Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

“Her Şeyi Yapabilirim” Yanılsaması

Bu yanılsama günümüz gençlerinin özellikle yetenekli, potansiyel sahibi, çok yönlü bireylerin sıklıkla karşılaştığı ama fazla dile getirmediği bir içsel baskı biçimidir.

Gelecekle ilgili kaygılar bazen hiçbir şey yapmıyorken yakalamaz, her şeye yetişmeye ve yetmeye çalışırken de bu kaygı insanı sarabilir. Kendini çok yönlü olarak yetiştiren ve yetenekli bireylerde “hangi yolu seçmeliyim? her alanda iyi olmalıyım, seçmediğim her ihtimal kayıp mıdır?” soruları bu kaygıyı tetikleyen ve kafayı kurcalayan sorulardır.

Bu gençler sadece “var olmakla” değil, sürekli üretmek, çaba göstermek ve görünür sonuçlar ortaya koyarak değerli olduğunu hissediyor. Bu da zamanla şöyle bir inanca dönüşüyor: “Bir şey yapmazsam ve üretmezsem değerim azalır.”

Haliyle anı faydalı geçirme baskısı zamanla zihinsel yorgunluk ve yetersizlik duygularını beraberinde getiriyor. Çoğu zaman verimli geçirmeye çalıştığımız zamanlarda kendimizi kaybediyoruz, oysaki uğrunda belki de daha fazla koşmamız gereken anlamlı yaşamayı unutuyoruz.

Bazen sadece düşünmek bile hayatın ilerleyişinde anlamlı bir yer tutar. Özellikle ne kadar basit gözükse bile bu zehirli üretkenliğin altında yatan sebebi anlamak gerekiyor. Bu tarz toksik baskıların altında kimi zaman değer görme, başkaları tarafından görülebilme, takdir arayışı gibi nedenler yatabiliyor.

Kültürel ve toplumsal etkiler de bu konuda yadsınamayacak kadar önemlidir. Toplumdaki “genç başaran daha makbul” algısı, yaş miti, erken başarı kültü gibi normlar da bu baskıyı arttıran etkenlerdendir.

İnternet ve Sosyal Medyanın Rolü

Günümüzde sosyal medya, sadece başkalarını gözlemlediğimiz bir alan değil; aynı zamanda özdeğerimizi ve kimliğimizi yansıttığımız, hatta yeniden şekillendirdiğimiz bir sahne haline geldi.

Sosyal mecraların karşımıza çıkardığı baskı türlerinden biri de “görünürlük baskısı.” Artık başarı sadece bir şey başarmakla değil, onu paylaşmakla da ölçülüyor. Sosyal medya bu durumda bireyi kişilikten çok bir “marka” haline getirmeye zorluyor.

Bu imaj yaratma araçları da çoğu zaman bireyi gerçek benliğinden çok stratejik bir imaj yaratmaya itiyor.

Bu mecralarda sosyal psikolojideki sosyal karşılaştırma teorisi durumla bağlantılı oluyor. Sosyal karşılaştırma teorisi, bireylerin kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak değerlendirdiğini söyler. Sosyal medya ise bu kıyasları sürekli ve yönetilemez hale getirir.

Bu da özellikle gençlerde yetersizlik hissi, benlik algısı bozulması, sürekli tatminsizlik, sosyal kaygının artması, düşük özgüven gibi sonuçlar doğurabiliyor.

Karar Verememe ve Tükenmişlik

Bu yaşlarda gençlerin önünde çok fazla seçenek olması karar verememe oranını da bir o kadar arttırıyor (seçeneğin fazlalığı paradoksu). Özellikle bu kadar çok seçenek arasında kalan gençler karar veremediği için hiçbirini yapmamak gibi bir yolu seçebiliyor.

Bu yolu seçmenin verdiği mental yorgunluğa da “denemeden tükenmek” diyoruz. Denemeden tükenmek, henüz harekete geçmeden hiçbir somut girişimde bile bulunmadan zihinsel olarak bitkin, motivasyonsuz ve yetersiz hissetmektir.

Bu durum zihne aşırı yüklenmekten, mükemmeliyetçilikten, dış etkenler ve kıyas dolayısıyla oluşur.

Peki Bununla Nasıl Baş Edeceğiz?

Bu duruma çözüm olarak bazı yöntemler vardır:

  1. Küçük adımlarla başlamak: Büyük şeyler yapma baskısı, hiçbir şey yapamamaya dönüşür. Yazmanız gereken bir makale varsa sadece ona bir başlık atarak da ilerleyebilirsiniz.

  2. Zihin ve beden işbirliği: Zihin ve bedenin işbirliği ile çalıştığını unutmamak lazım. Eğer zihin o eylemi reddediyorsa bedeni çalıştırarak uyarabilirsiniz. Üretkenliğe zemin hazırlanmış olur.

  3. Sürekli planlar yapmak yerine eyleme geçmek: Sürekli büyük planlarla kendinizi bunaltmanız da tükenmişlik tuzağıdır. Planları kısa tutun ve eyleme geçmeye odaklanın.

Gerçek Benlik ve İdeal Benlik Çatışması

  • Dış beklentilerle içsel istekler çatışır.

  • Aile “güvenli” bir meslek ister.

  • Toplum “başarı” ister.

  • Sosyal medya ise “görünür” olmanı ister.

Ancak “sen ne istiyorsun?” sorusu genellikle en sona kalır ve bazen hiç sorulmaz.

Gerçek benlik ve ideal benlik arasındaki fark büyüdükçe içsel çatışma ve tatminsizlik artar. Gerçek benlik, olduğun kişidir. İdeal benlik ise olmak istediğin ya da olman gerektiğini düşündüğün kişidir.

Bu yüzden gençlik dönemindeki tüm bu karmaşaların çözülmesinin anahtarı ve aslında kilit noktası kimlik keşfi aşamasıdır. Kendini tanımak için dış sesleri kısmak gerekir.

Kimlik sadece düşünerek değil, yaşayarak inşa edilir. Bu sürece başarısızlıklar, düşüşler, vazgeçişler de dahildir. Kimi zaman can sıkıcı bulduğumuz durumlar bile kimliğimizi oluşturmamıza önemli rol oynar.

Kişi kendini etiketlere ve kalıplara hapsetmek ve tek bir etiketle kendini tanımlamak zorunda değildir. Çok yönlülük dağınıklık değil, zenginliktir.

ilayda Yaren Yıldırım
ilayda Yaren Yıldırım
İlayda Yaren Yıldırım, psikoloji lisans eğitimine devam eden ve psikolojiyi yalnızca bir bilim değil, aynı zamanda insanı anlamanın incelikli bir yolu olarak gören genç bir yazardır. Bilişsel psikoloji, nöropsikoloji ve bireyin iç dünyasına dair kavramsal çözümlemelerle ilgilenmektedir. Akademik projelerde yer almakta; yazılarında ise psikolojik kavramları sade, etkileyici ve düşündürücü bir dille ele alarak okuyucuda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar