım yapın.

Gerekirse bir terapist eşliğinde bu süreçte duygusal bağımlılık döngülerini fark etmek, geçmişteki bağlanma deneyimlerini anlamlandırmak oldukça faydalıdır.

Sonuç: Aşkın Gölgesinde Farkındalık

Limerence, aşkın bir taklididir.
Hissettirdiği yoğunluk, gerçeğin değil, arzunun yansımasıdır.
Aşık olduğunuzu sandığınız kişi çoğu zaman eksik yanlarınızın aynasıdır.

Gerçek aşk huzur getirir; limerence ise kaygı ve beklentiyle beslenir.
Bu farkı görmek, duygularınızı küçümsemek değil, anlamlandırmak demektir.

“Aşık değilim, sadece limerence yaşıyorum.” diyebilmek, bir farkındalık göstergesidir.
Çünkü bazen iyileşme, birini unutmakla değil, kendini yeniden hatırlamakla başlar.

Limerence’ten çıkmak, bir duyguyu bastırmak değil; onu dönüştürmektir.
Bu dönüşüm, ilgiyi karşınızdaki kişiden kendinize çevirdiğinizde başlar.
Birini sevmeye duyduğunuz isteği kendinizi tanımaya yönelttiğinizde o yoğunluk azalır ve yerini gerçek bir iç huzura bırakır.

Derya Tatlı
Derya Tatlı
Derya Tatlı, İstanbul Beykent Üniversitesi Psikoloji bölümünden tam burslu ve onur derecesiyle mezun oldu. Akademik çalışmalarında çocuk ve ergen psikolojisi, bağlanma stilleri, bilişsel davranışçı terapi ve oyun terapisi üzerine yoğunlaştı. Psikiyatri servisinde edindiği klinik deneyimlerin yanı sıra, çocuk ve ergenlere yönelik terapi süreçleri ile ebeveyn danışmanlığı alanlarında aktif olarak çalışmaktadır. Yazılarında, psikolojiyi herkesin anlayabileceği bir dille aktarırken bilimsel temellere bağlı kalmayı hedeflemekte; özellikle çocuk gelişimi, ebeveyn tutumları ve ruh sağlığı farkındalığı konularına odaklanmaktadır. Psikoloji Times TR'deki içerikleriyle, okuyucularına hem bilgilendirici hem de ilham verici bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar