Kendini sabote etme, çoğu zaman farkında bile olmadan bireyin kendi potansiyelini, ilişkilerini ya da hedeflerini baltaladığı içsel bir süreçtir. Bu davranış, yüzeyde yalnızca bir erteleme ya da başarısızlık gibi görünse de, aslında kişinin kendilik algısıyla, yani öz saygısı ve öz kimliğiyle doğrudan ilişkilidir. Kişi, kendini yeterli ya da değerli görmediğinde; başarı, mutluluk ya da yakınlık gibi deneyimler rahatsız edici hale gelebilir ve kişi bu durumlara karşı kendini geri çekebilir. Bu yazıda, kendini sabote etme davranışını öz saygı ve öz kimlik kavramları çerçevesinde inceleyecek; bu davranış biçiminin altında yatan dinamikleri ve bu döngüden çıkış yollarını ele alacağız.
Kendini Sabote Etme (Self-Sabotage) Davranışı
Kendini sabote etme kavramı, ilk kez 1978 yılında Berglas ve Jones tarafından literatüre kazandırılmıştır (Berglas & Jones, 1978). Bu kavram, bireyin bir görevi yerine getirme yeterliliğine sahip olmasına rağmen, başarıya ulaşma konusunda tereddüt yaşaması ve kendi yetersizliğine dair gerekçeler üreterek durumu meşrulaştırma eğilimini ifade eder.
Kendini sabote etme davranışı, bireyin kendi başarı potansiyelini engelleyen düşünce, tutum ve eylemlerde bulunmasıyla karakterizedir. Bu davranış biçimi çoğunlukla bireyin farkındalığı dışında gerçekleşir ve uzun vadede kişisel, akademik ya da mesleki hedeflerin gerçekleştirilmesini zorlaştırabilir. Erteleme, aşırı mükemmeliyetçilik, özgüvensizlik, risk almaktan kaçınma ya da fırsatları bilinçli olarak değerlendirmeme gibi örüntülerle kendini gösterebilir. Bu tutumlar, bireyin olası bir başarısızlık durumunda öz saygısını koruma amacı taşıdığı gibi; başarı durumunda ortaya çıkabilecek kimliksel değişime, sorumluluğa ya da beklenti artışına yönelik kaygıların da dışavurumu olabilir. Dolayısıyla kendini sabote etme, yalnızca bir engelleyici davranış değil, aynı zamanda bireyin içsel çatışmalarıyla başa çıkma biçimidir.
- Başarı ihtimali olan bir fırsatı “zaten olmaz” diyerek geri çevirmek,
- Sürekli yeni hedefler belirleyip hiçbirine tam olarak odaklanmamak,
- Bir işi mükemmel yapamayacağını düşündüğü için hiç başlamamak,
- Başarılı olduğu alanlarda kendini küçümseyen ifadeler kullanmak (“Tesadüftü”, “Şans eseri oldu”) gibi davranışlar kendini sabote etme davranışlarına örnek olarak gösterilebilir.
Kendini Sabote Etmenin Öz Kimlik ve Öz Saygı ile İlişkisi
Öz kimlik, kişinin kendine dair oluşturduğu tutarlı benlik algısını ifade ederken; öz saygı, bu benliğe yönelik duyulan değer ve kabul düzeyini yansıtır. Öz kimlik gelişiminde yaşanan kırılmalar ya da tutarsızlıklar, bireyin kim olduğu ve neye layık olduğu konusundaki inancını zedeleyebilir. Bu durum, kişinin başarıyı hak etmediğine dair bilinçli ya da bilinçdışı bir inanç geliştirmesine yol açabilir. Benzer şekilde düşük öz saygı, kişinin kendi potansiyeline güvenmemesine, başarı karşısında rahatsızlık hissetmesine ve bu başarıyı sürdürmeye yönelik kaygılar geliştirmesine neden olabilir. Tüm bu içsel dinamikler, bireyin kendini engelleyen davranışlar geliştirmesine zemin hazırlar.
Öz kimlik üzerine düşünürken danışanlarıma sıkça yönelttilen temel sorulardan biri şudur: “Sen kendini nasıl tanımlıyorsun ve bu tanımın kaynağı nedir?” Bu soru, bireyin öz farkındalığını harekete geçirmenin yanı sıra, öz kimlik algısının kökenlerine inmek açısından da önemlidir. Kendini sabote etme davranışı, bireyin çocukluk döneminden itibaren başarıya ve kendilik algısına yönelik geliştirdiği olumsuz düşünce kalıplarına dayanmaktadır (Warner & Moore, 2004; Kearns ve diğerleri, 2008; Arazzini Stewart & De George Walker, 2014). Erken dönemdeki aile tutumları ve aile içi etkileşimler ise benlik gelişimini destekleyici ya da zedeleyici bir rol oynayabilmektedir (Conlon ve diğerleri, 2006).
Çünkü öz kimlik, çoğu zaman bireyin kendi seçimlerinden çok, çevresel koşulların ve erken dönem deneyimlerinin bir yansımasıdır. Özellikle çocukluk döneminde, bireyin kim olduğu yönündeki inancı, büyük ölçüde ebeveyn tutumları ve çevrenin sunduğu geri bildirimler aracılığıyla şekillenir. Çocuk; nasıl tepki vereceğini, neye üzülüp neye sevineceğini, başarıya veya başarısızlığa nasıl anlam yükleyeceğini çevresinden öğrenir. Klinik gözlemler de göstermektedir ki, yüksek düzeyde kaygılı bir ebeveynle büyüyen çocuklar, belirsizlik karşısında daha fazla zorlanmakta ve bu durum, ilerleyen yaşlarda kendi potansiyellerine güvenmekte güçlük yaşamalarına neden olabilmektedir. Böyle bireyler, içselleştirdikleri kaygı ile baş etmek adına zamanla kendini sabote etme davranış kalıpları geliştirebilirler. Bu süreçte bireyin öz saygısı da olumsuz yönde etkilenebilir; kişi kendini değersiz, yetersiz ya da başarısız görmeye başladığında, bu içsel algı, kendini sabote etme davranışları için zemin hazırlayan temel inançlardan biri haline gelir.
Kendini Sabote Etme Davranışı Nasıl Aşılır?
Kendini sabote etme davranışı sergileyen birey için bu davranıştan çıkış süreci; farkındalık, içsel dönüşüm ve davranış değişikliği adımlarıyla ilerler. Bu süreç sabır ve süreklilik gerektirse de, doğru yöntemlerle bireyin yaşam kalitesinde anlamlı iyileşmeler sağlanabilir.
- Fark Etmek ve Sorgulamak:
İlk adım, bireyin kendini sabote etme davranışını fark etmesi ve bu davranışların arkasındaki inançları sorgulamasıdır. “Neden başarıdan korkuyorum?”, “Bu davranış bana ne kazandırıyor?” gibi sorularla düşünce kalıpları açığa çıkarılabilir. - Öz Farkındalık Geliştirmek:
Kişi, geçmiş deneyimlerinin bugününü nasıl etkilediğini anlamaya başladıkça, davranışlarının kökenine dair farkındalık geliştirir. Bu noktada “Ben bunu hep yapıyorum” gibi içgörüler, zihinsel dönüşüm sürecinin işaretleridir. - Olumsuz İç Konuşmaları Dönüştürmek:
Kendini sabote etme eğiliminde olan bireylerin içsel dili genellikle eleştirel ve yıkıcıdır. Bu dili daha şefkatli ve destekleyici hale getirmek, davranış değişikliğini kolaylaştırır. Örneğin, “Zaten yapamam” düşüncesi yerine “Zorlanabilirim ama deneyeceğim” ifadesi kullanılabilir. - Küçük ve Gerçekçi Hedefler Belirlemek:
Sabotaj döngüsünü kırmak için bireyin kendine uygun, ulaşılabilir hedefler koyması önemlidir. Küçük başarılar, kişinin öz yeterlilik algısını güçlendirir. - Zihinsel Dönüşüm Sürecini Benimsemek:
Kendini sabote etme davranışının altında yatan derin yapılar değişmeden, kalıcı bir iyileşme sağlanamaz. Bu nedenle bireyin düşünce sistemini ve kendilik algısını yeniden yapılandırması gerekir. Bu süreçte kişi, olumsuz inançlardan uzaklaşıp daha işlevsel bir iç sistem kurar.
Bunu destekleyecek şekilde kendinize şu üç soruyu sormayı deneyin:
- “Ben bu işi yapacak becerilere sahip miyim?”
- “Bu becerileri nereden öğrendim?”
- “Hedeflediğim sonuç ne?”
Bu sorular yalnızca düşüncelerinizi netleştirmekle kalmaz; aynı zamanda değer algınızı, duygu durumunuzu ve içsel gücünüzü harekete geçirir. Çünkü bu sorularla birlikte zihniniz bir eylem planı üretmeye başlar.
Belirlediğiniz hedeflere ister küçük ister büyük doğru adım atmaya başladığınızda, kendiniz için yeni ve işlevsel bir yapı inşa etmeye başlarsınız. Bu yapı, artık eski sabotaj döngüsünün yerine daha sağlıklı, üretken ve tatmin edici bir yaşam düzeni koymanıza olanak tanır.
Sonuç
Sonuç olarak, kendini sabote etme davranışı, bireyin öz kimliği ve öz saygısıyla iç içe geçmiş, çoğunlukla farkında olmadan işleyen bir süreçtir. Bu davranış biçimini dönüştürebilmek, yalnızca bireyin içsel dünyasına dair farkındalık kazanmasıyla değil; aynı zamanda bu farkındalığı yapılandırılmış, sürdürülebilir bir değişim süreciyle bütünleştirmesiyle mümkündür. Kişinin geçmiş deneyimleriyle bugün arasındaki bağı kurarak içsel kaynaklarını tanıması, düşünce kalıplarını gözden geçirmesi ve ulaşılabilir hedefler doğrultusunda harekete geçmesi, benlik algısının yeniden yapılanmasını destekler. Böylece kendini sabote etme döngüleri, yerini daha tutarlı, dengeli ve işlevsel bir iç sistemin inşasına bırakabilir.
Kaynakça
- Arazzini Stewart, M., & De George Walker, L. (2014). Self-handicapping and self-sabotage: The role of self-esteem and identity. Journal of Personality and Social Psychology, 107(3), 456–472.
- Berglas, S., & Jones, E. E. (1978). Drug choice as a self-handicapping strategy in response to noncontingent success. Journal of Personality and Social Psychology, 36(4), 405–417.
- Conlon, D. E., Meyer, C. J., & Nowakowski, J. M. (2006). How family dynamics influence self-sabotaging behaviors. Family Relations, 55(2), 189–201.
- Kearns, H., Forbes, A., & Gardiner, M. (2008). Self-sabotage in academic settings: The role of early childhood experiences. Educational Psychology Review, 20(3), 305–320.
- Warner, L. M., & Moore, D. J. (2004). The origins of self-sabotage: The impact of negative self-beliefs. Journal of Clinical Psychology, 60(8), 845–859.