Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı romanından uyarlanan Yaprak Dökümü dizisini birçoğumuz biliriz. Dizinin ilk bölümünün yayınlanmasından bu yana on dokuz yıl geçmesine rağmen dizi; oyunculukları ve çarpıcı senaryosuyla hâlâ yayınlanan tekrar bölümleriyle onlarca seyirciyi ekran başında büyülemeye devam etmekte (Ay Yapım, 2006-2010). Dizinin geniş kitlelerce defalarca izlenmesi ve her bir karakteri üzerine uzun uzun tartışılması akabinde ben de dizinin en çarpıcı karakterlerinden biri olan Ferhunde karakterini psikanaliz çerçevesinde inceleyelim istedim.
Dizinin Konusu ve Ferhunde’nin Girişi
Öncelikle kitabın konusuna değinmekte fayda var: Bir erkek ve dört kız babası olan Ali Rıza Bey, (Güntekin, 2004) kaymakam olarak hizmet verdiği yerde haksızlığa sessiz kalması istenince isminin lekelenmesini istemediği için yıllarca icra ettiği görevinden istifa eder. Kızı Necla’nın İstanbul’da üniversite kazanması neticesinde, ailecek İstanbul’daki babadan kalma konaklarına taşınırlar. Dizinin ilk bölümünde aile fertleri neşeyle İstanbul’da gezinirken Ali Rıza Bey’in eşi Hayriye Hanım -İstanbul’un ailede yaprak dökümüne sebep olacağını öngörmüşcesine- “Ham der yutar bu şehir adamı vallahi.” demiştir. Aslında bu replikle senaristler, seyircilere gelecek bölümler hakkında büyük bir ipucu vermiştir. Nitekim ilk bölümde Ferhunde (seyirci yorumuyla) şerli bakışlarıyla sahneye giriş yapmıştır.
Ailenin tek oğlu olan Şevket bankacılık sınavına giderken asansörde Ferhunde’yle karşılaşır ve ilk görüşte Ferhunde’ye gönlünü kaptırır. Şevket Ferhunde’ye meftun olmuştur ancak Ferhunde için Şevket, onu sıkıldığı evliliğinden kurtararak toplumsal anlamda sınıf atlamasına yardımcı olacak bir basamaktır. Şevket, Ferhunde’nin evli olduğundan habersiz onunla aile olma hayalleri kurarken Ferhunde ise kaymakam gelini olma hayalleri kurar.
Ferhunde ve İdin Hakimiyeti
Ferhunde çıkarları doğrultusunda her türlü yalanı söyleyebilecek ve istediğini elde etmek için karşısındaki herkesi ezip geçerek, arzuladığı ne varsa en kestirme yoldan ulaşmaya çalışan bir karaktere sahiptir. Bu da bizlere Freud’un beyan ettiği insanda bulunan üç kişilik bileşeninden en ilk gelişeni id bir diğer ismiyle ilkel benliği hatırlatıyor. Psikanaliz biliminin kurucusu olan Sigmund Freud kişiliğin üç temel yapısından bahseder (Schultz & Schultz, 2017). Bunlar: İd, ego ve süperegodur. İd; bir diğer ismiyle ilkel benlik, kişiliğin haz ilkesiyle çalışan kısmıdır. Bir diğer ifadeyle, onun için hiçbir kuralın değeri yoktur yalnızca arzuladığı şeyin tez vakitte olması elzemdir. İstediğine ulaşmak için her yol mübahtır.
Ferhunde, dizinin ilk bölümlerinde ilkel benliğini belirgin bir şekilde seyirciye yansıtıyor. Misal olarak Şevket, onun evli olduğunu öğrendiğinde ondan ayrılmak istiyor ancak Ferhunde eşinin ona değer vermediğini, onu dövdüğünü söylüyor. Hatta bunu ispatlamak için evinde tek başınayken kendisine vuruyor ve yüzünde belirgin morluklar oluşturduktan sonra arkadaşı Gülşen’in evine gidip ona, eşinin onu evde Şevket’le uygunsuz yakaladığını ve bundan dolayı ona şiddet uyguladığını elinden zor kurtulduğu yalanını söylüyor. Böylelikle hem arkadaşının ondan taraf olup Şevket’le ilişkisini desteklemesini sağlıyor hem de Şevket’in vicdanından ve ona olan aşkından faydalanarak istediğine erişiyor.
İd ve Süperego Çatışması: Ferhunde ve Şevket
Dizinin bir diğer sahnesinde; Ferhunde’yi, Ali Rıza Bey ve ailesiyle tanışırken görüyoruz. Ferhunde, evleneceği adamın ailesinin yanında fütursuzca davranışlarda bulunur. Daha henüz tanıştığı insanların yanında Şevket’le beraber Şevket’in odasına girmek ister. Hayriye Hanım ayıplı bakışlarla “Hayrola?” diye sorunca, nispet yaparcasına “Aslan yattığı yerden belli olur derler ya Şevket Bey’in odasını bir görmek istedim.” der. Odaya girdiğinde Şevket’i baştan çıkarmaya çalışır. Şevket ise süperegosu gelişmiş bir karakter olduğu için ailesinden çekinir ve Ferhunde’ye karşı koyar. Ferhunde, Şevket’in bu tutumunu alaya alır ve onu cezbetmeye devam eder. Şevket ve Ferhunde’nin bu sahnesi id ve süperego çatışmasını somut bir şekilde görebilmek için iyi bir örnektir. Bilakis, Ferhunde bu sahnede Şevket’in hep kulak ardı ettiği, susturduğu idi ciddi düzeyde uyarıyor. Babasının doğrularını kendi doğruları gibi benimseyen Şevket babasının değerleri altında kalmış gölgelenmiş bir kimliğe sahiptir. Ferhunde sayesinde ilkel benliğini keşfetmiştir.
Süperegonun Gelişimi
Bir önceki paragrafta bahsettiğimiz süperegoyu detaylandırmakta fayda var. Süperego (üst benlik) insanların toplumsal benliğini ifade eder. Başka bir deyişle, kişiliğin elalem ne der kaygısıyla hareket eden ahlaki yönünü temsil eder. Bireyin iyi ve kötü ayrımı yapma muhakemesi kazandığı süreçte gelişir. Bireyi kurallar ve değerler kombinasyonu içinde yönlendiren benliktir. Halk arasında vicdan olarak bilinir. İdi susturan, insan hazzını ayıp kisvesi altında değerlendirip bastıran benliğimizdir. Lakin kişinin her daim süperegosuyla hareket edip idin isteklerini görmezden gelmesi sağlıklı bir durum değildir. Bu yüzden ego bireyi gerçeklik ilkesine göre yönlendirerek mantıklı kararlar almasını sağlayan kişiliğin aklıselim yönüdür. İd ve süperego arasında köprü görevi üstlenir. İdin arzularını erteleyerek makul bir zamanda ve gerçekçi bir biçimde gerçekleştirir.
Toplumsal hayata ayak uydurmak ve sosyal hayatta daha işlevsel bireyler olmak için her bireyin geliştirmiş olduğu toplumsal maskeleri vardır. Toplumsal maskenin psikolojideki terimsel karşılığı “Persona”dır (Feist, Feist, & Roberts, 2018). Topluma uyum sağlamak için geliştirdiğimiz personamızın oluşmasında referans alınan benliğimizse egodur. Ego; id ve süperego arasındaki bağı sağlayamadığında kişi huzursuz olur ve bu durum psikolojik rahatsızlıklara zemin hazırlar.
Ferhunde’nin Süperegosuyla Hareket Ettiği Anlar
Dizinin ilerleyen bölümlerinde Ferhunde’nin süperegosuyla hareket ettiği anları görüyoruz. Ali Rıza Bey’in ortanca kızlarından Necla karakterinin, ablası Leyla’nın eşiyle kaçması akabinde aile fertleri zor günler geçirir. Bu süreçte psikolojik sağlamlığı diğer kardeşlerine göre daha zayıf olan Leyla depresyona girer. Ailenin büyük kızı Fikret’in de evlenip konaktan ayrılması akabinde aile iyice yalnızlaşır. Bu süreçte aileye en büyük desteği sunan Ferhunde’dir. Geceleri, Leyla’nın ilaçlarını düzenli alması için takip eder, yemeğini hazırlar. Ailenin küçük kızı Ayşe’yle o ilgilenir. Ali Rıza Bey Necla’nın isminin bile evde anılmasını yasakladığı için kızını ne kadar özlediğini dillendiremeyen Hayriye Hanım, gizli gizli Ferhunde’nin yanında ağlar ve ondan destek görür. Ferhunde, Fikret evden ayrılırken üzülür hatta habersiz evlendiği için ona sitemli davranan Şevket’i ayıplar. Necla zor duruma düştüğünde, aile üyeleri Leyla’dan çekindikleri için Necla’yı eve çağırmakta tereddütlü davranır. Ferhunde, Leyla’yla içten bir şekilde konuşup Necla’yı eve çağırmaları için ikna eder. Bu sahnelerde süperegosuyla hareket eden vicdanlı bir Ferhunde izliyoruz.
Ferhunde’nin Egosu ve Levent İlişkisi
Dizide Ferhunde’nin egosu tarafından nasıl yönlendirildiğine değinilirse bu noktada Ferhunde’nin Levent’le ilişkisine odaklanmak faydalı olacaktır. Şevket’le evli olduğu süreçte çalışmayarak tüm finansal desteğini Şevket’ten alan Ferhunde eşinin hapse girmesi neticesinde geçimini sağlamak için bir şirkette çalışmaya başlar. Bu sefer de patronu Levent’le yakınlaşmak ister ancak Levent, Şevket’in aksine duygularına kolaylıkla yenik düşen bir adam değildir. Daha aklıselim hareket eder ve Ferhunde bunun farkındadır. Şevket’i dişiliğiyle etkilemiştir ancak Levent’e görünür olabilmek için dişiliği yeterli değildir. İşinin ilk zamanlarında Levent’i gözlemleyerek nasıl biri olduğunu keşfeder. Levent işinde titiz ve disiplinli biridir bunun üzerine Ferhunde azmi ve çalışkanlığıyla onun gözüne girebileceğinin ayrımına varır. Nitekim öyle de yapar. Hafta sonları mesaiye kalır, ona verilen işlerin zorlayıcı olmasının onu daha da geliştireceğini ve azimlendireceğini ifade eder. Bir önceki paragrafta belirtildiği üzere ego, idin isteklerini erteleyerek uygun zamanda makul bir biçimde yerine getirir. Ferhunde, egosuyla hareket ederek sabrediyor ve akabinde selameti olarak gördüğü Levent Tuncer tarafından fark ediliyor hatta bunu Levent’in evlilik teklifiyle taçlandırıyor.
Ferhunde’nin Çelişkileri ve Toplumsal Yorumlar
Yıllar evvel yayımlanmış bir dizi hakkında hâlâ yazıp çizebildiklerimiz olması bu dizinin biz seyircilerle buluşmasına vesile olan her çalışanına ayrı ayrı teşekkür etmemizi gerektirir. Bir seyirci olarak dizinin her oyuncusunun bana ayrı bir seyir zevki verdiğini içtenlikle söyleyebilirim. Bazı filmler ve diziler, hayat deneyiminin güncellediği zihinlerle tekrar izlendiğinde aynı sahneler ve değişmeyen karakterler farklı biçimlerde yorumlanabiliyor. Sosyal medyada Yaprak Dökümü’nü tekrar tekrar izleyen bir kitle görmekteyim ve bu kitle yaş almayı şu şekilde yorumluyor: “Büyüdüğün zaman artık Tekin ailesine değil, Ferhunde’ye hak vermeye başlarsın.” Bu söz kısmen doğru olmakla beraber Ferhunde’nin yaptığı kötülükleri sıradanlaştırdığı için pek katıldığımı söyleyemem.
Ferhunde, küçük yaşta annesinin hapse girmesiyle sıcak aile sevgisi ve şefkatinden mahrum kalarak buruk bir çocukluk geçirmiş. Ancak Leyla ve Necla gibi aileleri tarafından pamuklara sarılarak büyütülse daha erdemli olabilir miydi bilemeyiz. Bu bağlamda şunu sorgulamalıyız: Bir insanın iyi ya da kötü olması, ilgili ve şefkatli bir anne babayla ilintiliyse bu neden Leyla ve Necla için yeterli olmadı? Şevket neden çalıştığı bankayı dolandırdı? “Ferhunde’nin Ali Rıza Bey gibi bir babası olsaydı o erdemli bir insan olurdu.” demek daha doğduğu gün ailesiz kalan, Ferhunde’den çok daha zor şartlar altında büyümesine rağmen erdemli olmayı ve insanlara merhametle yaklaşmayı başarabilmiş, yetmemiş bunu alışkanlık haline getirmiş insanlara haksızlık olmaz mı? Bir insanın çevresindeki bireylere karşı kaba olmasını hatta çıkarları doğrultusunda masum insanların canını yakmasını, o kişinin çocukluk travmalarına bağlayarak bu insanı aklamak, onun çocukluğunda çektiği acının faturasını bunda hiçbir kabahati olmayan masum insanlara kesmek ne kadar doğru?
Kaynakça
- Ay Yapım. (2006-2010). Yaprak Dökümü [Televizyon dizisi]. Kanal D.
- Feist, J., Feist, G. J., & Roberts, T.-A. (2018). Theories of Personality (9th ed.). McGraw-Hill Education.
- Freud, S. (1923). The Ego and the Id. Hogarth Press.
- Güntekin, R. N. (2004). Yaprak Dökümü. İnkılap Kitapevi.
- Jung, C. G. (1953). Two Essays on Analytical Psychology. Princeton University Press.
- Schultz, D. P., & Schultz, S. E. (2017). Theories of Personality (11th ed.). Cengage Learning.