Bir ilişkiye başladığımızda çoğu zaman heyecan, umut ve hayallerle dolu oluruz. Karşımızdaki kişiye yoğun duygular besler, onun da bizim gibi hissetmesini isteriz. Fakat kimi zaman, daha yolun başındayken bazı küçük sinyaller fark ederiz: aramaların seyrekleşmesi, duygusal mesafenin artması, ilginin tek taraflı kalması… Çoğumuz bu işaretleri “zamanla düzelir” diye görmezden geliriz. Oysa psikoloji bize gösteriyor ki, erken dönem tehlike işaretleri fark etmek, ileride yaşanacak kırılmaları önlemek için kritik öneme sahiptir.
Erken Aşamaların Sessiz Tehlikeleri
Bir ilişki daha yeni filizlenirken şu işaretlerle karşılaşabilirsiniz:
● Beni dinlemiyor. Konuşmalarda yalnızca kendi gündemini öne çıkarıyor, sizi gerçekten duymuyor.
● Yakınlıktan kaçınıyor. Dokunma, öpme ya da duygusal temas konusunda isteksiz davranıyor.
● Sadece arada sırada müsait oluyor. Sizin için zaman yaratmak yerine boşluk buldukça ortaya çıkıyor.
● Soğuk ve uzak. İlgi daha çok sizden geliyor, o ise adım atmaktan geri duruyor.
● Zor zamanınızda yanında değil. Siz kırılgan hissettiğinizde destek olmuyor.
● Ters orantı. O ne kadar az müsait olursa, siz o kadar çok ona takılıp kalıyorsunuz.
● Duygularınızı anlamıyor. Empati yerine kayıtsızlık sergiliyor.
● Verdiğinizden fazlasını alamıyorsunuz. Enerjinizi, ilginizi, emeğinizi veriyor ama karşılığını göremiyorsunuz.
İlişkinin ilk döneminde bu işaretler çoğunlukla gözden kaçırılır. Çünkü beyin, yeni aşkın yarattığı dopamin dalgasıyla eksikleri görmezden gelmeye eğilimlidir. Ya da siz tamamlanma arzusuyla bazı şeylerin zamanla değişeceğine inanır, hatta yalnız kalmakla kıyasladığınızda bu eksikliklerin tolere edilebilir olduğunu düşünürsünüz. Ancak görmezden gelinen bu küçük işaretler, ilerleyen zamanlarda ciddi duygusal yaralara dönüşebilir. Bu yaralar yalnızca kötü giden bir ilişkiye sahip olmanıza yol açmaz; aynı zamanda kendinize yabancılaşmanıza da neden olur. Orada kalabilmek için kendinizi tüketmeye başlarsınız.
Duygusal Yoksunluk Şeması Nedir?
Şema terapi literatüründe “duygusal yoksunluk”, bireyin en temel duygusal ihtiyaçlarının — ilgi, sevgi, güven, anlayış — karşılanmadığı deneyimlerden doğan bir kalıptır. Böyle bir şemaya sahip kişiler, ilişkilerinde çoğu zaman benzer döngülere girer: ihtiyaçlarını dile getirmez, karşılanmadığında hayal kırıklığına uğrar, içten içe öfkelenir ama yine de susar.
Bu şemanın ilişkilerde nasıl işlediğine bakalım:
● İhtiyacınızı söylemezsiniz, karşılanmayınca kırılırsınız.
● Duygularınızı ifade etmezsiniz, anlaşılmadığınızda hayal kırıklığı yaşarsınız.
● Kırılganlığınızı göstermediğiniz için partnerinizin sizi korumasına ya da desteklemesine izin vermezsiniz.
● İçinizde yoksunluk hissi büyür, ama bunu paylaşmazsınız.
● İçsel öfke artar, ardından yoğun ilgi talebine dönüşür.
● Partnerinizi sizi önemsememekle suçlamaya başlarsınız.
● Sonunda uzaklaşıp ulaşılmaz bir hale gelirsiniz.
Bu tabloya dikkat ederseniz, erken dönem tehlike işaretleri ile duygusal yoksunluk şeması el ele yürür. Bir taraf gerçekten ilgisizdir, diğer taraf ise kendi ihtiyaçlarını dile getiremediği için bu ilgisizliği derinleştirir.
İkisi Birleştiğinde Ortaya Çıkan Döngü
Düşünün: Karşınızdaki kişi sizi dinlemiyor, sizin için pek müsait değil. Siz ise ihtiyaçlarınızı dile getirmiyorsunuz. İçten içe “bana değer vermiyor” diye düşünüyorsunuz, ama bunu ifade etmek yerine sessizleşiyor ya da suçlayıcı bir dil kullanıyorsunuz. Sonuç? İlişki giderek kırılganlaşıyor.
Burada psikolojinin öğrettiği en önemli nokta şu: Erken uyarı işaretlerini görmek ve duygusal ihtiyaçlarımızı açıkça dile getirmek, sağlıklı bir ilişki için zorunlu.
Neden Görmezden Geliyoruz?
-
Romantik idealizasyon. Yeni bir ilişkiye fazla umut yükleyip olumsuzlukları küçümsemek.
-
Yalnızlık korkusu. Tekrar yalnız kalmamak için sorunları görmezden gelmek.
-
Şema etkisi. Çocuklukta duygusal yoksunluk yaşamış bireylerin bu kalıbı yetişkinlikte de sürdürmesi.
Çıkış Yolları
Peki bu döngüden nasıl kurtulabiliriz?
● Fark et: İlişkinin başında gördüğünüz küçük sinyalleri yok saymayın.
● Dile getir: İhtiyaçlarınızı partnerinize açık, net ve yargılamadan söyleyin.
● Kırılganlığa izin ver: Duygularınızı saklamak yerine güvenli biçimde paylaşın.
● Öz değer farkındalığı: Kendi değerinizi hatırlayın; sevgi ve ilgi talep etmek bir zayıflık değil, ihtiyaçtır.
● Profesyonel destek: Tekrarlayan duygusal yoksunluk döngüleriniz varsa terapi sürecinden faydalanın.
Sessiz Alarmı Duyabilmek
Bir ilişkide en çok yaralayan şey, yüksek sesli tartışmalar değil, fark edilmeyen sessiz alarm işaretleridir. Boncuk boncuk birikir, sonra bir gün ilişkide büyük bir kırılmaya yol açar. Oysa erken dönemde fark edilen ilgisizlik, duygusal mesafe ya da paylaşım eksikliği, doğru iletişimle çözülebilir. Gerçek ihtiyaçlarınızı bilmeyen biriyle gerçek bir ilişki yaşayamazsınız; bu nedenle önce kendi duygularınızı tanımalı ve onları ifade edebilmelisiniz. Psikolojinin bize sunduğu en güçlü araçlardan biri farkındalıktır. Farkındalık, neyi kabul edeceğimizi, neyi değiştirmeye çalışacağımızı ve ne zaman yolumuza yalnız devam etmemiz gerektiğini gösterir. İlişkilerde sağlıklı bağ kurabilmek için önce kendi ihtiyaçlarımızı duymayı, sonra da bu ihtiyaçları cesaretle dile getirmeyi öğrenmeliyiz.