Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yemek Tabağınızdaki Şemalarınız

Bu yazıda erken dönem uyum bozucu şemalar ile yemek yeme inançları ve tutumları arasındaki ilişki ele alınacaktır. Keyifli okumalar dilerim.

Her insan doğduğu andan itibaren farklı aileler ve kültürler içerisinde gelişim gösterir.
Şema terapinin kurucusu Young’a (1999) göre bu gelişim süreci boyunca her çocuk temelde güvenli bağlanma ve kabul, özerklik, duyguları ve ihtiyaçları ifade etme, kendiliğindenlik ve sınır gibi duygusal ihtiyaçlara sahiptir. Bu ihtiyaçlar evrenseldir ve yeterince karşılanamadığında şemaların oluşmasına sebep olabilir. Şemalar yaşam boyu tekrar eden, kişinin kendisi ve çevresi hakkındaki bilişsel ve duygusal kalıplarıdır. Şemalar değişime dirençlidir, kendini sürdürmek ister. Yaşamı boyunca kişiyi adeta bir gölge gibi takip eder.

Şemaların oluşmasındaki diğer faktörler kişinin mizacı, erken dönem çocukluk deneyimlerindeki ihmal ve istismar durumları, kaza, hastalık, göç gibi travmatik olaylar ve model alarak öğrenmedir. Tunç (2020)’ye göre yeme bozukluğuna sahip bireyler ile travmatik bir erken dönem çocukluk yaşantısı ve ebeveyn tutumları arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Schneer (2002) ihmal ve istismar edici ebeveynlerin yeme bozuklukları için risk faktörü oluşturduğunu söyler.

Tüm bunlar göz önüne alındığında yeme ile ilişkinin bozulmasına sebep olabilecek pek farklı şemadan bahsedilebilir. Terk edilme, kusurluluk/utanç, bağımlılık/yetersizlik, onay arayıcılık, cezalandırıcılık, duyguları bastırma, yüksek standartlar gibi farklı ihtiyaç alanlarındaki şemalar yeme ile ilişkinin bozulmasına katkı sağlayabilir. Bu yazıda yalnızca güvenli bağlanma ve kabul ihtiyacının yeterince giderilememesi sebebiyle oluşmuş olabilecek şemalar ve bozulmuş yeme inançları arasındaki bağlantılar ele alınacaktır. Bu alandaki ihtiyaçların giderilmemesi kopukluk ve reddedilme ile ilgili şemaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Bozulmuş Yeme Tutumuyla İlişkili Şemalar

Bozulmuş yeme tutumuyla ilişkili olabilecek şemalardan ilki kusurluluk/utanç şemasıdır. Bu şemaya sahip kişiler kendini değersiz, kusurlu, eksik ve sevilemez olarak görür. Özellikle mükemmeliyetçi bir çevre, eleştirel ve cezalandırıcı/suçlayıcı ebeveyn tutumları bu şemanın oluşmasına yol açabilir. Bedenine dair eleştiri alan kişi bir süre sonra kilolu olmayı ya da çok zayıf olmayı bir utanç kaynağı olarak görebilir. Bu utanç hissinden kurtulabilmek adına bedenine çok fazla önem atfedebilir. Zayıf olursa sevilebileceği, bu haliyle kimsenin onu beğenmeyeceği, istediği fiziğe sahip değilse değersiz olacağı inançlarına sahip olabilir. Çevresinden veya ailesinden edindiği güzellik standartlarına uygun bir bedene sahip olmaya çalışabilir. İçten içe hissettiği bu utanç ve kusuru mükemmel bir bedene sahip olmaya çalışarak engelleyebileceğine inanır.

Aynı ihtiyaç alanından doğan başka bir şema duygusal yoksunluk şemasıdır. Kişi sevilmeyeceğine dair güçlü bir inanç besler. Yalnız kalmaktan korkar, kendini değersiz ve önemsiz görür, içinde bir boşluk hissiyle yaşar. Sürekli bir sevgi ve şefkat görme ihtiyacı vardır ancak ait hissetmekte zorlanır. Diğer insanların onu sevdiğine inanmakta güçlük çeker. Bu kişilerde yemek yeme kişinin hissettiği duygusal boşluğu doldurabilmek adına önemli bir role sahiptir. Kişi kaygı, korku, yalnızlık, utanç gibi baş etmekte zorlandığı duygularla yemek yiyerek baş edebilir. Bir süre sonra hissettiği boşluktan dolayı fiziksel açlık ve duygusal açlığı ayırt etmekte zorlanabilir. Bu durum bozulmuş yeme tutumlarına sebep olabilir. Yemek yedikten sonra kendini suçlama, eleştirme ve aşağılama davranışları geliştirebilir.

Terk edilme/istikrarsızlık şemasındaysa kişi kendini güvende hissetmez, her an terk edilmekten endişe duyar. Ufak ayrılıklar, yalnız kalma anları kişiyi tetikleyebilir. Bu kişiler en büyük korkuları olan terk edilmekten korunmak için daha zayıf, güzel, alımlı bir bedene sahip olmak isteyebilir. “Mükemmel” bir bedene sahip olarak karşısındaki kişiyi o ilişki içerisinde tutacağına dair inançları olabilir. Tetiklendiği anda yemek yiyerek kendini rahatlatmaya çalışabilir.

Sosyal izolasyon/yabancılaşma şemasında kişi kendisinin diğerlerinden farklı olduğunu ve bir gruba ait olmadığını düşünür. Daha çok ergenlikte gelişen bu şema kişiyi dünyanın geri kalanından izole edebilir. Algıladığı sosyal desteğin oldukça az olduğu bu durumda kendini görünmez ve yalnız hissedebilir. Sosyal ilişkilerin zayıflamasıyla birlikte duygusal boşluğu artabilir ve bu boşluğu yemek yemeyle doldurabilir. Bazense kendinden ya da yemek yeme tutumundan utanıp sosyal ortamlardan uzaklaşabilir. Bu durum şemanın güçlenmesine yol açabilir.

Güvensizlik/kötüye kullanılma şemasında kişi diğer insanların onu kullanabileceğini ya da istismar edebileceğini düşünür. Çevresine güvenmez, zarar görmekten korkar. Her şeye şüpheyle yaklaşır. Özellikle erken dönemde fiziksel, cinsel ya da duygusal bir istismar yaşadıysa bu şemanın güçlü olması olasıdır. Çevresine güvenmeyen ve şüpheyle yaklaşan kişi güvende kalmaya dair olan kontrol hissini yemek yeme davranışı üzerinden karşılamaya çalışabilir. Yemek yeme davranışını ve bedelini kontrol etme ihtiyacı hissedebilir. Yemek yemeyi zorlandığı duygularla baş etmekten kaçınmak için kullanılabilir.

Sonuç

Yemek yemeye dair inançların altında pek çok farklı sebep olsa da en temelde değer görmeyi, sevilmeyi, anlaşılmayı, görülmeyi bekleyen bir yandan bahsedebiliriz. Siz de yemek yemeyle bozulmuş bir ilişkiniz olduğunu düşünüyorsanız ihtiyaçlarınızı fark etmek ve karşılamaya dair bir adım atabilirsiniz.

Kaynakça

Schneer, A. (2002). Eating disorders: A disorder of in and out. Eating Disorders, 10(2), 161-176.
Young, J. E. (1999). Cognitive therapy for personality disorders: A schema focused approach (3. baskı). Sarasota, FL: Professional Resource Exchange.
Tunç, P. (2020). Çocukluk Çağı Travması İle Bozulmuş Yeme Tutumları İlişkisinde Ebeveyne Bağlanmanın Düzenleyici Rolünün İncelenmesi. Turk J Child Adolesc Ment Health, 27(2), 75-84.

Ayça Gülgel
Ayça Gülgel
Ayça Gülgel, İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünü onur öğrencisi olarak tamamlamıştır. Lisans eğitiminin ardından Acıbadem Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’ndan romantik ayrılık sonrası yas üzerine yazdığı tez ile yüksek onur öğrencisi olarak mezun olmuştur. Çeşitli projelerde ve derneklerde gönüllü olarak görev almıştır. Güncel olarak Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi yaklaşımlarıyla kaygı, depresyon, travma, yas, tekrarlayan ilişki örüntüleri gibi konular üzerine yetişkinlerle çalışmaktadır. Ruh sağlığı alanında güncel ve etik bir çerçevede çalışabilmek, klinik bilgilerini derinleştirebilmek adına eğitimlerine ve süpervizyonlarına devam etmektedir. Mesleki deneyimlerini okuyucularla paylaşarak, insana dair psikolojik dinamikleri gündelik yaşamla buluşturmayı ve içgörüye alan açmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar