Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO, 2021) göre, kronik hastalıklar dünya çapında ölümlerin üçte ikisinden fazlasına yol açmakta ve her yıl yaklaşık 41 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, kanser ve kronik solunum yolu rahatsızlıkları gibi bu hastalıklar yalnızca bedenimizi değil, ruhsal dengemizi de sarsar. Türkiye’de de yaşam süresinin uzaması ve yaşam tarzındaki değişikliklerle birlikte kronik hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır (T.C. Sağlık Bakanlığı, 2021). Kronik bir tanı almak, bireyin sadece fiziksel sağlığını değil, tüm hayatını etkileyen bir dönüm noktasıdır. Bu süreçte insanlar çoğu zaman korku, umutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilir. Bu yazıda, kronik hastalıklarla mücadelede psikolojik dayanıklılık geliştirme yolları ve sağlık sisteminin sunduğu sosyal destekler ele alınacaktır.
Kronik Hastalıkların Psikolojik Etkisi
Kronik bir hastalıkla yaşamak, pek çok açıdan zorlayıcıdır. Tanıyı takip eden günlerde kişiler, genellikle Kübler-Ross’un (2014) tanımladığı yas sürecindeki gibi inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme evrelerini yaşayabilir. Ancak herkes bu evreleri aynı sırayla ve aynı yoğunlukta yaşamaz; bireysel farklılıklar oldukça fazladır.
Hastalık nedeniyle ortaya çıkan kısıtlamalar, sosyal hayatta yaşanan değişimler ve iş gücü kayıpları, psikolojik yükü daha da artırabilir. Araştırmalar, kronik hastalıklarla yaşayan bireylerin yaklaşık üçte birinde depresyon ve kaygı bozukluklarının eşlik ettiğini göstermektedir (Çavdar ve Öztürk, 2019).
Ruhsal sıkıntılar sadece duygusal iyilik halini değil, tedaviye uyumu da olumsuz etkileyebilir. Kişi ilaçlarını aksatabilir, kontrollerine gitmeyebilir ya da doktor tavsiyelerini uygulamakta zorlanabilir. Dolayısıyla, kronik hastalıkların yönetiminde psikolojik boyutun ihmal edilmemesi gerekir.
Psikolojik Dayanıklılığı Artırmak
Kronik hastalık karşısında psikolojik dayanıklılık, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bazı insanlar bu durumu daha kolay kabullenip başa çıkabilirken, bazıları için süreç oldukça yıpratıcı olabilir. Bu farkın temelinde psikolojik dayanıklılık yatar. Dayanıklılık; kişinin zorlayıcı olaylar karşısında uyum gösterebilme ve toparlanabilme becerisidir.
Dayanıklılığı artırmak için birkaç önemli unsurdan söz edilebilir:
-
Sosyal destek: Aile, arkadaş ve destek grupları, kişiye yalnız olmadığını hissettirir ve moral kaynağı sağlar (Helgeson ve Gottlieb, 2000).
-
Anlam bulmak: Yaşananlara bir anlam yükleyebilmek, süreci daha katlanılır hale getirebilir (Frankl, 2019).
-
Olumlu bakış açısı: Geleceğe dair umut beslemek ve iyimserliği korumak, ruhsal sağlığı destekler.
-
Başa çıkma becerileri: Stresle başa çıkmayı öğrenmek, nefes egzersizleri, meditasyon ya da gerektiğinde terapi almak yardımcı olabilir.
Mindfulness temelli uygulamalar ve psikolojik danışmanlık, dayanıklılığı artırmada etkili yöntemler arasında yer almaktadır. Örneğin, düzenli olarak nefes ve farkındalık çalışmaları yapan bireylerde kaygı düzeylerinin düştüğü ve iyilik halinin arttığı görülmüştür.
Sağlık Sisteminin Rolü
Kronik hastalıkların tedavisi, yalnızca ilaçlarla sınırlı değildir. Bütüncül bir yaklaşım benimsenerek, hastanın hem fiziksel hem de ruhsal ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.
Sağlık çalışanlarının hastalarla kurduğu iletişim biçimi de büyük önem taşır. Empatik, sabırlı ve açık iletişim, hastanın kendisini daha iyi hissetmesine ve sürece daha aktif katılmasına yardımcı olur.
Multidisipliner ekiplerle çalışmak, tedaviye psikolog, diyetisyen, fizyoterapist gibi farklı uzmanları dahil etmek, kişinin yaşam kalitesini artırır (T.C. Sağlık Bakanlığı, 2021).
Son yıllarda çevrim içi psikolojik destek ve tele-sağlık hizmetleri de önemli birer destek aracı haline gelmiştir. Özellikle pandemi sürecinden sonra bu hizmetlere erişim daha da kolaylaşmış, pek çok kişi için yeni bir seçenek olmuştur.
Sonuç ve Öneriler
-
Kronik bir hastalıkla yaşamak kolay bir süreç değildir. Ancak güçlü bir psikolojik dayanıklılık ve yeterli sosyal destekle bu yolculuk daha sağlıklı ve anlamlı hale getirilebilir.
-
Bireylerin, yaşadıkları duyguları anlamlandırmaları, çevrelerinden yardım istemeleri, küçük hedefler belirlemeleri ve gerektiğinde profesyonel destek almaları önemlidir.
-
Sağlık çalışanları ise hastayı yalnızca fiziksel bir hasta olarak değil, bütüncül olarak ele almalı ve tedavi sürecine psikolojik destek mekanizmalarını da dahil etmelidir.
-
Kronik hastalıklar hayatı değiştirir; ama doğru destek ve içsel güçle bu yolculuk yönetilebilir ve yaşam anlamlı bir şekilde sürdürülebilir.
Kaynakça
Çavdar, D. ve Öztürk, H. (2019). Kronik hastalığı olan bireylerde depresyon ve anksiyete. Türkiye Klinikleri Hemşirelik Bilimleri Dergisi, 11(1), 92–98.
Frankl, V. E. (2019). İnsanın Anlam Arayışı (Çev. S. Budak). İstanbul: Okuyanus Yayınları.
Helgeson, V. S. ve Gottlieb, B. H. (2000). Support groups. In S. Cohen et al. (Eds.), Social support measurement and intervention (pp. 221–245). Oxford University Press.
Kübler-Ross, E. (2014). Ölüm ve Ölmek Üzerine (Çev. A. Esen). İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık.
T.C. Sağlık Bakanlığı. (2021). Türkiye Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri Sıklığı Çalışması. Ankara: Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü.
World Health Organization. (2021). Noncommunicable diseases. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/noncommunicable-diseases