Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Korkuya Sarıl: Kaçtığın Duygu, En Derin Koruyucun Olabilir

Acı, insanı barındırır; insan ise acıyı. Birbirinden kopamayan bu iki gerçekliğin iç içe dansına tanık olmaktır bireyin kendi acısıyla konuşması, tanışması ve nihayetinde barışması. Bazen içimizdeki acı, sinsi bir kuvvet gibi arkamızdan ittirir bizi. Düşmemek için direniriz. Bu direniş sinir sistemimize kazınır; küçük bir sarsıntıda bile bedenimiz alarm verir. Dünya bir anda tehditlerle dolar; sanki nefes aldığımız her an, korkudan yapılmış parfümlerle çevrilidir. Bunca koku içinde gerçekliği unutmak kolaydır. Bazen kokular, bizi sarhoş edercesine etkiler. Bilinç düzeyinde anlamlandırdığımız her durum, farkında olmadan bedenimize kodlanmış eski travmaların korkularıyla bizi uyarır. Beden, bizimle sürekli iletişim halindedir. Bu iletişimi somatizasyon şeklinde yaşarız; çoğu zaman nedenini anlayamayız ama o tepkiler oradadır. Beden, bazen bu sinyalleri bizimle iletişim kurmak, onları fark edip çözmek ve barışmak için hatırlatır (Kolk, 2014). Biz ise bu işaretleri yorumlamaya çalışırız; fakat bazen yanlış yorumlar, kendimizden daha da uzaklaşmamıza yol açar.

Neden Korku İtir Bizi?

Korku dolu anılar, beynimizin amigdala bölgesinde derin bir yer tutar (LeDoux, 2000). Amigdala, hayatta kalmamız için tehdit algılarını hızla işlememizi sağlar (LeDoux, 2000); öyle ki biz daha bilinçli bir tepki veremeden, bedenimiz tepki vermeye başlamıştır bile. Belki de en hayati duygudur korku. Bizi uyarır, hayatta tutar, korur. Ancak insan çoğu zaman bu duyguyu düşman ilan eder: “Artık korkmak istemiyorum!” dediğimizde, farkında olmadan yaşamsal en büyük savunma mekanizmamıza savaş açmış oluruz. Çünkü “korkmak istemiyorum” ile “yaşamda savunmasız kalmak istiyorum” cümleleri birbirine fazlasıyla benzer. Bu içsel çatışma, zihnimizde bir girdap yaratır. O girdabın içinde savrulurken, aslında ilk yapmamız gereken şey korkuyu kabul etmektir. Onunla önlü arkalı yürümek değil, yan yana yürüyebilmektir mesele. Korkuyu dinlemek, ona teşekkür etmek gerekir. Belki de ihtiyaç duyduğumuz şey; kaosun içinde savrulan bu dünyada, korkuyu bir dost haline getirebilmektir.

Korku ile Kaygı Arasındaki Fark

Kaygı ile korkunun arasındaki farkı ayırt etmek bu noktada önemlidir. Kaygı, henüz gerçekleşmemiş bir ihtimalin yüküdür; olasılıklara duyulan endişedir. Korku ise tam da o anın içinden fışkırır; gerçek ve somuttur (Barlow, 2002). Kaygı geleceğe dair senaryolar üretirken bizi tetikte tutar; korku ise anlık tehlikeye karşı bizi harekete geçirir. Her ikisi de işlevseldir, yeter ki bizi gerçeklikten koparmasınlar. Duygusal regülasyon, duygularımızla baş etmek; onları susturmak değil, işlevlerini tanımakla mümkündür. Duygunun dilini anlamadığımızda onu bastırırız; bastırdıkça da o duygu, bizden daha yüksek sesle konuşmaya başlar.

Tiyatro Sahnesinde Korku ve Kaygı

Haydi şimdi bir tiyatro sahnesi düşünelim: Eski bir krallığın içinde yaşayan bir kraliçeyi hayal edelim. Tahtı tehdit altındadır; düşmanları peşindedir. Kaygısı onu tetikte tutar, korkusu ise onu tehlikeden uzaklaştırır. Şimdi aynı kraliçeyi canlandıran bir oyuncuyu düşünelim. Dönemin kıyafetlerini giymiş, sahnede hem kaygılı hem korkuludur. Ama oyun biter, oyuncu rolden çıkamaz. Evine döndüğünde hâlâ “tahtımı elimden alacaklar!” diye sayıklamaktadır. En ufak sesten irkilmekte, sokaklara dönem kıyafetleriyle çıkmaktadır. Ne görürüz biz bu tabloya bakınca? Gerçeklikten kopmuş bir sanatçı. Rolün içine öyle kapılmıştır ki, artık korkusu da kaygısı da işlevini yitirmiştir.

Bazen biz de böyle yaparız. Gerçekliği iter, zihnimizin karanlık odalarında alternatif senaryolar yaratırız. O senaryolara inanmaya başlar, hayatı onların kurallarına göre yaşamaya çabalarız. Fakat bir süre sonra bu duygular bize yük olmaya başlar. Çünkü onlar artık bizi korumaz, aksine işlevsizleştirir. Tıpkı tiyatrodaki oyuncu gibi; o krallık yoktur ama biz hâlâ onun yasalarına göre hareket ederiz. Bu durumlarda yaşadığımız gerçeklikten kopuş, yalnızca duygusal değil; sosyal, mesleki ve hatta fiziksel alanlarda da kendini göstermeye başlar. İşlevsiz hale gelen korkular, artık yön gösteren bir pusula değil, sisli bir labirente dönüşür.

Duygusal Regülasyon ile Sağlıklı İlişki

Kaygı ve korkularımızla sağlıklı bir ilişki kurabilmenin yolu onları bastırmak değil, rasyonelleştirmektir. Onları hayatımızdan çıkarmaya çalışmak değil, işlevsel hale getirmektir. Korku da kaygı da aslında bize yol arkadaşıdır. Bizi biz yapan, hayatta tutan parçalarımızdır. Yapmamız gereken tek şey, onları gerçekliğin içinde bırakmak: Ne itmek, ne çekmek. Sadece yan yana, el ele yürüyebilmek. Korkuya sarıldığımızda zayıflamış olmayız; aksine, içsel gücümüzle temasa geçmiş oluruz. Çünkü güç, duyguları bastırmakta değil, onlarla sağlıklı temas kurabilmektedir.

Sonuç: Tiyatro Sahnesinden Gerçek Hayata

Tiyatro sahnesine geri dönelim. O kraliçenin artık tek bir seçeneği vardır: Var olmayan krallıktan çıkıp kendi gerçekliğine, yani sahnenin dışındaki hayata bir adım atmak. Belki de hepimiz, o adımı atmayı bekliyoruz. Ve belki de o adım, tüm korkularımızın elini tutarak atılacaktır.

Kaynakça

  • LeDoux, J. E. (2000). Emotion circuits in the brain. Annual Review of Neuroscience, 23(1), 155–184. https://doi.org/10.1146/annurev.neuro.23.1.155
  • Barlow, D. H. (2002). Anxiety and Its Disorders: The Nature and Treatment of Anxiety and Panic (2nd ed.). Guilford Press.
  • Van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Penguin Books.
Zeynep Balcıoğlu Çökmez
Zeynep Balcıoğlu Çökmez
Zeynep Balcıoğlu Çökmez, psikolog ve yüksek lisans tez aşamasında bir araştırmacıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi ve Pozitif Psikoterapi ekollerinde uzmanlaşmış, özellikle önleyici müdahaleler üzerine çalışmaktadır. Psikolojik danışmanlık alanında tecrübeli olan Zeynep, edebiyat ve psikolojiyi harmanlamaktan büyük keyif alır. Yaratıcı yazarlık tutkusu, insan hikâyelerine olan derin ilgisiyle birleşir. Psikoloji bilgisiyle sanatı buluşturarak, hem bireylerin hem toplumun iyilik hâline katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar