Günümüzde psikolojik destek yöntemleri büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bu dönüşümün en dikkat çeken parçası ise yapay zekâ terapisi temelli uygulamalar. Özellikle son yıllarda “Woebot”, “Wysa” ve “Tess” gibi uygulamalar depresyon, anksiyete ve stres yönetimi alanlarında destek sunmayı vadediyor. Peki, gerçekten bir yapay zekâ programı, bir insan terapistin yerini alabilir mi?
Teknolojiyle Dönüşen Terapi Alanı
Yapay zekânın psikoterapiye entegrasyonu, erişimi artırmak ve terapi süreçlerini kolaylaştırmak açısından büyük umut vadediyor. Geleneksel terapiye ulaşamayan bireyler için chatbot terapisi, anonim, hızlı ve maliyetsiz çözümler sunabiliyor. Örneğin Woebot, bilişsel davranışçı terapi (CBT) ilkelerine dayanarak kullanıcılara psikoeğitim veriyor ve günlük duygudurum takibi sağlıyor (Fitzpatrick, Darcy & Vierhile, 2017).
Bu uygulamalar özellikle genç kullanıcılar tarafından kolay benimseniyor. 7/24 erişilebilir olmaları, kullanıcıya istediği an destek alabileceği bir alan yaratıyor. Ayrıca bazı bireyler için insanla yüz yüze gelmenin doğurduğu kaygılar chatbotlarla ortadan kalkabiliyor.
Yeterli mi, Yoksa Eksik mi?
Her ne kadar bazı çalışmalar AI terapilerin kısa vadede olumlu etkiler sunduğunu gösterse de, birçok uzman yapay zekânın empati kurma, duygu okuma ve kişisel bağ geliştirme gibi temel terapi unsurlarını yeterince sunamadığını belirtiyor. Örneğin bir danışanın travmatik bir anısını anlatırken gözyaşlarını tutamaması ya da sessizce kalması gibi incelikli durumları anlamlandırmak hâlâ yalnızca insan terapistlerin başarabileceği bir alan.
Ayrıca AI tabanlı terapiler, kriz anlarını tanımlamada yetersiz kalabiliyor. Örneğin intihar riski taşıyan bireylerin doğru değerlendirilmesi, yalnızca dil analizine değil, beden dili, ses tonu ve bağlamsal ipuçlara da dayanıyor (Bendig et al., 2019). Bu tür durumlarda yapay zekânın doğru tepki verememesi etik ve güvenlik açısından ciddi riskler barındırıyor.
Bağ Kurma ve İlişki Dinamikleri
Psikolojik desteğin en güçlü yönlerinden biri, danışanla terapist arasında kurulan “terapötik bağ”dır. Bu bağ, güven, samimiyet ve karşılıklılık üzerine kurulur. Araştırmalar, kullanıcıların chatbot terapisi ile sınırlı düzeyde bağ kurabildiğini ve çoğunlukla yalnızca bilgi almak amacıyla kullandıklarını ortaya koymuştur (Miner et al., 2016). Yani yapay zekâ, terapötik bir “ilişki” değil, daha çok bir “aracı” işlevi görmektedir.
Geleceğe Dair Olasılıklar
Görünen o ki, yapay zekâ terapide insanın yerini tamamen alamayacak. Ancak psikolojik destek süreçlerinde yardımcı bir araç olarak etkili olabilir. Özellikle terapistler için ön değerlendirme, anket uygulama ya da takip süreçlerinde yapay zekâ terapisi entegrasyonları zaman kazandırabilir. Öte yandan, etik kuralların belirlenmesi ve denetim mekanizmalarının oluşturulması da bu alanın sağlıklı gelişmesi için kaçınılmazdır.
Yapay zekâ ile terapi fikri, insan doğasını ve psikolojik süreçlerin derinliğini sorgulamamıza neden oluyor. Bu teknolojiler, destekleyici olabilir; ama insan temasının yerini tam anlamıyla doldurması hâlâ uzak bir ihtimal.
Kaynakça
Fitzpatrick, K. K., Darcy, A., & Vierhile, M. (2017). Delivering cognitive behavior therapy to young adults with symptoms of depression and anxiety using a fully automated conversational agent (Woebot). JMIR Mental Health, 4(2), e19. https://doi.org/10.2196/mental.7785
Bendig, E., Erb, B., Schulze-Thuesing, L., & Baumeister, H. (2019). The next generation: Chatbots in clinical psychology and psychotherapy to foster mental health. Journal of Medical Internet Research, 21(11), e16021.
Miner, A. S., Milstein, A., Schueller, S., Hegde, R., Mangurian, C., & Linos, E. (2016). Smartphone-based conversational agents and responses to questions about mental health, interpersonal violence, and physical health. JAMA Internal Medicine, 176(5), 619–625.