Her yere koşturuyoruz, otobüs durmandan binmeye çalışıyoruz, uçak inmeden kemerleri çözüyoruz, aç olmadan yemek yiyoruz, tükenir diye ihtiyacımız olmayan bir şeyi satın almaya çalışıyoruz.
Hız ve tüketim çağında neyin ne kadar farkındayız? Etrafımıza baktığımızda hızın etkisinde nasıl sürüklendiğimizi görebiliyor muyuz?
Hızı çağımızda bir gereklilik, bir tutku ve yaşam biçimine dönüştürmek hayatımızda neleri değiştiriyor?
Tüm bu sorular üstüne düşünmek zahmetinden sizi kurtarıp sizden sadece şunu yapmanızı istesem: Hiçbir şey yapmadan sadece bulunduğunuz yerde 5 dakika oturmak, bunu yapabilir misiniz? Muhtemelen bir çoğumuz burada iyice bocalayacak, ya hemen telefonu elimize alacak veya ayağa kalkıp bir şeyler yapmaya çalışırken kendimizi bulacağız.
NELER OLUP BİTTİĞİNİN NE KADAR FARKINDAYIZ?
Çok hızlı giden bir aracın içinde etrafınızda ne kadar algılanabilirsiniz? Bu aracın sürücüsü iseyseniz ani bir durumda aracın hakimiyetini ne kadar kolay sağlayabilirsiniz?
Cebimizden, elimizden düşürmediğimiz cep telefonlarına bakarak yürürken, etrafımızın ne kadar farkındayız, yatağımızda yanı başımızda telefonla uyumaya çalışırken uykuya ne kadar dalabiliyoruz?
Her şeyi çarçabuk tüketmek, her şeye hemen ulaşmaya çalışmak, teknolojik aletlerle olan aşırı iç içeliğimiz, dikkat ve tahammül seviyemizi azaltıp, duyarlılığımızı da yok ediyor olabilir mi? İngilizce FOMO kısaltması ile bilenen bir şeyi kaçırma korkusu, eksiklik hissi ile daha dürtüsel, daha ani tepkiler ve kararlar almaya sürüklüyor gibi görünüyor.
Atamalarımızın ne yazık ki kötü anlamlara gelen bir sözü vardır: “Acele giden ecele gider.”
HIZIN DÜNYASI PSİKOLOJİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?
Biyolojik ve psikolojik olarak bir ahenk ve ritm içindeyizdir. Homeostasis denen bu denge durumu sağlığımız ve varlığımızı sürdürmek için önemlidir.
Bu denge durumunu bozan şeyler rahatsızlanmamıza da neden olabilir. Çağımız hız dünyasında her şeyi bir an önce halletme telaşı, her şeye bir an önce ulaşma arzusu psikolojik ve fizyolojik etkilere yol açabilir. Çoğu kişinin bildiğinin aksine stres sadece bir dış olay veya etki sonucunda ortaya çıkmaz, kendi üstünde baskı kurarak insan kendinde içsel bir stres yol açabilir.
Hızlı hareket etme, uçaktan bir önce inme, otobüse çabucak binme, çok hızlı yürümeye, hızlı yemek yeme, bir ilişkiden ötekine hızlı geçişler, içsel bir strese yol açar. Şüphesiz bunlar kaygı, gerginlik, dikkat sorunları, kolayca öfkelenme gibi şikâyetleri doğurabilir. Ayrıca duyguların şüphesiz ki fizyolojik yani da vardır. Hızlı hareket ederken beden de buna uyumlanmaya çalışır. Hormonlar, vücut içindeki kimyasallar, beynimiz aracılığıyla devreye girer. Bu bir yaşam tarzı haline geldiğinde süreç ne yazık ki fizyolojik ve psikolojik olarak bireyin yaşamına zarar veren bir duruma evrilir. Sağlık ve denge durumu bozulur, hız bireyin aleyhine çalışır.
Evrimsel süreçten baktığımızda geçmişte yırtıcı hayvanlardan ve doğanın çetin şartlarından korunmak için bir topluluğun üyesi olmak, aidiyet önemli bir şeydi. Bugün de aidiyet hissetmek elbette önemli bir ihtiyaç. Ancak günümüzde toplumdan, genel olarak yapılan şeylerden geri kalmamak, diğerleri gibi olmak veya başka herhangi bir nedenle hızlı hareket etmek, bazen kişileri ve toplumları işlevsel olmayan hatta zarar veren davranışlara sürükleyebilir. Acıdan ve üzüntüden hızlıca uzaklaşmak için kullandığınız yöntemleri ve bunların size kısa vadede kattığı ama orta ve uzun vadede sizden götürdüklerini düşünün lütfen. Bazı bağımlılıkların gelişmesine acı, üzüntü veya başka bir duygudan hızlıca uzaklaşmak için yapılanlar yol açabilir. Nihayetinde hiçbirimiz acı ve üzüntüden hep kaçamayız. Önemli olan onlarla nasıl başa çıktığımızdır.
YAVAŞLA VE DAHA SAĞLIKLI YAŞA
Hızın dünyasında herkes birbirini ittirerek ve zorlayarak yaşarken, yavaşlamak çok önemli.
Herkes bir yere koştururken, onlardan geride kalmama endişesi, kişileri ihtiyacı olmayan şeyleri almaya, yersiz ve zamansız ilişkiler içinde olmaya sürükleyebilir. İhtiyaç olmayan bir şey bekleyebilir. Biten bir ilişkinin yasını tutmak bazen önemli ve gereklidir.
Çoğunlukla herhangi bir şey yapmadan önce bir kere düşünmek, soğukkanlılıkla hareket etmek, kararları yoğun duygu ve dürtüler etkisinde almamak, yavaşlamayı sağlar ve hızın etkisiyle sürüklenmeyi önleyebilir.
Yoğun duygu ve dürtüler bazen hızlı hareket etmeyi, çabuk karar almayı etkiler. Bunları yaratan ortamlardan mümkünse uzak durmak, değilse hareket etmeden önce beklemek faydalı olabilir.
İçinde bulunduğumuz anla ilgili farkındalık uygulamaları, duyu organlarımıza odaklanmak, yerken, yürürken, hareket ederken yavaşlamak, hızlı hareket ederken yaşanabilecek zararları hesaplamak durmaya olanak sağlayacaktır.
İlişkilerimize ne kadar değer veriyor ve ne kadar özen gösterebiliyoruz? Sevdiğiniz insanlarla vakit geçirmek (lütfen anlık her şeyi takip etme dürtüsünün size verdiği motivasyona rağmen — bir süreliğine telefon ve sosyal medya hesaplarınızdan uzak kalarak), yavaşlayabildiğiniz ve anın tadını çıkartabildiğiniz hobi ve etkinliklerin içinde kalmak biyolojik ve psikolojik dengemizi korumak için günlük hayat sizi gaz pedalına sürüklerken, sizin usulca fren pedalına basmanızı sağlayabilir.
Son olarak olumsuz diye tabir edilen duygulardan hızlıca uzaklaşmak için yapılan davranışların bağımlılık davranışa götürebilecek bir süreç olabileceğinin farkında olmak ve buna göre hareket etmek önemlidir. Gabriel Garcia Marquez’in bir alıntısı bu konuda bize ışık tutabilir: “Yaralarını bilgeliğe dönüştür.”
Lütfen hız’a karşı tedbirli olun ve farklı bir şey yapın: YAVAŞLAyın. Hayatımızın elimizden kayıp gitmemesi için “YAVAŞLA” ve “DUR” işaretlerini (hem soyut hem de somut anlamda düşünebilirsiniz) hızlı giderken göremeyeceğimizi bilelim.