Günümüzde romantik ilişkiler iki kişi arasında yaşanmıyor. Üçüncü bir ortağımız daha var: sosyal medya. Gerçek ilişki deneyiminin yerini, yapay sosyal medya ilişkileri aldı. Yaşanılan ilişkinin en özel anlarından kavgalarına kadar çoğu şey yapay platformlar üzerinde yaşanırken insanların gerçek hislerini gizleme dürtüsü de yavaş yavaş belirmeye başladı. İlişkinin gerçek doğasını paylaşmaktansa dışarıya sunulan paket formunu yaymak çok daha haz verici hale geldi. Bunun üzerinde sosyal medyanın bambaşka kültürlerden, yaşam biçimlerinden ve sosyoekonomik düzeyden insanı bir araya getirmesi oldukça etkili. Kişiler yalnızca kendi arkadaş çevreleri ile sınırlı kalmıyorlar, başkalarının ilişkilerini de kolayca görüp yorumlama fırsatı elde ediyorlar. Sosyal medyada sadece kendi hayatınızı paylaşmıyorsunuz, başka öznelerin yaşamlarına da dahil oluyorsunuz. Onların size gösterdiği kişilik özelliklerini görüyor, insanlarla kurduğu ilişkiler ve yaşadığı hayat üzerine bir algıya sahip oluyorsunuz. Bu da doğal olarak kişinin kendi ilişkileriyle, sosyal medyada gördüğü sanal ilişki biçimlerini kıyaslamasına yol açıyor. Bu karşılaştırma da çoğu zaman tek taraflı bir yoruma yol açıyor: Sadece mutlu ilişki veya tamamen mutsuz/toksik ilişki.
Sadece Toksik veya Tamamen Mutlu İlişki: Her Şey Bu Kadar Siyah ve Beyaz mı?
İki keskin ucun arasında gidip geliyoruz. Fakat romantik ilişkilerin doğasında her zaman huzur, mutluluk ve uyum bulunmaz. Kendi iradesine ve fikirlerine sahip iki insanın bir araya gelmesi zaman zaman ayrılıklar, fikir çatışmaları ve huzursuzluk getirebilir. Bu da bazen ilişkilerde kişilerin kaygılanmasına, üzgün hissetmesine veya öfkelenmesine sebep olabilir. Sadece çatışma veya sadece uyum gösteren romantik ilişki arayışında olmak pek de gerçekçi olmayabilir. Her iki durum da zaman zaman ilişkilerde kendini gösterebilir. Fakat sosyal medyada gösterilen tarafı yalnızca büyük bir uyum ve mutlulukla birbirini seven iki insan olabiliyor. Oysaki şu tarafını kaçırıyorsunuz; mükemmel poz verilmeden hemen önce ya da hemen sonra iki taraf arasında bir anlaşmazlık çıkmış olabilir. Aslında o ilişki göründüğü kadar huzurlu olmayabilir. Fakat sosyal medyada insanların hayatlarına girerken yalnızca bir pencereden bakılabiliyor, evin tüm pencerelerine dahil olmak mümkün değil. Bu da aslında dar ve kısıtlı bir bakış açısına sahip olmaya yol açıyor.
Sosyal Medya Bize İlişkinin Yalnızca Tek Boyutlu Halini Gösteriyor
Yalnızca bize sunulan ilişkiyi görüyoruz, ötesini değil. Eğer sosyal medyada kişiler ilişkilerinin yalnızca kavga ve gürültülü kısımlarını gösteriyorsa, buna tanık olanlar için o ilişki oldukça huzursuz ve kaotik olarak değerlendirilebiliyor. Fakat yine bu noktada şu durum gözden kaçıyor: O ilişkinin yalnızca bir tartışma anını gördünüz. Size sunulmuş olan kısa bir kesite bakarak o ilişkinin dinamiğine, kişiler arasındaki uyuma dair bir şeyler söylemek pek de mümkün değil. Fakat sosyal medyada her gün yaptığımız şey tam olarak bu. Başkaları tarafından bize sunulan aşk ilişkilerini görüyoruz. O ilişki hakkında gördüğümüz sahneye yönelik bir çıkarımda bulunuyoruz. O çıkarım sayesinde kendi ilişkimizle o ilişkiyi kıyaslıyoruz. Ve kendimizi çoğu zaman eksik hissediyoruz. Çünkü dijital çağda bize gösterilen mutlu ilişki formu genelde şöyle bir tablo karşımıza çıkartıyor: Kişiler en güzel yerde akşam yemeklerini yiyor, iki taraf da birbirine karşı o kadar fedakâr ki yoğun bir şefkat gösteriyorlar birbirlerine. Sosyal medyada viral olmuş bir akım ortaya çıkıyor ve çiftler bu akımı deniyorlar. O akımın gerekliliklerini yerine getirerek o pozları veriyor, o hareketleri yapıyor ve o söylemleri dile getiriyorlar. Aslında yazılmış bir oyunun içinde oynuyor gibiler. Uzun zamandır istedikleri, bir gün birlikte orada olmayı arzuladıkları şehre gidip sadece sosyal medyada paylaşmak için fotoğraf ve videolar çekiyorlar. Gidilen kısa süreli seyahatin büyük çoğunluğu telefonlarının galerisinde video ve fotoğrafa dönüşüyor. Bu durum da aslında yine sosyal medyada çok sık duyduğumuz “anı yaşamanın” önüne geçiyor.
Sonuç: İlişkimizi Deneyimlemek mi Paylaşmak mı? Yoksa İkisi Birden Mümkün mü?
Yani gerçekten ilişkimizi yaşamak için sosyal medyayı bırakmak mı gerekiyor? Durum yine bu kadar basit değil aslında. İllaki birini tercih etmek zorunda değilsiniz. Kişinin ilişki dinamiği, sosyal medyayla kurduğu ilişki ve kişilik özellikleri bu noktada oldukça etkili. Sevdiğin kişiyle onunla fotoğraf çekmek, gittiğin yeri olumsuz kılmak için teknolojinin sunduğu imkânlardan yararlanmak kadar doğal bir şey yok. Fakat bu durumun bize zarar verdiği nokta tam olarak şu: yaşanılan anı saklama ve paylaşma çabasının, gidilen yeri deneyimlemenin ve orada sevdiğimiz kişiyle olma anının ötesine geçmesi.
Belki de yaşadığımız dijital çağda sosyal medyayı tamamen bırakmak değil çözüm; ilişkimizi başkalarının hikâyelerine bakarak değil, ilişki kurduğumuz kişinin gözlerine bakarak kurmak.


