Görünmez Bir Çanta Taşıyoruz
Hayatımıza adım atarken hepimizin sırtında görünmez bir çanta vardır. Bu çanta; anne babamızdan, dedelerimizden ve hatta hiç tanımadığımız atalarımızdan bize taşınan değerleri, beklentileri, travmaları ve başarı hikâyelerini barındırır. Psikolojide buna psikolojik miras denir. Tıpkı genetik miras gibi, duygusal ve kültürel miras da kuşaktan kuşağa aktarılır. Ancak bu görünmez yük, bazen hayatımızı şekillendirir, bazen de bizi sınırlandırır.
Psikolojik Miras Nedir?
Bir ailenin içinde bilinçli ya da bilinçdışı iletilen değerler, endişeler, umutlar ve beklentiler psikolojik miras anlamına gelmektedir. Bu mirasın bir kısmı koruyucu olabilir: dayanıklılık, çalışkanlık, aileye bağlılık gibi. Ancak bir kısmı da kişisel gelişimi kısıtlayabilir: “Bizim ailede başarısızlık kabul edilmez”, “Aile onurumuzu zedeleme”, “Hissettiklerini belli etme” gibi görünmez kurallar, bireyin yaşamını şekillendiren baskılar hâline gelebilir.
Psikanalist Carl Jung (1959), bireyin bastırılmış yönlerini tanımlarken “gölge” kavramını ortaya atmıştır. Bu gölge, çoğu zaman aileden taşınan duygularla beslenir. Modern psikoloji de benzer şekilde kuşaklar arası aktarılan yüklerin, bireyin davranışlarında ve ilişkilerinde belirgin rol oynadığını göstermektedir.
Kuşaklar Arası Travma ve Görünmez Aktarım
Araştırmalar, travmaların sadece bireyi değil, sonraki nesilleri de etkilediğini ortaya koyuyor. Holocaust’tan sağ kurtulanların çocuklarında kaygı bozuklukları ve güven problemlerinin yüksek olması, ya da savaş, göç ve doğal afet deneyimlerinin sonraki kuşaklarda da iz bırakması bu duruma örnektir (Yehuda ve diğerleri, 2014).
Bu aktarım yalnızca duygusal değil, biyolojik düzeyde de işleyebiliyor. Zaman içerisinde yapılan epigenetik araştırmalara göre, ağır stres ve travmaların genlerin işleyişini etkileyerek sonraki nesillere aktarıldığını göstermektedir (Kellermann, 2011). Yani dedelerimizin yaşadığı kayıplar, farkında olmadan bugün bizim duygusal dünyamızı şekillendirebilir.
Aileden Gelen Başarı ve Onur Yükü
Türkiye’de birçok gencin omzunda şu cümleyi duyarız: “Ailemizin gururu olmalısın.” Akademik ve mesleki başarı, yalnızca bireysel bir hedef değil, tüm ailenin itibarıyla bağlantılıdır. Bu durum bireyi motive edebilir; ancak aynı zamanda ağır bir görünmez yüke de dönüşebilir.
İngiltere gibi bireyci kültürlerde ise miras genellikle “kendi yolunu seçme özgürlüğü” şeklinde aktarılır. Ancak burada da farklı bir yük vardır: bağımsız olma, aileden ayrı bir kimlik kurma baskısı. Betimlenen her iki durumda da birey, kendi yolunu ailesinden aktarılan taşınan psikolojik miras ile birlikte çizmeye çalışır.
Sessiz Yükler: Konuşulmayan Duygular
Psikolojik mirasın en zorlayıcı yönlerinden biri, aile içinde konuşulmayan, bastırılan duyguların nesiller boyunca aktarılmasıdır:
-
Travmalar hakkında sessizlik (örneğin göç, kayıp, yoksulluk).
-
Bastırılan duygular (“bizim ailede ağlanmaz”).
-
Konuşulmamış yaslar.
Bu sessizlikler, sonraki nesillerde ortaya çıkan problemler, açıklanamayan kaygılar veya ilişkilerde tekrarlanan sorunlar olarak geri dönebilir. Psikoterapide sıklıkla görülen bir durum, bireyin kendi hayatıyla ilgisiz görünen bir kaygı ya da suçluluk hissetmesinin aslında aileden taşınan duygulara bağlı olmasıdır.
Psikolojik Mirasla Yüzleşmek
Peki bu görünmez yüklerden kurtulmak mümkün mü?
-
Farkındalık: İlk adım, aileden bize hangi değerlerin, korkuların ve beklentilerin aktarıldığını fark etmektir.
-
Sorgulama: “Bu duygu bana mı ait, yoksa ailemin hikâyesinden mi geliyor?” sorusu kritik önemdedir.
-
Terapi: Özellikle kuşaklar arası travmaların çözümünde terapi süreçleri, bireyin hem kendi hem de ailesinin hikâyesini anlamasına yardımcı olur.
-
Yeni bir hikâye yazmak: Aileden gelen mirası reddetmek değil, onu dönüştürmek önemlidir. Bazı yükleri bırakmak, bazılarını ise bilinçli şekilde sahiplenmek sağlıklı bir yol oluşturur.
Gelecek Nesiller İçin Psikolojik Mirası Yeniden Yazmak
Psikolojik miras sadece geçmişten bize gelen bir yük değil; aynı zamanda bizden sonrakilere aktaracağımız bir armağandır. Bugün verdiğimiz kararlar, çocuklarımızın ve torunlarımızın duygusal dünyasını şekillendirebilir. Bir ailede yaşanan zorluklar ve travmalar kuşaklar boyunca aktarılabileceği gibi, şefkat, sevgi, direnç ve güven duyguları da aktarılabilir.
Bu nedenle, birey olarak kendi psikolojik mirasımızı fark etmek yalnızca kişisel özgürlüğümüz için değil, aynı zamanda gelecek nesillerin sağlığı için de önemlidir. Bir anlamda, “görünmez zincirleri kırmak”, bizden sonrakilere daha hafif bir çanta bırakmak anlamına gelir.
Görünmeyen Zincirleri Kırmak
Hepimiz ailemizden bir miras taşıyoruz: sevgi, dayanışma, değerler, ama aynı zamanda travmalar, korkular ve beklentiler. Psikolojik mirasımızı fark etmek, kendi hayatımızı daha özgürce şekillendirebilmenin anahtarıdır.
Zincirleri fark etmek, onları kırmanın ilk adımıdır. Kimi zaman ailemizden gelen yükleri taşırken aslında onların yarım kalmış hikâyelerini tamamlamaya çalışırız. Oysa kendi hikâyemizi yazabilmek için önce bu görünmez mirası tanımamız gerekir. Çünkü özgürlük, yaşam içerisinde bize aktarılanı reddederek değil, bilinçli bir şekilde yeniden seçerek oluşmaktadır.
Kaynakça
-
Jung, C. G. (1959). Aion: Researches into the phenomenology of the self. London: Routledge.
-
Kellermann, N. P. (2011). Epigenetic transmission of holocaust trauma: Can nightmares be inherited. The Israel Journal of Psychiatry and Related Sciences, 50(1), 33-39.
-
Yehuda, R., Daskalakis, N. P., Lehrner, A., Desarnaud, F., Bader, H. N., Makotkine, L., … Meaney, M. J. (2014). Influences of maternal and paternal PTSD on epigenetic regulation of the glucocorticoid receptor gene in Holocaust survivor offspring. American Journal of Psychiatry, 171(8), 872-880.