Cuma, Ekim 10, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Öfkeyi Anlamak ve Döngüyü Kırmak: Değişim Odaklı Bir Yaklaşım

Öfke, bir spektrumun iki ayrı ucunda da hissedilebilen bir duygudur. Bir uçta sessizce bastırılabilir, diğer uçta ise patlayıcı biçimde dışa vurulabilir. Ancak, öfke sadece ifade biçimlerinden dolayı yıkıcı etkilere sahip bir duygu değildir.

Asıl dikkat edilmesi gereken, öfkenin bize yolunda gitmeyen şeylerin olduğunu haber veren güçlü bir sinyal olmasıdır. Bu sinyal çoğu zaman fark etmediğimiz ihtiyaçlarımızın veya ihlal edilen sınırlarımızın değişmesi gerektiğine işaret eder.

Bu değişimden önce ise kendimize şu soruyu yöneltmek önemlidir: “Aslında beni öfkelendiren şey ne?”

Aslında Beni Öfkelendiren Şey Ne?

Bu soruyu kendimize sormamızın sebebi, öfke hissetmemizin normal olmaması değil; öfkemizin asıl kaynağını anlamak ve bunu değiştirmektir.

Öfkeyi yalnızca bir duygudan ibaret görmek yerine, bu duygunun oluşmasının gerçek kaynaklarına odaklanmak ve asıl sorunun ne olduğunu sorgulamak, öfke kontrolü açısından yararlı olacaktır.

Ayrıca öfkenin asıl nedenini sorgulamak; neyi değiştirmemiz gerektiğini ve bunu nasıl yapabileceğimizi bulmak için de kritiktir. Bu durum, çoğu zaman ihmal edilen sınırlarımızı, ihtiyaçlarımızı ve değerlerimizi hatırlatır.

Bu nedenle, öfkemizin asıl sebebini anlamak hem kendimiz hem de ilişkilerimiz için daha sağlıklı sonuçlara yol açar.

Her zaman öfkenin yıkıcı yönü vurgulansa da aslında öfkenin yapıcı yönü de vardır. Bu nedenle öfke yalnızca bir tehdit değildir. Aksine, kendimizde geliştirmemiz ve değiştirmemiz gereken yönlerimizi görmek için bir fırsat olarak görebiliriz.

Öfkenin altında yatan sebepleri fark etmek, öfkenin yalnızca bir duruma veya bir kişiye karşı verdiğimiz bir tepki olmasının ötesinde içsel bir rehber olacaktır.

Öfke Döngüsünü Kırmak Mümkün Mü?

Öfkeyi bastırmak kadar kontrolsüzce açığa vurmak da bizi öfkelendiren soruna bir çözüm yaratmaz. Çünkü öfkemizi verimsiz yöntemlerle ifade etmek kısa süreli bir rahatlama sağlasa da öfkeyi bastırmak ve sessizce boyun eğmek gibi değişime yol açmaz.

Gerçek değişim odaklı yaklaşım, ilk olarak kendimizde başlarsa gerçekleşir. Aslında, gerçek değişim karşı tarafı değiştirmeye çalışmak yerine kendi adımlarımızı değiştirmemizle mümkündür.

İlk adım genellikle kendi tepkilerimizdeki sorunları fark etmek ve farklı bir davranış biçimi denemek olabilir.

Bu nedenle, öfkeyi etkili olmayan yöntemlerle açığa vurmak yerine, sorunun kendisi olan davranış kalıplarını değiştirmek ve farklı yollar geliştirmek oldukça etkilidir. Bu yollar için yeni bir adım atmak, öfkenin sağlıklı bir şekilde ifade edilmesine ve öfkenin zarar verdiği ilişkilerin değişmesine zemin hazırlar.

Öfkemizi yönetirken yeni adımlar uygulamaya karar vermek zordur. Çünkü bizi öfkelendiren asıl sorun, eski yöntemlerle devam etmemiz için bize baskı uygular.

Bu baskıya direnmek kolay olmayacağı için geri adım atmak da mümkündür. Ancak değişim istememizle birlikte suçluluk ve endişe duygularımızı da yönetmeyi öğrenebiliriz.

Bu durumu şu örnekle anlayabiliriz: Ailemizden birinin bizi öfkelendiren davranışına karşı sürekli bağırarak tepki verdiğimizde bu kişi davranışını değiştirmeyecektir. Biz de aynı şekilde bağırma eylemimizi değiştirmediğimiz sürece her iki taraf da aynı rahatsızlığı hissedecektir.

Biz kendi eylemimizi değiştirerek bu rahatsızlık durumundan çıkabiliriz. Bu eylem, aynı ortamda bulunmamak olabilir.

Aslında, karşı tarafın eski eylemlerimize aynı şekilde devam etmemize yönelik baskısına rağmen değişim eylemini gerçekleştirerek öfke döngüsünden çıkmak mümkün hale gelir.

Bu durum, bu ilişkide yeni ve daha sağlıklı bir iletişim biçimi için alan açılmasına sebep olur.

Öfke Döngüsünden Nasıl Çıkılır?

Öfkenin sağlıksız bir şekilde ifade edilmesi çoğu zaman aynı durumların yaşanma ihtimalini azaltmaz.

İlişkilerde öfke çoğu zaman tekrarlayan adımların bir sonucudur ve bir döngünün parçasıdır. Bir ilişkinin içinde aynı tartışma döngüsünün defalarca yaşandığını hatırlayabilirsiniz.

Kişilerin öfkelerini aynı şekilde gösterdikleri bu tartışmalarda sonuç çoğu zaman değişmez.

Bu döngüyü kırmanın yolu ise karşı tarafı değiştirmeye çalışmak yerine kendi adımlarımızı değiştirmektir.

Öfkemizi ifade ederken bağırmak veya bastırmak yerine, duygularımızı açık ve sakin bir dille ifade etmek, sınırlarımızı net bir şekilde belirlemek ve sorumluluğu karşı tarafa yüklemeden ihtiyaçlarımızı dile getirmek yeni adımlarımız olabilir.

Böylece hem öfkemizi yıkıcı veya patlayıcı bir güç olmaktan çıkarır hem de ilişkilerimizde daha sağlıklı ve gerçek bir değişimin önünü açarız.

Sonuç: Öfke Bir Sinyaldir, Tehdit Değil

Sonuç olarak öfke, aslında bizi rahatsız eden bir soruna işaret eden değerli bir sinyaldir.

Bu nedenle, bu sorunun asıl nedenini fark ederek hangi alanlarda değişim yapmamız gerektiğini de anlayabiliriz.

Bu sayede öfke, bir tehdit olmaktan çıkarak bizi daha yapıcı bir iletişim tarzına ve daha dengeli ilişkiler kurmaya yönlendiren güçlü bir rehbere dönüşür.

Kaynakça:
Lerner, H. (1999). Öfke Dansı (S. Gül, Çev.). Varlık Yayınları. (Orijinal eser 1985’te yayımlandı.)

Çağla Öztürk
Çağla Öztürk
Çağla Öztürk, MEF Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ile Psikoloji çift anadal programını yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır.Eğitim hayatı boyunca hem klinik ortamlarda hem de okul ortamlarında çocuklar, ergenler ve ailelerle çalışarak farklı yaş gruplarının psikososyal ihtiyaçlarına yönelik deneyimler edinmiştir.Bunun yanı sıra, yurt dışında gönüllü öğretmenlik yaparak kültürel çeşitlilik ve iletişim becerilerini güçlendirmiştir.Psikoloji alanında araştırma yapmaktan aldığı keyfi yazıya dönüştürerek, psikoloji bilgisini herkes için anlaşılır kılmayı amaçlamaktadır.Mesleki yolculuğunu sürekli öğrenme ve kendini geliştirme odağıyla sürdürerek, Psychology Times Türkiye’deki yazılarında psikolojinin hem bireysel hem de toplumsal boyutlarını ele almayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar