Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sessizlik Kaygısı: Sürekli Gürültüye Alışan Zihnin Sessizlikle Mücadelesi

Modern çağda insan zihni sürekli bir uyarana maruz kalıyor. Sokaktaki araba sesleri, telefon bildirimleri, televizyon, müzik ve kalabalık ortamlar… Hepsi günümüzün doğal parçası haline geldi.

Hatta birçok kişi için sessizlik artık neredeyse yabancı bir deneyim. Ancak ilginç bir şekilde, sessizlikle karşılaşıldığında bazı bireylerde huzur yerine kaygı ve rahatsızlık ortaya çıkabiliyor.

Bu durum, psikolojide yeterince ele alınmayan, fakat günlük yaşamda giderek daha fazla gözlenen bir olguyu işaret ediyor: sessizlik kaygısı.

Gürültüye Alışan Zihin

Zihnimiz, çevresel uyaranlarla sürekli temas halinde olduğunda, bu uyaranları “normal” kabul etmeye başlıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan bireylerin beyni, neredeyse hiç durmaksızın bir ses akışına maruz kalıyor.

Sessizlik aniden ortaya çıktığında ise kişi, adeta boşlukta kalmış gibi hissediyor. Bu, beynin “alışılmış arka plan gürültüsünü” kaybetmesiyle oluşan bir huzursuzluk hali.

Birçok insan sessiz bir ortamda kendini yalnız, huzursuz ya da tehdit altında hissediyor. Bunun sebebi, sessizliğin bazen bilinçdışı düzeyde “tehlike” algısını tetiklemesi.

Evrimsel açıdan düşündüğümüzde, atalarımız için sessizlik genellikle bir yırtıcı hayvanın pusuda beklediğinin işareti olabilirdi. Bu da sessizliğin, tarihsel olarak her zaman “güven” anlamına gelmediğini gösteriyor (Gooch, 2019).

Sessizliğin Kaygıyı Tetiklemesi

Sessizlik, bireyin kendi düşünceleriyle baş başa kalmasını sağlar. Ancak bazı kişiler için bu, kaçınmak istedikleri duygu ve düşüncelerin ortaya çıkması anlamına gelir.

Günlük hayatın gürültüsü, aslında birçok kişi için bir “dikkat dağıtıcı” işlevi görür. Sessizlik geldiğinde ise bastırılmış kaygılar, korkular ya da yalnızlık duygusu görünür hale çıkar.

Bu nedenle sessizlik, kimileri için huzurdan çok, rahatsızlık ve kaygı kaynağı olabilir.

Yapılan araştırmalar, özellikle yoğun stres yaşayan bireylerin sessizlikte kalmaya daha az tolerans gösterdiğini, çünkü zihinsel olarak “rahatsız edici düşüncelerle” yüzleşmekten kaçındıklarını ortaya koymuştur (Long & Averill, 2003).

Sessizliğin İyileştirici Yönü

Her ne kadar sessizlik bazı bireylerde kaygı uyandırsa da, aynı zamanda zihinsel ve bedensel iyileşmenin en önemli kaynaklarından biridir.

Örneğin, sadece iki dakikalık sessiz bir deneyimin bile stres hormonlarını azalttığı ve kalp atış hızını düzenlediği gösterilmiştir (Kassirer & Oishi, 2017).

Yani sessizlik, doğru bir şekilde deneyimlendiğinde zihin için güçlü bir “yenilenme alanı” olabilir.

Burada kritik olan nokta, sessizliğin kaygı uyandıran değil, destekleyici bir deneyim haline getirilmesidir.

Bu, özellikle bilinçli farkındalık (mindfulness) uygulamalarıyla mümkün hale gelir. Meditasyon ve nefes egzersizleri, sessizliği bir “boşluk” olarak değil, “dinginlik” olarak algılamayı kolaylaştırır.

Sessizlik Kaygısıyla Başa Çıkma Yolları

Sessizlikten rahatsızlık duyan bireyler için ilk adım, bu duyguyu fark etmektir. “Sessizlik bana neden zor geliyor?” sorusu üzerine düşünmek, önemli bir başlangıçtır.

Ardından uygulanabilecek bazı yöntemler şunlardır:

  • Kademeli Maruz Bırakma: Günlük yaşamda küçük sessizlik anları yaratmak (örneğin, yürürken kulaklık takmamak) beynin bu deneyime alışmasını sağlar.

  • Yönlendirilmiş Sessizlik: Sessizliği tamamen boş bırakmak yerine, nefese odaklanmak ya da kısa bir meditasyon yapmak, kaygıyı azaltır.

  • Doğa ile Bağ Kurma: Doğal ortamda sessizlik deneyimi, şehirdeki sessizlikten daha rahatlatıcı olabilir. Kuş sesleri ya da rüzgâr, sessizliği tehdit değil, destekleyici bir arka plan haline getirir.

  • Duyguları İfade Etme: Sessizlikte ortaya çıkan rahatsız edici düşünceleri yazmak ya da paylaşmak, onları daha yönetilebilir hale getirir.

Psikolojik Dayanıklılık Açısından Sessizlik

Sessizlik kaygısını aşmak, bireyin psikolojik dayanıklılığını da artırır. Zihin kendi iç sesini duyduğunda, duygusal farkındalık gelişir.

Bu da stresle başa çıkmayı kolaylaştırır. Sessizliği tolere edebilen kişiler, yalnızlıkla daha barışık, kendileriyle daha bağlantılı ve içsel olarak daha güçlü hale gelir.

Bir psikolog olarak danışanlarıma şunu hatırlatırım:
Sessizlik aslında seninle konuşmanın en derin yoludur.”

Gürültüden kaçmak kolaydır, ama sessizlikte kalabilmek, kişinin kendisiyle kurduğu ilişkinin kalitesini gösterir.

Sonuç

Sessizlik kaygısı, günümüzde giderek artan bir fenomen olsa da, farkındalıkla yönetildiğinde bir dezavantajdan çok fırsata dönüşebilir.

Gürültünün içinde kaybolan zihin, sessizlik sayesinde yeniden toparlanma ve şifa bulma şansı yakalar.

Belki de en önemli soru şudur:
Sessizlikten kaçıyor muyuz, yoksa onu henüz tanımıyor muyuz?

Kaynakça

  • Gooch, D. (2019). The psychology of silence: Exploring human response to quietness. Journal of Environmental Psychology, 65, 101334.

  • Kassirer, S., & Oishi, S. (2017). The restorative power of silence. Psychological Science, 28(9), 1352–1362.

  • Long, C. R., & Averill, J. R. (2003). Solitude: An exploration of benefits of being alone. Journal for the Theory of Social Behaviour, 33(1), 21–44.

Zeynep Yelaldı
Zeynep Yelaldı
Zeynep Yelaldı, psikoloji alanında lisans eğitimini tamamlamış ve çeşitli sertifikalarla uzmanlığını pekiştirmiş bir psikologdur. Akademik bilgisini sahadaki deneyimiyle birleştirerek, bireylerin zihinsel iyi oluşunu desteklemeye odaklanmaktadır. Nöropsikolojik gelişimden duygusal dayanıklılığa kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürütmekte ve profesyonel içerikler üretmektedir. Şu anda, psikoloji alanındaki bilgi ve deneyimlerini yazılı içeriklerle aktarmaya başlayarak, bilimsel bilgiyi daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar