Bazı günler, sabah kalktığında vücudunda bir şeylerin ters gittiğini düşünmeye başlarsın. Yorgun hissedersin, başın ağrır, mide bulantısı yaşarsın… Gizli bir hastalık olabileceğini, kimsenin fark etmediği bir hastalığın sende olabileceğini düşünürsün. Bu fiziksel belirtilerle ilgili internette araştırmalar yaparsın ve bu kaygını daha da artırır. Bazı kişiler, bedensel belirtilerini ciddi bir hastalığın habercisi olarak yorumlayarak yoğun bir kaygı yaşar ve bu durum, gündelik işlevselliklerini etkileyebilir.
Bu yazıda hipokondriyadan bahsedeceğim.
Hipokondriya Nedir?
Çok uzun zamandır “hastalık hastalığı” olarak da bilinen hipokondriya, kişinin vücudunda olan fiziksel belirtileri yanlış algılayıp yorumlaması ve yoğun bir kaygı taşıması; yeterli miktarda değerlendirmeler ve testler yapılmış olmasına rağmen korku ve kaygısının devam etmesi ile kendini gösteren bir durumdur (Hocaoğlu, 2015). Kişi, vücudunda yaşadığı her fiziksel deneyimi çok yoğun bir şekilde deneyimlemektedir.
Bu kişi, çok sayıda teste ve tıbbi müdahalelere başvurmasına rağmen sağlık kaygısı devam etmektedir. Bu yüzden birçok doktora gider ve kaygılarını azaltmaya çalışırlar. Herhangi bir hastalığa yakalanma kaygısından dolayı öteki insanlarla arasına mesafe koymak, kaçınma davranışı sergilemek, hastalık hakkında bilgili olmak ve bilgi arayışında olmak bu kişilerde görülen bir durumdur (Durak ve Karaaziz, 2024).
Sağlık kaygısı yaşayan bireyler, bir hastalığa yakalanma korkusu ve kaygısını yaşarlar. Bu yüzden diğer insanlarla temastan kaçınabilirler. Örneğin, kalabalık ortamlardan ve sosyal etkileşimlerden uzak durabilirler. Kaçıngan davranışlar gösterirler; hastalık kapma riski olabileceğini düşündükleri yerlerden, kişilerden kendilerini soyutlayabilirler. Hastalıkla ilgili sürekli bilgi toplama ihtiyacı duyarlar; internette araştırma yapar, sağlıkla ilgili güncel olayları takip eder ve belirtileri kendilerinde ararlar.
Aslında bu davranışlarla kaygılarını kontrol etmeye çalışırlar ama tam tersi bir etki göstererek bu davranışlar kaygılarını besler.
Hipokondriyanın Kişiye Getirileri
Yapılan bir araştırmada (Bulut ve Bozo, 2022), kişilerin hasta olduklarında ya da hasta hissettiklerinde, dezavantajlarına rağmen bazı kazançlar da elde ettikleri bulunmuştur. Bunlardan biri ilgi ve bakım görmektir. Bu ilgi ve bakım; eşten, çocuktan, ebeveynlerden, doktorlardan olabilir.
Bir diğer kazanç ise görevlerin ve öncelikli durumların revize edilerek, sağlık konusuna diğer tüm konulardan daha yüksek bir öncelik tanınmasıdır.
Hipokondriya yaşayan kişilerde genellikle hasta olduklarına veya hasta olacaklarına dair yoğun bir kaygı yaşanır. Bu çalışmada da ne kadar bu hissettikleri kaygı yoğun olsa da bazı kazanç sağladıkları yönünde bulgulara yer verilmiştir.
Bu, hipokondriyanın sadece “kaygı” değil, aynı zamanda ilgi, bakım gibi ihtiyaçların karşılanma yolu olarak da işlev gördüğünü ortaya koymaktadır. Ayrıca görevlerini önceliklendirmede de bu kaygısını en üst konuma yerleştirdiği görülmektedir.
BDT ile Hipokondriyanın Tedavisine Yönelik Müdahale
Hipokondriya’nın bilişsel modelinde, tetiklenme; sağlık kaygısı ile ilgili ipuçları toplama ve bu kaygıyı oluşturma, döngüyü devam ettirme süreçlerini gösterir (Salkovskis ve ark., 2003). Kişi bir fiziksel deneyim yaşar ve tetiklenir; örneğin, kalp çarpması gibi.
Sonrasında bu, kişide bir kaygı yaratır ve kalp çarpması ile ilgili araştırmalar yapmaya başlar, ipuçları toplar. Daha sonrasında, bu durumu yaşadığı her deneyimde (kalp çarpması, baş dönmesi gibi) devam ettirerek bir döngü oluşturur.
Kişinin geçmişte yaşadığı deneyimler, hastalık ve sağlıkla ilgili birçok tahmin ve inanca sebep olduğu için deneyimlerini doğru bir şekilde yorumlayamamaktadır (Deale, 2007). Kişinin geçmişte yaşadığı deneyimler (hastalık geçirmiş ya da bir yakının hastalık geçirmiş olması gibi), kişinin sağlıkla ilgili tahmin ve inançlar geliştirmesine sebep olmaktadır.
Bu yorumlamalar bazen gerçekçi bir algılama olmaz ve kişi, bedenindeki normal bir tepkiyi yanlış yorumlayabilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kişinin bu işlevsiz düşünce kalıplarını yeniden yorumlamasını sağlamak, gerçekçi bir yaklaşım benimseyerek kişinin algısını gerçekçi bir duruma getirmeyi hedeflemektedir. Terapi sürecinde, kişinin bu işlevsiz düşüncelerini daha yararlı, kişiye fayda sağlayacak düşüncelere yeniden yapılandırması amaçlanır.
Sonuç Olarak
Çoğumuz zaman zaman sağlıkla ilgili kaygı ve korku yaşayabiliriz. Ama bu kaygı ve korku, hayatımızın işlevselliğini bozan bir durum hâline geldiğinde, bu durumla başa çıkmak zorlayıcı olabilir.
Bedeninde olan fiziksel belirtilere kişinin farkındalığı yüksektir. Bu farkındalık, kişinin yoğun kaygı ve korku hissetmesine sebep olabilir. Yaşadığı yoğun deneyimle ilgili araştırmalar yapar, doktorlara gider ama bu ona yeterli gelmez ve yine arayışlarına devam eder.
Bu durumun kişiye dezavantajları olduğu kadar kazanç sağladığı durumlar da olabilmektedir. Örneğin; sosyal çevresinden ilgi ve bakım görmek gibi… Bir yandan da sağlık kaygısını birinci öncelik hâline getirerek, diğer görevlerini daha alt bir sıraya koymasıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapi, bu işlevsiz düşünce kalıplarına odaklanarak, bu kalıpları kişinin yararına olacak şekilde yeniden değerlendirmesini amaçlamaktadır.
KAYNAKÇA
-
Bulut, B. P., & Bozo, Ö. (2022). A helix of anxiety: a qualitative analysis of the personal experiences of individuals with health anxiety. Studies in Psychology, 42(1), 165–198. https://doi.org/10.26650/SP2021-935379
-
Hocaoğlu, Ç. (2015). A different hypochondriasis: A case report. Journal of Mood Disorders, 5(5), 36–39. https://doi.org/10.5455/jmood.20141119012438
-
Deale, A. (2007). Psychopathology and treatment of severe health anxiety. Psychiatry, 6(6), 240–246. https://doi.org/10.1016/j.mppsy.2007.03.005
-
Salkovskis, P. M., Warwick, H. C. ve Deale, A. C. (2003). Cognitive-behavioral treatment for severe and persistent health anxiety (hypochondriasis). Brief Treatment and Crisis Intervention, 3, 353–367. https://doi.org/10.1093/brief-treatment/mhg026