İnsan, sosyal bir varlıktır ve biriyle ilişki kurması doğduğu andan itibaren olağandır. İnsanların birbirleriyle kurduğu ilişki biçimlerinden bir tanesi romantik ilişkilerdir. İki kişinin özgür iradesi ile başlayıp içerisinde yakınlık ve bağlılık gibi özellikleri barındıran bir ilişki biçimidir.
Romantik ilişki yaşayan çiftler arasında derin bağlar oluşur ve bu durum bağlılığı beraberinde getirir. Romantik ilişkilerde bireylerin nasıl bir bağlanma biçimine sahip olduğu ilişkinin kalitesini ve devamlılığını etkileyen önemli faktörlerdendir. Bowbly’nin bağlanma kuramına göre, insanlar erken dönemde bakım veren (ebeveynleri veya bakıcıları) ile kurdukları ilişkiye göre çeşitli bağlanma stilleri geliştirirler. Çünkü bebekken kurulan bu ilişki, insanların gelecekte sahip olacağı güven duygusunun temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle bebeğin gelecek dönemlerde kendini güvende hissedebilmesi için öncelikle bakım verenle sağlıklı bir bağlanma ilişkisi kurulmalıdır.
DUYGUSAL BAĞLIMLILIK
Duygusal Bağımlılık: Bir bireyin diğer bireylerden karşılamak istediği ihtiyaçlardır. Bu durum kişiye kalıcı bir tatmin vermez. Yani kişi ne kadar ilgi ya da sevgi görse de kendini tam anlamıyla iyi hissetmez. Bu şekilde tekrar eden duygu durumu, duygusal bağımlılık olarak adlandırılır.
BAĞLANMA STİLLERİ
-
Güvenli Bağlanma: Bebekken bakım veren kişinin duyarlı ve tutarlı olması sonucu gelişir (Cleveland Clinic, 2022).
-
Kaçıngan Bağlanma: Bakım veren duygusal ihtiyaçlara tepkisiz ve reddedici bir tarafta olduğunda ortaya çıkar. Yetişkinlikte bu durum ‘‘Kimseye bağlı kalamam.’’ tutumuyla kendini gösterir.
-
Kayıtsız Bağlanma: Bakım verenin tutarsız tavırlar sergilemesi ile oluşur. Yetişkinlikte bu durum hem kendisi hem partneri için olumsuz modeller geliştirmesi ile patlak verebilir.
-
Kaygılı Bağlanma: Bakım veren gelgitlidir. Bazen ilgili bazen ise ilgisiz davranabilir. Yetişkinlikte terk edilme korkusu, yaptıklarına ve söylediklerine karşı onaylanma ihtiyacı, aşırı bağımlılık, kıskançlık ve duygu değişkenliği gözlenir.
Bu bağlanma stilleri, kişilerin duygusal iyi oluşlarını etkilemekte olup diğerleriyle kuracakları ilişkilerin temelini oluşturmaktadır (Mutlu Akdeniz, 2023). Güvenli bağlanmanın var olduğu ilişkiler daha sağlıklı ve tatmin ediciyken, kaygılı ya da kaçıngan bağlanmanın olduğu ilişkilerde daha fazla sorunlar ortaya çıkabilmekte ve genellikle ilişkiden alınan tatmin düşük olmaktadır (Sümer ve Güngör, 1999).
Bireyler ilerleyen dönemlerde kurmuş oldukları ilişkilerinde yaşayacakları olumsuz durumlarda, bebeklik döneminde yaşadığı duyguları anımsamaktadır. Bu nedenle romantik ilişkilerde bir ayrılık söz konusu olduğunda kaygılı ya da kaçıngan bağlanan bireyler kaygı ve acı gibi olumsuz duyguları oldukça yoğun yaşayabilirler.
İki kişinin arasında bir bağlanma gerçekleşiyor olurken bağlanan kişi ve bağlanma figürü arasında duygusal bir ilişki oluşmaya başlar ve bu ilişkideki duygular, kişinin hayatı boyunca kuracağı başka ilişkilere ve bağlanma figürlerine aktarılır.
Duygusal bağımlılık ile ilgili literatür taraması yapıldığında bir bağlanma sorunu olarak görülebilmektedir. Güvenli bağlanan kişiler, duygularını daha iyi kontrol edebildikleri için bağımlılığa karşı daha güçlü durabilirken güvensiz bağlanan bireyler, duygularını yönetmekte zorlanabilirler. Bir iletişim halindeyken aşırı tepki göstermek ve savunmaya geçmek gibi sağlıksız yollar kullanırlar. Bu da onları bağımlılığa daha açık hale getirir.
DUYGUSAL BAĞIMLILIĞI ELE ALMAK: TERAPÖTİK MÜDAHALELER
Duygusal bağımlılığı ele alıyor olmak daha sağlıklı ilişkilerin teşvik edilmesi açısından önemlidir. Bu noktada Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Bağlanma Temelli Terapi (BTT) gibi terapötik müdahaleler yardımcı olmaktadır. BDT, kişilere öz farkındalık kazandırarak ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde geliştirebilmelerini desteklemektedir (Deniz, 2025).
DUYGUSAL BAĞIMLILIĞA KATKI SAĞLAYAN FAKTÖRLER
-
Bilişsel Bozukluklar ve Terk Edilme Korkusu
Bağımlı bireyler, ilişkide çıkan ufak sorunları terk edilmek olarak algılama eğilimindedir ve bu durum onlar adına kaygıyı artırmaktadır. Bu kaygının temelinde ise öncesinde yerleşmiş güvensizlikler yatmaktadır. Ayrıca bağımlı taraf olan partnerin terk edilme korkusu, ayrılmayı önlemek amacıyla daha da kontrolcü olup manipülatif davranışlara yol açabilmektedir. Baskı arttığı müddetçe bağımlılık pekişebilmektedir. -
İlişki Dinamikleri ve Güç Dengesizlikleri
İlişkilerde sıkça görülen sorunlardan biri, taraflardan birinin baskın olması, diğerinin ise itaatkâr bir rol üstlenmesidir. Eğer biri kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atıp hep partnerinin isteklerine öncelik verirse, bu durum zamanla kendi sınırlarını kaybetmesine yol açarak partnerine bağımlı hale gelmeye başlar. Ayrıca, partnerin sevgi ve onayı bazen var bazen yoksa yani tutarsızsa, bu durum ilişkide bağımlılığı daha da artırabilir. Çünkü bu tür inişli çıkışlı durumlar, kişinin onay alma ve sevgi görme isteğini daha da güçlendirir.