Çarşamba, Aralık 3, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yarım Kalan Hikayeler: Ghosting Psikolojisi ve Kapanışı Bulmak

Telefonun ışığı karanlık odada yüzüne yansıyor. Gözün ekranın üst köşesindeki o ibarede: “Çevrimiçi”. Ancak senin mesaj kutunda derin bir sessizlik var. Daha birkaç gün, hatta belki birkaç saat öncesine kadar havada uçuşan emojiler, bitmek bilmeyen sohbetler ve gelecek planları… Şimdi ise yerini, okunup cevaplanmayan mesajlara ya da hiç açılmayan bildirimlere bırakmış durumda.
İçinde büyüyen o huzursuzluğu tanıyorsun, değil mi? Zihninde dönüp duran “Acaba yanlış bir şey mi söyledim?”, “Çok mu üstüne düştüm?” ya da “Kesin başına bir şey geldi” senaryoları… Mantığın sana karşıdaki kişinin sadece cevap vermediğini söylese de, duyguların çoktan alarm vermeye başladı bile.
Tebrikler (!), modern ilişkilerin en can yakıcı fenomeniyle tanıştınız: Ghosting. Yani birinin, hiçbir açıklama yapmadan, aniden ve tamamen iletişimi keserek bir “hayalet” gibi ortadan kaybolması. Peki, bir insan neden veda etmek yerine sessizliği seçer? Ve daha da önemlisi, biz bu sessizliğin yarattığı gürültüyle nasıl başa çıkacağız?

Neden “Hoşça Kal” Diyemiyorlar?

O sessizlik anında çoğumuzun ilk tepkisi oku kendimize çevirmektir: “Yeterince eğlenceli değildim”, “Yanlış bir şey söyledim” ya da “Çekiciliğimi kaybettim”. Ancak psikolojik araştırmalar bize rahatlatıcı bir gerçeği fısıldıyor: Ghosting, maruz kalan kişiden çok, yapan kişinin iç dünyası ve başa çıkma mekanizmalarıyla ilgilidir.
Peki, bir insan neden konuşmak yerine buharlaşmayı seçer?

Bunun en temel nedeni, çatışmadan kaçınma eğilimidir. Birine “Senden hoşlanmadım” ya da “Bu ilişki benim için yürümüyor” demek, duygusal bir sorumluluk gerektirir. Karşı tarafın üzüntüsüyle, öfkesiyle ya da soracağı “Ama neden?” sorusuyla yüzleşmek zorundadırlar. Ghosting yapan kişi için sessizce ortadan kaybolmak, bu konforsuz konuşmayı yapmamak için seçilen en kestirme (ve maalesef en bencilce) kaçış yoludur. Onlar için bu bir “son” değil, sadece sorumluluktan sıyrılmaktır.

Bir diğer önemli faktör ise kaçıngan bağlanma stiline sahip olmaktır. Bu bağlanma stiline sahip bireyler, yakınlık arttıkça kendilerini köşeye sıkışmış hissedebilirler. İlişki derinleşmeye, duygular işin içine girmeye başladığında, bilinçdışı bir alarm sistemi devreye girer. Sizin “Harika geçti” dediğiniz buluşma, onlar için “çok fazla yakınlık” anlamına gelmiş olabilir. Ve onlar, bu yakınlıktan korunmak için en iyi bildikleri şeyi yaparlar: duvar örmek.

Son olarak, dijital duyarsızlaşmayı da unutmamak gerekir. Ekranlar, empati yeteneğimizi filtreleyen bir bariyer görevi görüyor. Bir flört uygulamasında profilleri sağa-sola kaydırırken, karşıdaki kişinin duyguları olan gerçek bir insan olduğunu unutabiliyoruz. Bir profili silmek veya engellemek, bir insanın gözlerinin içine bakıp veda etmekten çok daha kolaydır. Teknoloji ilişkileri hızlandırırken, maalesef insani sorumluluklarımızı “sessize almamıza” neden oluyor.

Beynimiz Neden Bu Kadar Acı Çekiyor?

Ghosting’e maruz kaldığınızda hissettiğiniz o göğüs sıkışması veya mide ağrısı sadece bir metafor değildir. Nörobiyolojik araştırmalar, sosyal reddedilmenin beyinde “fiziksel acı” ile aynı bölgeyi (anterior singulat korteks) uyardığını gösteriyor. Yani beyniniz için parmağınızı kapıya sıkıştırmak ile sevdiğiniz (veya hoşlandığınız) biri tarafından yok sayılmak arasında pek bir fark yoktur. Ghosting, kelimenin tam anlamıyla can yakar.

Ancak Ghosting’i net bir ayrılıktan daha ıstırap verici kılan şey, belirsizliktir.

İnsan beyni, neden–sonuç ilişkileri kurmaya ve olayları tamamlamaya programlıdır. Psikolojide Zeigarnik Etkisi olarak bilinen durum tam da budur: Beynimiz, tamamlanmamış işleri tamamlanmış olanlardan daha net hatırlar ve onlar üzerinde takılı kalır. Ghosting, tamamlanmamış bir hikâyedir. Karşı taraf o “son” yazısını yazmadığı için beyniniz o dosyayı kapatamaz. Arka planda sürekli çalışan bir uygulama gibi; “Acaba ne oldu?”, “Öldü mü, küstü mü, sıkıldı mı?” soruları zihinsel enerjinizi sömürür.

Bu bilişsel kapanış eksikliği, zihni tehlikeli bir döngüye sokar: kontrolde olma çabası. Belirsizlik o kadar rahatsız edicidir ki, beyin bir cevap bulmak için suçu kendine atmayı tercih eder. Oysa gerçek şudur:
Hissettiğiniz acı sizin yetersizliğinizden değil, beyninizin belirsizliğe verdiği doğal tepkiden kaynaklanır.

Sessizlikten Sonra İyileşmek: Cevabı Beklemek Yerine…

Peki, bu belirsizlikle nasıl başa çıkacağız? İlk ve en zor adım, sessizliğin kendisinin bir cevap olduğunu kabul etmektir. Cevap vermemek, aslında çok net bir cevaptır:
“Ben bu ilişkiyi sürdürebilecek duygusal olgunluğa veya isteğe sahip değilim.”
Bunu duymak acı verici olabilir fakat kabul etmek iyileşmenin başlangıcıdır.

İyileşme yolunda atılacak adımlar:

O “son mesajı” atmayın. Zihniniz “İçimi döksem rahatlarım” diye kandırabilir. Direnin. Ghosting yapan birine uzun mesajlar atmak çoğu zaman yeniden sessizlikle sonuçlanır.
Senaryoyu yeniden yazın (reframe). Olaya “Ben reddedildim” yerine “İletişim becerileri zayıf biriyle zaman kaybetmekten kurtuldum” şeklinde bakın.
Kapanışı dışarıda aramayın. Kapanış, başkasının değil sizin vereceğiniz bir karardır. “Bu hikâye bitti ve ben yoluma devam ediyorum” diyebilmek, gerçek kapanıştır.

Son Söz

Ghosting, dijital çağın modern bir nezaketsizliği gibi görünse de aslında bize kendi değerimizle ilgili önemli bir ders verir. Bir başkasının kararsızlığı veya korkaklığı, sizin sevilmeye değer olup olmadığınızı belirleyemez.
Eğer bir “hayalet” tarafından ziyaret edildiyseniz, kendinize yüklenmeyi bırakın. Telefonu bir kenara bırakın, derin bir nefes alın ve gerçek dünyadaki gerçek bağlara odaklanın. Çünkü siz, belirsiz bir sessizliği değil, net ve cesur bir “merhaba”yı hak ediyorsunuz.

Aybüke Arslan
Aybüke Arslan
Aybüke Arslan, Fenerbahçe Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Motivasyon, sosyal medya psikolojisi, spor psikolojisi ve bilişsel davranışçı terapi alanlarına ilgi duymaktadır. Sosyal medyada psikoloji içerikleri üreterek psikolojik kavramları herkes için ulaşılabilir kılmayı amaçlamaktadır. “Zihinsel sağlık, hayatın gerçek zenginliğidir” mottosuyla hareket eden Arslan, Psychology Times Türkiye’de toplumsal farkındalık, motivasyon ve ruh sağlığı temalı yazılar yazmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar