Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Travmalar Genetik Miras Mı? Epigenetik Aktarımla Nesiller Arası Psikolojik Yükler

Psikolojik travmalar, uzun süre boyunca yalnızca bireysel düzeyde ele alınmış; kişinin yaşam olaylarıyla baş etme becerisi, çevresel koşulları ve aile ilişkileri bağlamında değerlendirilmiştir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, psikolojik travmaların yalnızca bireyi değil, biyolojik düzeyde sonraki nesilleri de etkileyebileceğini göstermektedir. Bu yeni bakış açısı, epigenetik aktarım kavramıyla açıklanmaktadır. Travmatik deneyimlerin biyolojik etkilerinin nesiller arası geçebileceği yönündeki bu bulgular, hem psikoloji hem de genetik bilimi için yeni bir perspektif sunmaktadır.

Epigenetik Aktarım Nedir?

Epigenetik, genetik materyalin kendisinde bir değişiklik olmaksızın gen ifadesinin çevresel faktörler aracılığıyla değişmesini ifade eder. DNA dizilimi sabit kalırken, genlerin ne zaman ve ne şekilde aktive olacağı çevresel koşullara bağlı olarak değişebilir. Bu değişim, DNA’nın yapısına eklenen kimyasal “etiketler” aracılığıyla gerçekleşir ve “epigenetik izler” olarak tanımlanır. Özellikle stres, travma, toksin maruziyeti ve beslenme gibi çevresel etmenlerin bu epigenetik izleri bıraktığı bilinmektedir. Dahası, bu izler yalnızca bireyin yaşamını değil, sonraki kuşakların biyolojik ve psikolojik işleyişini de etkileyebilir.

Bilimsel Bulgular: Psikolojik Travmaların Kalıtımsal Yansımaları

Epigenetik aktarımın travma ile ilişkisini ortaya koyan birçok çalışma bulunmaktadır. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, stresli ortamlarda yaşayan annelerin yavrularında da benzer stres tepkileri gözlemlenmiştir. Yavrular, travmaya maruz kalmamış olmalarına rağmen, stres karşısında biyolojik olarak hassas tepkiler vermektedirler.

İnsanlar üzerinde yapılan en dikkat çekici çalışmalar arasında, Holokost’tan sağ kurtulan bireylerin çocuklarında gözlemlenen epigenetik farklılıklar yer alır. Bu bireylerin çocuklarında, stres hormonlarını düzenleyen genlerde metilasyon düzeylerinin değiştiği ve bu durumun ruhsal hassasiyeti artırdığı saptanmıştır. Benzer şekilde, 1944 Hollanda kıtlığı sırasında gebelik geçiren kadınların çocuklarında obezite, kardiyovasküler hastalık ve psikolojik bozukluklara yatkınlık gözlemlenmiştir. Bu bulgular, travmanın yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik olarak da kalıcı etkiler bıraktığını ve bu etkilerin nesiller arası aktarılabileceğini göstermektedir.

Psikolojik Süreçlerde Epigenetik Aktarımın Rolü

Epigenetik aktarımın psikolojik süreçlerdeki yansımaları, bireylerin açıklayamadığı duygusal yükleri anlamlandırmak açısından önemlidir. Danışanların sıkça dile getirdiği, “Kendimi sürekli sebepsiz yere kaygılı hissediyorum” ya da “Bana ait olmayan bir yük taşıyorum” gibi ifadeler, epigenetik aktarımın ruhsal tezahürleri olarak değerlendirilebilir. Bu çerçevede yalnızca bireyin yaşam öyküsünü değil, aile geçmişini, kolektif travmaları ve tarihsel bağlamı da dikkate alan terapötik yaklaşımlar geliştirilmektedir. Sistemik psikoterapi, aile dizimi çalışmaları ve travma odaklı terapiler, bu bağlamda önemli araçlar haline gelmiştir.

Toplumsal Travmalar ve Kolektif Aktarım

Savaş, göç, kıtlık ve doğal afet gibi toplumsal düzeyde yaşanan travmalar, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumun kolektif hafızasında da yer edinir. Bu kolektif travmalar, yalnızca anlatılar yoluyla değil, biyolojik yollarla da yeni nesillere aktarılabilir. Travmatik olayların etkileri; kaygı, güvensizlik, suçluluk ya da değersizlik gibi duygular şeklinde nesiller arası sürebilir. Bu durum, bireyin yaşadığı bazı duygusal zorlukların kendi yaşamıyla doğrudan ilişkili olmasa da, geçmiş kuşakların deneyimlerinin bir uzantısı olabileceğini düşündürmektedir.

Sonuç

Psikolojik travmaların epigenetik aktarım yoluyla nesiller arası aktarımı, psikoloji biliminin insan ruhunu anlamada daha bütüncül bir yaklaşım geliştirmesine olanak tanımaktadır. Bu bilimsel gelişmeler, bireyin yaşadığı psikolojik sıkıntıların yalnızca kendi yaşam öyküsüyle sınırlı olmadığını, aile geçmişi ve kolektif bellekle iç içe geçtiğini göstermektedir. Terapötik süreçlerde bu bilgiyi göz önünde bulundurmak; danışanların duygusal yüklerini anlamlandırmalarına, suçluluk ve yetersizlik hislerini dönüştürmelerine katkı sağlar. Geçmişten taşınan bu yüklerin fark edilmesi ve çalışılması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde iyileşmenin kapılarını aralayabilir.

Elif Köse
Elif Köse
1997 yılında Konya’da doğdum. Memur bir ailenin çocuğu olarak, çocukluk yıllarım boyunca farklı şehirlerde yaşama ve farklı kültürleri deneyimleme fırsatı buldum. 13 yaşıma kadar Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde yaşadıktan sonra, babamın noter olmasıyla Bodrum’a taşındık ve hayatımıza burada devam ettik. Bu süreç, insanları gözlemlememi ve farklı yaşam tarzlarını anlamamı sağlayarak, gelecekte seçeceğim mesleğe olan ilgimin temellerini attı. Lise eğitimimi Bodrum’da tamamladıktan sonra üniversite hayatıma inşaat mühendisliği bölümünde başladım. Ancak kısa sürede mühendisliğin benim için doğru bir alan olmadığını fark ettim. Asıl ilgimin insan psikolojisini anlamak, bireylerin yaşadıkları sorunlara profesyonel bir bakış açısıyla yaklaşmak ve hayatlarına dokunmak olduğunu keşfettim. Bu farkındalık beni Beykent Üniversitesi Psikoloji bölümüne yönlendirdi ve bu alanda ilerleme kararı aldım. Üniversite eğitimim boyunca psikolojiye olan ilgim giderek derinleşti ve özellikle çocuk ve ergen psikolojisi üzerine yoğunlaşmaya başladım.Mezuniyetimin ardından Bodrum’a döndüm ve burada özel bir rehabilitasyon merkezinde kurum müdürü ve kurum psikoloğu olarak çalışmaya başladım. Çalışma hayatım boyunca psikoloji alanında kendimi geliştirmeye devam ettim. Gökhan Çınar’ın Aile Danışmanlığı Eğitimi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Çocuk Değerlendirme Testleri, Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklara Psikolojik Yaklaşım, WISC-4 Zeka Testi ve Eral-NIT Zeka Testi gibi birçok eğitim ve sertifikasyon programına katılarak uzmanlığımı pekiştirdim. Şu anda Bodrum’un en kapsamlı ve en güçlü eğitim sistemine sahip özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinin kurucu ortağı olarak çocuklar, ergenler ve ailelerle çalışmaya devam ediyorum. Özellikle çocuklarda davranış bozuklukları, aile-çocuk ilişkisi, özel gereksinimli çocuklar ve onların psikolojik süreçleri; ergenlerde öfke kontrolü, travma sonrası stres bozukluğu ve kimlik gelişimi; yetişkinlerde ise aile ve ilişki danışmanlığı konularında uzmanlaşmış durumdayım. Bunun yanı sıra, online yetişkin danışmanlığı yaparak farklı şehirlerdeki bireylere de destek sağlamaktayım. Psikoloji, benim için yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda hayatı ve insanları anlamanın en değerli yollarından biri. Her bireyin kendine özgü bir hikayesi olduğuna ve her hikayenin saygıyı hak ettiğine inanıyorum. Bu yüzden, danışanlarıma güvenli, sıcak ve destekleyici bir alan sunmayı amaçlıyorum. Bilgi ve deneyimlerimi sürekli geliştirerek, onların hayatlarına en iyi şekilde dokunmaya ve en sağlıklı versiyonlarına ulaşmalarına yardımcı olmaya devam ediyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar