“Dans eden bir yıldız doğurmak isteyen, önce kendi içinde büyük taşkınlıklar ve kaos yaşamak zorundadır.”
–Nietzsche
Etik İhlaller
-
Bu kitapta ele aldığımız ilk etik ihlal, Dr. Josef Breuer ve histerik hastası Anna O.’nun doktor-hasta ilişkisinin dışına çıkan romantizm ve cinsellik içeren karşılıklı hisleridir. Bu ilişki; TPD’de yer alan ‘’Yararlı Olmak ve Zarar Vermemek’’ başlığı altında ‘’Zarar Vermekten Kaçınmak’’, ‘’Kötüye Kullanımdan Kaçınmak’’, ‘’Cinsel Kötüye Kullanımdan Kaçınmak’’, ‘’Çoklu İlişkiler’’ ve ‘’Psikoterapi ile İlgili Etik Kurallar’’ başlığı altında ‘’Duygusal ve Cinsel Yakınlaşma’’ isimli ilkeleri ihlal etmektedir.
-
Aynı zamanda Breuer, bir diğer hastası Nietzsche’ye etik dışı hislerini anlatırken hastasının (Anna O.) gerçek ismini (Bertha Pappenheim) ağzından kaçırdığı için TPD’de yer alan ‘’Sorumluluk’’ başlığı altındaki ‘’Gizliliğin Korunması Sorumluluğu’’ ve ‘’Elde Edilen Bilgilerin Gizli Tutulması’’ ilkelerini de ihlal etmiştir.
-
Bir diğer hastası olan Nietzsche’ye kendi özel hayatına dair bilgiler verip onunla dertleşmesi, doktor-hasta ilişkisinden çıkıp arkadaşı yerine koyması da TPD’de yer alan ‘’Yararlı Olmak ve Zarar Vermemek’’ başlığı altındaki ‘’Çoklu İlişkiler’’ ilkesinin ihlal edildiğini göstermektedir.
Kitap
Dr. Josef Breuer, evliliğini sonlandırıp ilgi duyduğu histerik hastası Anna O. (Bertha Pappenheim) ile olmak istemekte, ancak bu toplum normlarına ve etik ilkelere aykırı olduğundan karısı Mathilde’den ayrılamamakta; bu yüzden de içten içe karısının ölmesini arzulamaktadır. Tüm bunlar Breuer’de ağır bir suçluluk duygusu yaratmaktadır.
Breuer’in Anna’ya olan ilgisinin altında, hastasıyla aynı ismi taşıyan, Bertha, küçük yaşta kaybettiği annesine olan özlemi ve birlikte olma arzusu yatmaktadır. Breuer, hastasına ödipüs kompleksine dayalı bir saplantı beslemektedir.
Anna ise, adeta taptığı babasını kaybetmesinin ardından babasının yerine Dr. Breuer’i koymuş ve tıpkı Breuer’in ödipüs kompleksi gibi, elektra kompleksine bağlı bir saplantının içine girmiştir.
Breuer, kitapta Anna’ya karşı beslediği bu etik dışı hislerinden bir diğer hastası Nietzsche’ye şöyle bahsetmektedir:
‘’Günüm ikiye bölünmüştü; Bertha’yla olduğum zamanlar, diğer yarısı da tekrar birlikte olmayı beklediğim zamanlar.’’
‘’…Onu her gördüğümde büyük bir ihtirasla doluyordu içim. Bana dokunduğu zaman cinsel açıdan tahrik oluyordum.’’
‘’…Yürürken zorluk çekiyordu; bu yüzden yürüyüşe çıktığımızda koluma giriyordu. Sık sık birdenbire baldırlarına kramp girdiği için uzun uzun masaj yapmam gerekiyordu. Bazen öyle acıklı ağlıyordu ki onu rahatlatmak için kollarıma almak zorunda kalıyordum.’’
‘’…Bazen de başını kucağıma koyar ve bir bebek gibi uyurdu. İçimin cinsel duygularla dolmasından başka elimden bir şey gelmediği öyle çok, öyle çok zaman oluyordu ki.’’
Breuer, Anna’ya olan hislerine rağmen tedaviye 18 ay boyunca devam etmiştir. Anna ise o sıralarda büyük ölçüde iyileşmiş durumdadır. Ancak Breuer’in tedaviyi sonlandırdığı gece, Anna büyük bir histeri krizi geçirir ve Breuer’den bir çocuk doğurmak üzere olduğunu söyler. Bunun üzerine Breuer, korkuyla Anna’yı başka bir meslektaşına devreder ve o anlardan şöyle bahseder:
‘’Onun tedavisini başka bir doktora devrettiğimi söyledikten sonra dönüp yürüdüm; arkamdan şöyle bağırıyordu: ‘Sen benim için her zaman tek erkek olacaksın, hayatıma asla başka bir erkek girmeyecek.’ Korkunç sözler! Ona ne kadar zarar verdiğimin kanıtı. Ama bundan daha da korkunç bir şey vardı: Söyledikleri hoşuma gitmişti. Onun üzerindeki gücümü kabullenmesi bana zevk vermişti.’’
Gerçek hayatta Breuer ve Anna arasındaki karşılıklı hislerin kanıtları olmamakla beraber, Nietzsche Ağladığında kitabındakine benzer iddialar da mevcuttur.