İyi Görünen Hayatın Altındaki Depresyon
Dışarıdan bakıldığında her şey yolunda görünür. İşinde başarılı, toplantılarda özgüvenle konuşan, çocuklarının okul etkinliklerini kaçırmayan, arkadaş ortamında neşeli görünen bir kadın… Çoğu kişi onun “ideal hayatı” yaşadığını düşünür. Oysa görünür gücün ardında derin bir yorgunluk, görünmez bir boşluk ve sessiz bir tükeniş vardır.
Psikolojide bu tabloya yüksek işlevli depresyon denir. Türkçeye “yüksek işlevli depresyon” olarak çevrilen bu kavram, klasik depresyon tablosundan farklıdır.
Yüksek İşlevli Depresyon Nedir?
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (APA, 2013) tanımladığı majör depresif bozukluk, ilgi kaybı, umutsuzluk, enerji düşüklüğü, iştah ve uyku düzensizlikleri gibi belirtilerle seyreder. Ancak yüksek işlevli depresyonda kişi, bu belirtileri maskeleyebilir. Sabahları erken kalkar, işe gider, toplantıları yönetir, çocuklarıyla ilgilenir. Çevresi tarafından “dayanıklı, başarılı, güçlü” olarak tanımlanır. Fakat içeride sessiz bir savaş vardır.
Örneğin, gün boyu üst üste toplantılara katılan bir kadın, akşam evine geldiğinde yemek masasındaki sohbetten kopuk, yalnızca “otomatik pilotta” hissedebilir. İçsel boşluğu fark ettiğinde, bunu çoğu zaman “yorgunluk” ya da “iş stresi” olarak açıklar. Ancak gerçekte tablo çok daha derindir.
Araştırmalar, özellikle kadınlarda depresyon yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir (Nolen-Hoeksema, 2012). Kadınların “duygularını bastırma” ve “görünürde güçlü olma” eğilimleri, bu sessiz tükenişin arkasındaki toplumsal dinamiklerden biridir.
Kadınların Günlük Yaşamında Depresyon Dinamikleri
Günümüzde, iş yaşamında var olan kadın profili, bu tablo için oldukça tipik bir örnektir:
-
İş yaşamı: Uzun çalışma saatleri, performans baskısı, rekabet.
-
Özel yaşam: Çocuk bakımı, ev işleri, ebeveynlik sorumlulukları.
-
Toplumsal beklenti: “İyi anne, iyi eş, başarılı çalışan” rollerini kusursuz yerine getirme zorunluluğu.
Bütün bu baskılar birleştiğinde, dışarıdan parlak bir hayat görünürken içeride tükenmişlik derinleşir. Kadınların bir kısmı bu süreci “Ben şımarıyorum” ya da “Biraz daha gayret edersen geçer” diyerek görmezden gelir.
Örneğin, gün içinde iş yerinde sunum yapan, ardından akşam çocuğunu ders çalıştıran bir kadın, gece yatağa girdiğinde “Benim hayatımda bana ait ne var?” sorusuyla sessizce ağlayabilir. Dışarıdan bakıldığında kusursuz görünen hayat, içeride bir boşluk hissiyle örtülüdür.
Sessiz Tükenişin İşaretleri
-
Günün sonunda açıklanamayan bir yorgunluk
-
Daha önce keyif veren aktivitelerden uzaklaşma
-
İçsel boşluk ve anlamsızlık hissi
-
Yalnızlık anlarında yoğunlaşan hüzün
-
Başarıya rağmen derinleşen değersizlik duygusu
Bu belirtiler, genellikle “iş yoğunluğu”, “yorgunluk” ya da “mevsimsel ruh hali” olarak açıklanır. Ancak uzun vadede bu tablo kronik depresyona dönüşebilir (Cuijpers et al., 2007).
Neden Tehlikelidir?
Yüksek işlevli depresyonun en tehlikeli yanı, geç fark edilmesidir. İşlevselliğin devam etmesi, hem çevre hem de kişi için depresyonu görünmez kılar. Bu nedenle profesyonel yardım alma süresi gecikir ve depresyon derinleşir.
Klinik açıdan bu tablo, sıklıkla tükenmişlik sendromu ile karıştırılır. Ancak tükenmişlik daha çok işle sınırlıyken, yüksek işlevli depresyon yaşamın tüm alanlarına yayılır.
Psikodinamik Bir Bakış
Psikodinamik kuram, bu tabloyu genellikle mükemmeliyetçi kişilik örgütlenmesi üzerinden ele alır (Blatt, 2004). Çocuklukta koşullu sevgi deneyimleri yaşayan birey, değerini sürekli başarı ve performans üzerinden kanıtlama ihtiyacı hisseder. Dışarıdan “kusursuzluk” görüntüsü, içeride derin bir kırılganlık barındırır.
Örneğin, çocuklukta “derslerinde başarılı olursan seni severim” mesajı alan bir kadın, yetişkinlikte kariyer başarılarıyla varlığını kanıtlamaya çalışabilir. Ancak her başarı, bir sonraki “daha iyisini yapma” baskısını doğurur ve içsel boşluğu daha da derinleştirir.
Kadınlarda depresyon, özellikle beyaz yakalı kadınların görünmez ruhsal yüklerinden biridir. İşlevselliğin maskesi ardında sessiz bir tükeniş sürer. Bu durum yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir ruh sağlığı sorunudur.
Görünürde güçlü olmak, içsel kırılganlığı gizleyebilir ama ortadan kaldırmaz. Bu nedenle klinisyenler için, yalnızca davranışsal işlevselliğe değil, kişinin öznel deneyimine kulak vermek kritik önemdedir.
Kaynakça
-
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5).
-
Blatt, S. J. (2004). Experiences of depression: Theoretical, clinical, and research perspectives.
-
Cuijpers, P., de Graaf, R., & van Dorsselaer, S. (2007). Minor depression: Risk profiles, functional disability, health care use and risk of developing major depression. Journal of Affective Disorders, 79(1–3), 71–79.
-
Flett, G. L., & Hewitt, P. L. (2014). Perfectionism and vulnerability to depression. In Perfectionism, health, and well-being (pp. 123–146). Springer.
-
Kuehner, C. (2017). Why is depression more common among women than among men? The Lancet Psychiatry, 4(2), 146–158.
-
Nolen-Hoeksema, S. (2012). Emotion regulation and gender. Annual Review of Clinical Psychology, 8, 161–187.