Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sevgi Maskesi Altında Güç Arayışı: Narsistik Bağlanmanın Psikodinamikleri

İnsan doğası gereği ilişkisel bir varlıktır. Yakınlık kurmak, sevilmek, görülmek ve kabul edilmek yaşam boyu süren temel psikolojik ihtiyaçlarımız arasında yer alır. Ancak her birey bu ihtiyaçlarını aynı şekilde deneyimlemez ve dışa vurmaz. Özellikle narsistik kişilik yapılanmasına sahip bireyler için bu ilişkisel ihtiyaçlar, yüzeyde sevgi ve bağlılık gibi görünse de derinlerde güç, kontrol ve onay arayışıyla şekillenmiştir. Bu durum hem narsistik bireylerin kendileri hem de yakın çevreleri için karmaşık ve çoğu zaman yıpratıcı bir ilişki örüntülerine zemin hazırlar.

Bu makalede, narsistik yapıya sahip bireylerin özellikleri, narsistik kişilik özelliklerinin ilişkilerde nasıl tezahür ettiğine, bu örüntülerin kökeninde yatan ihtiyaçlara ve sonuçlarına odaklanacaktır. Psikanalitik kuram, özellikle Kohut’un kendilik psikolojisi ve Kernberg’in nesne ilişkileri kuramı gibi yaklaşımlar temel alınarak; narsisizmin sevgi, bağlılık ve benlik bütünlüğüyle nasıl iç içe geçtiği irdelenecektir.

Bu çalışmanın amacı, narsistik kişilik yapılanmasının sadece bireysel bir kişilik özelliği değil; aynı zamanda ilişkisel bir dinamik olduğunu ortaya koymak ve bu bağlamda gerek profesyonel psikolojik destek sağlayanlar gerekse ilişkilerinde tekrar eden benzer döngüleri deneyimleyen bireyler için farkındalık geliştirmeye katkıda bulunmaktır.

Narsistler Gerçekte Kimdir? Kırılgan Bir Benlik Üzerine İnşa Edilen Görkem

Narsistik kişilik yapısı, çoğu zaman yalnızca ‘‘kendini beğenmiş’’ ya da ‘‘ben merkezci’’ olmakla karıştırılsa da aslında çok daha derin ve karmaşık bir psikolojik yapıya işaret eder. Klinik anlamda narsistik kişilik bozukluğu (NKB), DSM-5’e göre bireyin büyüklenmeci bir benlik algısına, sürekli beğenilme ihtiyacına ve empati eksikliğine sahip olmasıyla tanınır.

Narsist yapıya sahip kişilerle hayatın içerisinde çoğunlukla karşılaşmaktayız. Narsistik kişiliğe sahip bireyler, ilk tanışmada özgüvenli, çekici, etkileyici bir izlenim bırakırlar. Konuşmaları akıcıdır, başarılarından söz etmeyi severler ve kendilerini merkeze koyan bir anlatım tarzları vardır. Fakat zamanla, sergilemiş oldukları kişiliklerinin aksine altı boş, eleştiriye tahammül edemeyen, kırılgan, onaylanmaya ihtiyaç duyan kişilik yapıları olduğunu göstermektedirler.

Narsistik bireyler, dışarıdan güçlü ve eleştiriye kapalı gibi görünseler de aslında benlik algıları oldukça kırılgandır. Görece önemsiz bir eleştiri bile narsistik bireyler için kişisel bir saldırı olarak algılanabilir. Savunmaya geçerek eleştirinizin ‘‘kıskançlıktan’’ olduğunu nitelendirebilirler ya da küçümseyici şekilde davranım sergileyebilirler.

Narsistik kişiler için karşısındaki kişi genellikle kendisini onaylayan ya da yücelten bir yansıma gibidir. Size yardım edebilirler, ancak bu yardım genellikle kendi iyi görünümleriyle ilgilidir. Sizi dinliyor gibi görünseler de aslında duygularınızı değil, üzerinizde bıraktıkları izlenimi önemserler. Bulundukları her yerde dikkat çekmek, durumu yönetmek ve ayrıcalıklı davranılmak onlar için ön plandadır.

Narsistik bireyler ilişkilerinin başında karşılarındaki kişiyi aşırı derecede över, ‘‘Sen mükemmelsin, daha önce kimse bana böyle hissettirmedi’’ gibi sözlerle güçlü bir bağ izlenimi yaratırlar. Ancak zamanla isteklerine tam karşılık bulamadıklarında ya da ufak bir hayal kırıklığı yaşadıklarında, aynı kişiyi küçümsemeye ve değersiz göstermeye başlarlar.

Narsist Yapının Temelleri: Aynada Kaybolan Benlik

Narsisizm, antik mitolojide kendine âşık olan Narkissos figüründen yola çıkarak modern psikolojide hem sağlıklı benlik gelişimiyle ilişkili bir kavram, hem de patolojik düzeyde bir kişilik yapılanması olarak ele alınır. Kohut’un kendilik psikolojisi kuramına göre bu yapı, çocuklukta yeterince aynalanmamış ya da tutarlı bir şekilde onaylanmamış bireylerde gelişir.

Winnicott ise, ‘‘gerçek benlik’’ ve ‘‘sahte benlik’’ kavramlarıyla, çocuğun çevresinden gelen yetersiz duygusal aynalanmanın özgün kendilik deneyimini bastırarak dışa uyumlu fakat içsel olarak boş bir yapı geliştirmesine neden olduğunu savunur. Çocuk, ebeveynlerinden beklediği duygusal geri bildirimi alamadığında, içsel bütünlüğünü korumak için dış dünyadan sürekli olarak takdir ve üstünlük onayı aramaya başlar. Bu da grandiyöz, yani abartılı bir kendilik imgesi yaratır. Fakat yaratmış olduğu imaj, gerçekte yetersiz ve değersizlik gibi hislerini gizlemek içindir.

İlişkilerde Narsisizm: Narsistik Kişilik ve Yakın İlişki Dinamikleri

Narsistik bireyler, ilişkiye başlarken genellikle başkalarını idealize eder, karşısındakinin sınırlarını bulanıklaştırarak onu bir uzantısı gibi görür.

İlişkilerin başlangıcında narsistik bireyler genellikle karşılarındaki insanı aşırı yüceltme eğilimindedir. Partner bir noktada narsistin idealize ettiği benlik yansımasını temsil eder. Ancak zamanla bu idealizasyon yerini değersizleştirme ve küçültmeye bırakır. Bu döngüye ‘‘idealize-değersizleştir-değiştir’’ süreci de denilebilir. Partnerin bireysel sınırlarının ihlal edilmesi ya da ona bir birey değil, bir ‘‘uzantı’’ gibi davranılması ilişkide ciddi bir güvensizlik ortamı yaratır.

Bağlanma kuramı perspektifinden incelendiğinde, narsistik bireylerin genellikle kaçıngan ya da kaygılı-kaçıngan bağlanma stillerine sahip oldukları görülür. Bu da ilişkilerde istikrarsızlık, duygusal manipülasyon ve güven sorunlarına neden olabilir.

Empati Eksikliği ve Nesneleştirme

Narsistik kişilik yapısında görülen temel sorunlardan biri de empati eksikliğidir. Karşısındakinin duygusal ihtiyaçlarına duyarsız kalmak, narsistin ilişki kurma biçiminin temel bir parçasıdır. Partnerin hisleri çoğunlukla önemsenmez ya da hafife alınır. Bu durum, bireyin zamanla kendi duygularını bastırmasına ve ilişkide yalnızlaşmasına yol açar.

Fonagy ve Bateman, narsistik bireylerin mentalizasyon kapasitesinin (karşısındakinin zihin durumlarını anlama becerisinin) zayıf olduğunu vurgular. Bu yetersizlik, partneri bir özne olarak değil, bir ‘‘işlevsel nesne’’ olarak görmeye yol açar.

Duygusal Manipülasyon: Gaslighting ve Değer-Değersizlik Döngüsü

Narsistik ilişkilerde sıkça görülen manipülasyon biçimlerinden biri, partnerin gerçekçiliğini sorgulamasına neden olan ‘‘gaslighting’’ davranışıdır. Narsistik kişi, karşısındaki insanı sürekli eleştirerek ya da söylediklerini reddederek özgüvenini yavaş yavaş aşındırır. Ayrıca partnerin dönemsel olarak aşırı yüceltilmesi, ardından küçümsenmesi, duygusal bir sarkaç yaratır. Bu da bireyin psikolojik bütünlüğünü sarsan bir istikrasızlık haline yol açar.

Miller ve Campbell, bu tür ilişkilerin uzun vadede düşük benlik saygısı, depresyon ve travma sonrası stres belirtileriyle sonuçlanabileceğini belirtmiştir.

Sevgi mi Kontrol mü?: Narsistik Bağlanmanın Güç Dinamiği

Narsistik bireyler için sevgi bir hedef değil, elde etmek istedikleri vasıtadır. İlişkilerinde çoğu zaman karşı tarafı etkilemek, yönlendirmek ya da kendi öz değerini güçlendirmek amacıyla hareket eder. Bu durum ‘‘duygusal manipülasyon’’ olarak da tanımlanabilir.

Empati yoksunluğu nedeniyle partnerlerinin duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelebilirler; fakat aynı zamanda terk edilme endişesiyle, onları duygusal olarak kendilerine bağlı tutmaya çalışırlar. Bu dinamik, özellikle romantik ilişkilerde duygusal tükenmişliğe yol açar.

Aileden Sosyal Alanlara: Narsisizmin İlişkisel İzleri

Narsistik yapı yalnızca romantik ilişkilerle sınırlı kalmamaktadır. Ailede kontrolcü ebeveynlik, arkadaşlık ilişkilerinde rekabet ve kıskançlık, iş ortamında ise otoriteye karşı zorluk yaşama gibi şekillerde de kendini gösterebilir.

Sosyal medya gibi görünürlüğün arttığı platformlarda narsistik eğilimlerin beslenmesine zemin hazırlayabilir. Dışarıdan gelen onay, narsistik yapıya sahip kişilerin onaylanma ihtiyacını karşılamak adına tatmin edici düzeydedir.

Klinik Yansıma: Terapötik Süreçte Narsistik Bağlanmanın Zorlukları

Terapide narsistik kişilik özellikleri, özellikle idealizasyon ve değersizleştirme döngüsü nedeniyle terapötik ilişkiyi zorlaştırabilir.

Danışan, terapisti ya çok yüceltir ya da yeterince ‘‘etkilenmediğinde’’ değersizleştirir. Bu durum, terapi sürecinde güvene dayalı bir iş birliği kurulmasını ve bunun devam ettirilmesini zorlaştırabilir. Bu nedenle terapistin sınırlarını net bir şekilde çizmesi, hem anlayışlı hem de yön gösterici bir yaklaşım sergilemesi, terapinin sağlıklı ilerlemesi ve narsistik özelliklerin olumlu yönde değişimi açısından büyük önem taşımaktadır.

Narsistik İlişkiden Uzaklaşma ve İyileşme Süreci

Narsistik ilişkilerden ayrılmak çoğu zaman kolay değildir. Bu ilişkiler, partnerde bir çeşit duygusal bağımlılık yaratabilir. Sürekli değişen değer-değersizlik döngüsü, bireyi ‘‘belki tekrar iyi olur’’ beklentisiyle ilişkide tutar.

İyileşme süreci kişinin nasıl bir ilişki yapısının içinde olduğunu fark etmesiyle başlar. Terapi süreci, bireyin yeniden kendi duygusal sınırlarını tanımasına, gerçeklikle bağ kurmasına ve sağlıklı ilişki modelleri geliştirmesine yardımcı olabilir. Özellikle duyguların geçersizleştirilmediği, kişinin öz-değerinin dışsal onaydan bağımsız olarak inşa edildiği bir içsel zemin, bu iyileşme sürecinin temelidir.

Sonuç

Narsisizm, yalnızca kişinin benlik algısını değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerini de şekillendiren bir durumdur. Sevgi, bağlanma ve yakınlık gibi insani ihtiyaçların kontrol, onay ve güç arzusuyla iç içe geçtiği bu yapı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde derin etkiler yaratabilir.

İlişkilerde yaşanan yüceltme ve değersizleştirme döngüleri, empati eksikliği ve duygusal manipülasyon, bireyleri psikolojik olarak yıpratabilir. Fakat bu etkileşim biçimlerinin farkına varılması ve sağlam sınırların yeniden oluşturulması sayesinde iyileşme sağlanabilir.

Narsistik kişilik yapılarına sahip bireylerle ve bu bireylerle kurulan ilişkilerle başa çıkmak, sadece bireysel değil, toplumsal bir farkındalık gerektirmektedir.

Kaynakça

Bateman, A., & Fonagy, P. (2004). Psychotherapy for borderline personality disorder: Mentalization-based treatment. Oxford University Press.
Campbell, W. K., & Miller, J. D. (2011). The handbook of narcissism and narcissistic personality disorder: Theoretical approaches, empirical findings, and treatments. Wiley.
Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). (2013). American Psychiatric Association. https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596
Kernberg, O. F. (1975). Borderline conditions and pathological narcissism. Jason Aronson.
Kohut, H. (1977). The restoration of the self. International Universities Press.
Miller, J. D., & Campbell, W. K. (2008). Comparing clinical and social‐personality conceptualizations of narcissism. Journal of Personality, 76(3), 449–476. https://doi.org/10.1111/j.1467-6494.2008.00492.x
Winnicott, D. W. (1965). The maturational processes and the facilitating environment: Studies in the theory of emotional development. International Universities Press.

İrem Özkan
İrem Özkan
İrem Özkan, psikolog ve yazar olarak psikoterapi ve akademik çalışmalar alanında geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitiminin ardından çeşitli gönüllü çalışma programlarında yer alarak kendini geliştirmiştir. Psikoloji alanında bilgi ve tecrübeler kazanmış olan Özkan, anksiyete ve stres yönetimi, depresyon ve duygu durum bozuklukları, çocuk ve ergen psikolojisi, ergenlik dönemi sorunları, iletişim problemleri, okul hayatında stres, iş ve hayat dengesi, endüstriyel psikoloji alanlarında kendini geliştirmiştir. Psikolojinin toplum tarafından anlaşılır bir hale getirilmesi için çaba sarf eden yazar, kişilerin ruh sağlığını koruması ve de güçlendirmesi adına içerikler üretmeye ve paylaşmaya devam edecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar