Sosyal medya çağında güzellik, görünürlük ve değer kavramları birbirine karıştı.
Bugün influencer’lar yalnızca moda ya da yaşam tarzı değil; aynı zamanda beden algısı, özdeğer ve başarı ölçütleri üzerinde de belirleyici hale geldiler.
Toplumun büyük bir kısmı onları “kusursuzluk dayatan figürler” olarak değerlendiriyor.
Gençleri olumsuz etkiledikleri, gerçeklikten uzak bir estetik anlayışı yaydıkları sık sık dile getiriliyor.
Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, eleştirdiğimiz bu kişilerin de aynı sistemin içinde şekillendiğini fark ediyoruz.
Yıllar boyunca maruz kaldıkları beden yorumları, takipçi sayısına indirgenen değerleri ve sürekli performans hâli, sonunda onların da içselleştirdiği bir inancı pekiştiriyor:
“Değerli olmak için kusursuz görünmeliyim.”
Etkileyenler mi, Etkilenenler mi?
Kitle iletişim araçlarının evrimiyle birlikte beğeni kültürü, psikolojik bir dönüşüm yarattı.
Artık bir fotoğrafın aldığı “beğeni” sayısı, kişinin toplumsal görünürlüğünü ve hatta kendilik algısını temsil ediyor.
Influencer’lar bu sistemin merkezinde yer alıyor gibi görünseler de aslında bu kültürün maruz kalanları arasındalar.
Kendilerini sürekli olarak toplumsal beklentilerle uyumlu tutmak zorunda hissediyorlar; bu da bedenlerini bir tür “sosyal sermaye”ye dönüştürüyor.
Psikoloji literatüründe Festinger’in Sosyal Karşılaştırma Kuramı, bireylerin kendilerini değerlendirirken başkalarını ölçüt aldıklarını söyler.
Bu mekanizma sosyal medyada görünmez ama sürekli işler.
Başkalarının “mükemmel” hayatlarını ve bedenlerini görmek, kişinin kendi gerçekliğini sorgulamasına neden olur.
Fakat aynı süreç influencer’lar için de geçerlidir.
Onlar da sürekli göz önünde oldukları için başkalarının yargısına daha açık hale gelirler.
Her paylaşımları yalnızca bir estetik tercih değil; aynı zamanda “Yeterli miyim?” sorusuna verdikleri bir yanıttır.
Kusursuzluğun Yeni Formu: Dijital Performans
Araştırmalar, sosyal medyada uzun süre geçirilen zamanın özellikle genç yetişkinlerde
beden memnuniyetsizliği, yetersizlik duygusu ve özdeğer kaygısı ile ilişkili olduğunu göstermektedir
(Fardouly et al., 2015; Holland & Tiggemann, 2016).
Bu tablo ışığında; yaşanan memnuniyetsizliğin özdeğer üzerindeki etkisi influencer’lar için iki kat daha ağır olmalıdır.
Çünkü onlar yalnızca beğenilmek için değil, varlıklarını sürdürebilmek için de görünür olmak zorundadır.
Bir filtre, bir ışık, bir yorum bile kimlik algısını etkileyebilir.
Bu nedenle kusursuzluk, artık bir estetik mesele değil; bir varlık stratejisi haline gelmiştir.
Toplum mükemmel bedeni yüceltirken, influencer o mükemmelliği temsil etmek zorunda kalır.
Sonra toplum o temsilin peşinden gider.
Bu karşılıklı etkileşim, kendi içinde dönen bir sistem yaratır:
Toplum influencer’ı şekillendirir, influencer toplumu etkiler.
Sonuçta her iki taraf da aynı baskının farklı yüzlerini yaşar.
Eleştiriden Anlayışa
Bu tablo, sorumluluğu tek bir tarafa yükleyerek çözümlenemeyeceğini açıkça gösterir.
Sorun bireylerde değil, onaylanma üzerinden işleyen değer sisteminde yatmaktadır.
Influencer’lar, toplumsal idealleri yeniden üretiyor gibi görünseler de aslında o ideallerin esiridir.
Eleştiri yerini anlayışa bıraktığında, sistemin görünmeyen dinamikleri daha net ortaya çıkar.
Kusursuzluk kültürü, yalnızca görünüşe değil, özdeğerin nasıl tanımlandığına dair bir yanılsamadır.
Gerçek çözüm, bu kısır döngüyü fark etmekten geçer.
Toplumsal düzeyde farklı bedenlerin, yaşların, kimliklerin görünür kılınması;
bireysel düzeyde ise sosyal medyadaki onay mekanizmalarının sınırının fark edilmesi gerekir.
Beğeni sayısının değil, içsel tatminin ölçüt alındığı bir sistem;
hem kullanıcıyı hem içerik üreticisini özgürleştirir.
Sonuç: Kusursuzluk Değil, İnsani Olan Değerlidir
Madalyonun tek tarafından bakıldığında, “influencer’lar gençleri olumsuz etkiliyor” görüşü öne çıkar.
Ancak madalyonun diğer yüzüne geçtiğimizde, suçlu olarak görülenin aynı zamanda mağdur olduğunu fark ederiz.
Çünkü influencer olarak bahsettiğimiz bireyler, bizimle aynı toplumda yetişmiş kişilerdir.
Onlar da toplumdaki birçok genç gibi aynı kusursuzluk baskısını hissederler — sadece daha görünür bir biçimde.
Toplum olarak yarattığımız bu kusursuzluk beklentisi, hepimizi farklı biçimlerde içine çeker.
Bu yüzden çözüm ne sosyal medyayı terk etmekte ne de mükemmel olmaya çalışmaktadır.
Çözüm, gerçekliği yeniden tanımlamaktadır.
Kusursuzluk değil, insani olan değerlidir.
Kaynakça
-
Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human Relations, 7(2), 117–140.
https://doi.org/10.1177/001872675400700202 -
Fardouly, J., Diedrichs, P. C., Vartanian, L. R., & Halliwell, E. (2015). Social comparisons on social media: The impact of Facebook on young women’s body image concerns and mood. Body Image, 13, 38–45.
https://doi.org/10.1016/j.bodyim.2014.12.002 -
Holland, G., & Tiggemann, M. (2016). A systematic review of the impact of the use of social networking sites on body image and disordered eating outcomes. Body Image, 17, 100–110.
https://doi.org/10.1016/j.bodyim.2016.02.008


