Travmalar, geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimlerin ruhsal, zihinsel ve hatta fiziksel sağlığımız üzerinde kalıcı etkiler bırakmasıyla tanımlanır. Bu etkiler, çoğu zaman farkında olmadan bugünkü düşünce tarzımızı, davranışlarımızı ve ilişkilerimizi şekillendirir. Travmaların günümüze olan başlıca etkilerini aşağıdaki başlıklarda bulabilirsiniz.
1. Duygusal Tepkilerde Aşırılık veya Uyuşma
Travma sırasında bedenimiz “hayatta kalma moduna” geçer. Savaş, kaç ya da don tepkileri aktif hale gelir. Bu durum özellikle şu beyin bölgelerinde değişikliklere neden olur:
-
Amygdala (duygusal beyin): Tehdit algısını yönetir. Travma sonrası aşırı tetikte olabilir, bu da günlük hayatta abartılı korku ve kaygı yaratır.
-
Hipokampus: Hafızayı ve zaman algısını etkiler. Travmaların ardından olayları zaman dışı algılamak, geçmişi şimdiymiş gibi yaşamak (“flashback”) mümkündür.
-
Prefrontal korteks: Mantıklı düşünme, karar verme ve duygu kontrolü burada gerçekleşir. Travmadan sonra bu bölge zayıflayabilir, bu da impulsif (ani) tepkilere neden olabilir.
2. İlişkilerde Zorluk
Özellikle çocukluk travmaları, yetişkinlikte bağlanma stilimizi doğrudan etkiler. Güven problemi, terk edilme korkusu, aşırı bağlılık ya da duygusal mesafe gibi sorunlar görülebilir. Travma özellikle bağlanma biçimini etkiler. Özellikle çocukluk travmaları, bireyin kurduğu tüm ilişkilerde iz bırakabilir:
Örneğin, bir birey travma sonucu duygusal ihtiyaçlarını bastırarak kendini dış dünyadan korumaya çalışabilir. Duygusal yakınlıktan kaçabilir ve ilişkilerinde mesafeli davranma eğilimindedir. Genellikle bir bağımsızlık söz konusudur ve duyguları göstermekte zorluk yaşayabilirler. İlişkilerde güven sorunu yaşayabilir ve empati kurmakta güçlük çekebilirler ve bu deneyimler sonucu kaçıngan bağlanmaya sahip olabilirler.
Diğer bir örnek, tutarsız ve çatışmalı ebeveyn davranışlarına maruz kalan, duygusal ihmal ve yetersizlik yaşayan, duygusal ifadenin kısıtlandığı ve bakım verenlerin sürekli değiştiği ortamlarda büyüyen çocuklar bu deneyimler sonucunda kaygılı bağlanmaya sahip olabilirler.
3. Duygusal Düzenleme Bozuklukları
Travma yaşayan bireylerde duygu regülasyonu (duyguları tanıma, anlama ve yönetme) zorlaşır. Bu da: sürekli anksiyete (kaygı), depresif duygudurum (motivasyon kaybı, umutsuzluk), öfke patlamaları, suçluluk ve utanç gibi duyguların kronikleşmesiyle sonuçlanabilir.
Örneğin: Çocuklukta ebeveyninden sürekli eleştiri gören bir birey, yetişkinliğinde yaptığı her şeyin “yetersiz” olduğunu hissedebilir.
4. Fiziksel Belirtiler
Beden, geçmişte yaşanmış bir travmanın “hafızasını” taşır. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan kişilerde sık görülür. Travmalar uzun süreli stres ve tetikte olma hali oluşturduğu için sadece ruhu değil, bedeni de etkiler.
-
Bağışıklık sistemini zayıflatır
-
Kalp-damar hastalıkları riskini artırır
-
Sindirim problemleri, kronik ağrılar, uyku problemleri, migren gibi psikosomatik sorunlara yol açabilir.
5. Davranışsal Kalıplar
Travmaya bağlı olarak bazı tepkiler geliştirilir. Bunlar bilinçli değil, savunma amaçlı olur.
-
Kaçınma: Kişi, travmayı hatırlatacak ortamlardan veya kişilerden uzak durabilir.
-
Bağımlılıklar: Madde, yemek, ilişki gibi bağımlılıklara eğilim gösterebilir.
-
Kendini sabote etme: Başarıdan ya da mutluluktan uzak durma davranışı gelişebilir.
Örneğin, daha önce terk edilme gibi travmatik bir etki yaşayan kişi bunu farklı bir davranışsal tepkiyle günümüze taşıyabilir. Aşırı bağımlılık gösterebilir veya ilişkileri reddeden bir yerden yaklaşabilir. Daha önce aşağılanma gibi travmatik etki yaşayan kişi ise ya kendini küçümseyebilir ya da başarıya ulaşmak için fazla bir efor sarf edebilir. Fiziksel şiddete maruz kalan biri ise agresif tepkiler verme veya kaçınma davranışları sergileyebilir. Güvensizlik oluşturan bir deneyim yaşayan kişi ise aşırı kontrolcülük, aşırı kıskançlık veya yalnız kalma isteği gibi davranışsal tepkiler verebilir.
6. Tetikleyicilere Aşırı Duyarlılık
Koku, ses, belirli kelimeler ya da ortamlar gibi şeyler geçmişteki travmayı hatırlatıp kişiyi o ana geri götürebilir (flashback).
7. Kendilik Algısı ve Kimlik
Travma, kişinin kendine dair temel inançlarını sarsabilir:
-
“Ben sevilebilir biri değilim.”
-
“Kimseye güvenilmez.”
-
“Kontrol elimde değil.”
-
“Dünya tehlikeli bir yer.”
Bu inançlar bilinçdışında yer alır ve bireyin kararlarını, ilişkilerini ve yaşam biçimini etkiler. Travma sonrası birey bazen aşırı kontrolcü olabilir, çünkü onlara göre dünya güvensizdir, ya da tamamen teslimiyetçi olabilir çünkü zaten hiçbir şeyin kontrolünün kendinde olmadığı inancına sahip olur.
Travma Sonrası Hayat: İyileşme Mümkün mü?
Evet, travmanın etkileri kalıcı olmak zorunda değildir. Doğru destekle kişi, yaşadığı zorluklardan güçlenerek çıkabilir. Buna psikolojide “travma sonrası büyüme” denir.
İyileşme Yolları:
-
Terapi: Özellikle EMDR, Somatik Deneyimleme, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) travmalar üzerinde oldukça etkilidir.
-
Beden farkındalığı: Yoga, nefes çalışmaları, dans terapisi gibi yöntemler sinir sistemini düzenlemeye yardımcı olur.
-
Yazı yazmak veya günlük tutmak: Anıları yazıya dökmek beynin sağ ve sol lobunu entegre eder. Bilinçdışı içerikler bilinç düzeyine çıkar. Olayların üzerine düşünme (refleksiyon) gelişir. Anlamlandırma süreci başlar ve böylece duygusal yoğunluk azalır.
-
Sanat terapisi: Duygular bilinçdışı düzeyde bedenimizde ve zihnimizde kayıtlıdır. Bu duygular her zaman kelimelerle ifade edilemeyebilir. Sanat terapisi, kişinin iç dünyasını resim, şekil, ses, renk, hareket gibi araçlarla dışa vurmasını sağlar. Ortaya çıkan ürün değil, süreç önemlidir. Yani nasıl çizdiğin, ne çizdiğin, hangi renkleri seçtiğin iyileştirici sürecin anahtarıdır.
-
Güvenli ilişkiler: Empatik, anlayışlı insanlar iyileşmenin en önemli bileşenidir. Onlarla paylaşım süreci travmayı anlamlandırma sürecinin önemli bir parçasıdır.