Cuma, Ekim 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sevgi Maskesi Altında Sınır İhlalleri

“Sevmesek bu kadar ilgilenir miyiz?”, “Senin iyiliğin için…” veya “Ailede sır olmaz, hepimiz biriz!”…
Oldukça aşina olduğumuz ve çevremizden, ailemizden ve akrabalarımızdan sık sık duyduğumuz bu cümleler, çoğu zaman bizi iyi hissettirmek bir yana kötü hissetmemize sebep olmaktadır.

Bizim daha çok içinde bulunduğumuz toplum gibi kolektivist toplumlarda veya yeni yeni bireyselciliğin gündeme geldiği toplumlarda çokça çatışmaya sebebiyet veren bir konu; akrabalık ve sınırlar. Kolektivist toplumlar yalnız olmamanın ve sosyal desteğin verdiği kazançlar ve güvende olma hissi adına sınırlarından ve özgürlüklerinden vazgeçmiş insanların var olduğu toplumlardır diyebiliriz.

Geçmişi gözlemlediğimizde topluluklarda kişisel deneyimler ve deneyimlerin paylaşımı oldukça büyük ve hayati bir konumdaydı. Günümüzde kişisel deneyimlerin insan hayatlarında tek kaynak olmaması, bilgiye erişimin kolaylığı ve alternatif bilginin çokça var olması gibi sebeplerden kolektivist toplum özelliklerinde bir azalma meydana gelmektedir.

Bu elbette birey odaklı toplumların yapısının yükselişi ile eş zamanlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Birey odaklı toplum yapısında kişilerin kendileri ile ilgili bilgilerin, sınırların ve mahremiyet ihtiyacının artması kaçınılmaz bir tablodur. Bahsi geçen sınır ve mahremiyetin genişlemesi ve esnekliğini yitirmesi kişiler arası tahammülün azalmasına sebep olmaktadır.

Yani günümüzde değişen toplum ve yeni ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkan daha çok mahremiyet ihtiyacı geçmişin değer ve öğretileri ile örtüşmemektedir, bu da çatışmaları kaçınılmaz kılmaktadır. Her dönemde bu mahremiyet ihtiyacı gündeme gelmektedir.

Örneğin; yeni evlilik / evlilik dönemi, doğum / doğum sonrası, ergenlik, emeklilik, çocukluk… Ergenlik dönemi ile artan mahremiyet ihtiyacı yetişkinlik ve hatta evlilik ile birlikte devam etmekte ve hayatımızın birçok alanında varlığını sürdürmektedir.

Bu ihtiyacın karşılanmaması ciddi çatışmalara, özgüven problemlerine, sağlıklı olmayan iletişim örüntülerine, bağların sarsılmasına ve psikolojik sağlamlığın zedelenmesine sebep olabilmektedir.

Genç yetişkinlik dönemi

Sınır ihlallerinin en çok hissedildiği iki önemli dönemdir; genç yetişkinlik ve evlilik. Hayat akışında yer alan her bir yeni dönem, yeni ihtiyaçlar ve öncelikler ile güncellenmektedir. Bununla birlikte her bir dönemin kendine has özellikleri vardır. Bu sebeple bu iki dönemi ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.

Genç yetişkinlik 18-30 yaş arasını kapsayan bir dönemdir. Bu dönem, çocukluk ve ergenlik dönemlerinin yavaşça etkisini yitirdiği ve yetişkinliğe, yetişkinliğin gerektirdiklerini karşılamaya doğru ilerleyen bir dönemdir. Yine hayat akışında oldukça önemli bir yere sahip bir dönem olarak tanımlanmaktadır.

Bu dönemde kişi kendi kimliğini edinir, bağımsızlık ön plandadır; bununla birlikte sorumluluklar da kişinin hayatına girmiştir. Bu dönemde kişi hem bireysel hayatında hem de romantik ilişkilerinde gizlilik ve özgürlük arayışında olur.

Bireyin kendi kimliğini geliştirmesi, benlik saygısının ve psikolojik sağlamlığının oluşması için oldukça önemlidir. Bununla birlikte sağlıklı ilişkiler kurabilmesi ve sürdürebilmesi için de olmazsa olmazdır. Bunlar da elbette genç yetişkinlikte mahremiyet ihtiyacının oluşmasına ve elzem hale dönüşmesine yol açmaktadır.

Peki, bu ihtiyacın karşılanmaması durumu ne ile sonuçlanır? Çoğu zaman aile ve yakın çevre ile çatışmaların oluşmasına sebep olabilir. Bu dönemin en önemli unsurlarından biri olan kendi kimliğini geliştirmede sıkıntı yaşanabilir.

Bunu kimlik karmaşası ve kararsızlık (düşüncelerini netleştirememe) dönemleri izleyebilir. Son olarak, sürekli denetlenen ve mahremiyet hakkına saygı duyulmayan insanlarda özgüven eksikliği oluşabilir.

Yapılması gerekenlerin en başında sınır belirleme becerisinin geliştirilmesi ve kendini tanımaya, öz farkındalığını geliştirmeye yönelik adımlar atılmaya çalışılmasıdır. Çevre ile kurulan açık ve sağlıklı iletişim ve bunun yanı sıra destekleyici sosyal destek, genç yetişkine yardımcı olacak adımlar arasındadır.

Elbette bu konuda profesyonel yardım da ihtiyaç dâhilinde başvurulması gereken yöntemlerden biridir.

Yeni evlilik dönemi

İlişkilerde mahremiyetin iki yönü bulunmaktadır diyebiliriz. Biri çiftler arası mahremiyet, diğeri ise ilişkinin tarafları ve diğerleri arasındaki mahremiyettir.

İlişkilerde mahremiyet ve sağlıklı sınırlar, ilişkiyi – evliliği koruyan temel taşlardan biridir. Özellikle yeni evlilik döneminde olan çiftlerin dikkat etmesi gereken bir husustur. Çünkü ilişki – evlilik, çift için de yeni yeni oluşan ve tam anlamıyla oturmamış bir sistem olarak düşünülebilir. Dolayısıyla dış müdahalelere oldukça açık olabilmektedir.

Bu yazıda çiftler arası sınırlardan ve mahremiyetten çok aile ve yakın çevrenin müdahalesine odaklanacağız. Burada en çok aile müdahalesini görüyoruz. Bunun en büyük çıkış noktası geleneksel kolektivist bakış açısıdır.

Evliliğin bir aile meselesi olarak görülmesi ve elbette önceki nesillerin bakış açıları bunda oldukça etkilidir. Bununla birlikte fiziksel koşullar hatta çiftin maddi durumu bile bu konuda etkili olabilir.

Çiftler arasındaki mahremiyeti başlıca önemli kılan unsurlar ise; evlilik içinde sağlıklı bireyselciliğin oluşması, ruhsal sağlık ve ilişkinin sağlıklı ilerleyebilmesi için gerekli olmasıdır.

Mahremiyetin yetersizliği ise yeni evli çiftlerde sağlıksız bir ilişkinin olmasına, sınır ihlallerinin yaşanmasına, ilişkinin gerçekçi bir yapıya ulaşamamasına, ilişkinin sınırlarının belirlenememesine, çift arasında çatışmalara, aileler ve çift arasındaki çatışmalara ve hatta olası boşanma durumuna yol açabilir.

Doğal bir ihtiyaç olan mahremiyetin yeni evli çiftlerde sağlanması için başlıca gereklerden biri çiftlerin bu konuda birbirini destekleyen anlayışlı tutumlar sergilemesidir.

Çiftin yeni kurmuş oldukları ailenin sınırlarını belirlemeleri ve bunu açık bir dille birbirlerine ve ailelerine ifade etmeleri gerekmektedir.

Ailelerle sağlıklı mesafe koymak, yeni kurdukları aileyi korumalarına; aynı zamanda destek ihtiyaçları olduğunda buna daha sağlıklı ve kolay bir şekilde ulaşmalarına olanak sağlayacaktır.

Gerekli olduğu durumda fiziksel koşulların revize edilmesine ve hatta gerektiğinde profesyonel destek alınmasına ihtiyaç duyulabilir.

Sonuç

Mahremiyet oldukça geniş bir kapsamdan oluşmaktadır. Fiziksel, çevresel ve hatta zihinsel mahremiyet, canlıların doğal bir ihtiyacıdır. Var olabilmeleri ve varlıklarını devam ettirmeleri için gerekli bir unsurdur.

Dönemler ve kuşaklar arasında ihtiyacın düzeyi farklılıklar göstermekle birlikte varlığını yok saymak insan sağlığını olumsuz etkileyecektir. Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde mahremiyet ve sınırlara olan ihtiyacımız oldukça minimal olmakla birlikte hayat akışımızda bu ihtiyaçlar artmakta ve şekillenmektedir.

Bu ihtiyacı kulak arkası etmek belki de kendi benliğimize vurduğumuz en büyük darbe olabilir. Bununla birlikte iletişime, birlikteliklere, topluma, desteğe olan ihtiyacımızı da unutmamak gerekir.

Bu iki önemli ve birbirine zıt görünen olguların dengesini sağlamak ise öğrenilmesi gereken bir ustalıktır ve hayatı daha kolay yaşanabilir kılan bir olgudur.

Tuğçe Şahin Güverçinci
Tuğçe Şahin Güverçinci
Uzman PsikologTuğçe Şahin Güverçinci, bireylerin psikolojik esneklik, öz-motivasyon ve iyilik hallerini arttırmayı hedefleyerek kariyerlerini ve kişisel gelişimlerini bir üst noktaya taşımaya gayret etmektedir. Aile danışmanlığı ve insan kaynakları yönetimi alanlarında uzmanlaşan Güverçinci, insanların iş ve kişisel yaşamlarında daha sağlıklı seçimler yapmalarına destek olmaya çalışmaktadır. Dijital platformlarda bilgilerini paylaşarak, bireylere ulaşmayı ve bilimsel temellere dayanan bilgiler sunmayı amaçlamaktadır. Yazılarında, kişisel ve profesyonel yaşamda daha verimli ve tatmin edici süreçler izlemek için pratik önerilerde bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar