Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Gülümseyen Gözlerin Sessizliği: Maskeli Depresyonun Derinliklerine Bir Yolculuk

“İyi görünüyorsun.”

Bu cümle, maskeli depresyon yaşayan biri için bir iltifat değil, çoğu zaman bir çöküşün görünmezliği anlamına gelir. O kişinin “iyi” görünmek için harcadığı çaba, ruhunun sessiz çığlığını bastırmaya yöneliktir. Gülümseyen bir yüzün ardında, sönmekte olan bir ışık vardır.  

Bir Sabah Gülümsediğin Yerde

Maskeli depresyon olarak adlandırdığımız depresyon türü, dışarıdan baktığımızda major depresyon gibi anlaşılan bedensel belirtileri olmuyor, daha çok içsel yoğun duyguların yaşanma halidir. Kişi hayatını yaşar gibi gözükür, renkli bir hayat yaşamaya devam eder. Ama yalnız kaldığında, gülümsemenin ardında yankılanan sessizlik büyür. Dışarıdan bakıldığında “her şey yolunda”dır; ama içeride bir boşluk, anlamını yitirmiş bir varlık hissi vardır.  

Psikanalist Donald Winnicott’un “sahici benlik” ve “sahte benlik” kavramları bu durumu anlamak için işlevseldir. Maskeli depresyon, sahte benliğin çok uzun süre sahnede kalmasından doğan bir tür içsel tükenmişlik olarak nitelendirilir. Sahici benlik, bastırıldıkça içsel gerilim artar. Bir noktadan sonra kişi, kendi duygularına, yaşamına yabancılaşma yaşamaya, hangisinin kendisinin gerçek hali olduğunu anlamaya çalışır.  

Görünmeyen Yalnızlık

Modern yaşamın hızında, mutsuz olmak bile zaman ister. Maskeli depresyonu tehlikeli kılan da budur: Kişi yardım istemez, çünkü “haklı bir neden” yoktur. Her şey yolunda görünmektedir; işi vardır, evi vardır, belki ailesi… Ama hiçbir şeye bağ kuramamanın, sevincin anlamını yitirmenin ve duygusal kopukluğun tarifi kolay değildir.  

Klinik gözlemler, bu bireylerde belirli durumların daha sıklıkla olduğunu göstermektedir; mükemmeliyetçi, empatik, yüksek sorumluluk sahibi insanlar olduğunu ortaya koyar. Onlar için “iyi görünmek” çoğu zaman bir varoluş stratejisidir. Dışarıya bir şey belli etmemek için duygular bastırılır ve bu insanlar bu konuda başarılı olmaktadırlar.  

Edebiyat bu hali sıkça betimlemiştir. Sylvia Plath’in The Bell Jar romanında Esther Greenwood’un yaşadığı depresyon hali, işlevselliğin ardına gizlenen duygusal kopukluğu çarpıcı biçimde gözler önüne serer. Plath’in şu cümlesi, maskeli depresyonun özünü yakalar:

“Dışarıdan bakıldığında hayatım güzeldi. Ama içeride, hep boşluğa bakıyordum.”  

Psikolojik Yansımalar

Maskeli depresyonun belirtileri klasik depresyona göre farklıdır. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:  

  • Anlam kaybı  
  • Sosyal ilişkilerde mesafelenme  
  • Sürekli “iyi olma” çabası  
  • Duygulara karşı hissizlik  
  • Uyku ve iştahta değişiklik  
  • Somatik yakınmalar

Bu belirtiler çoğu zaman fiziksel hastalıklar gibi sunulur. Ancak yapılan çalışmalar, somatizasyonun altında yatan duygu düzenleme güçlüklerine dikkat çekmektedir (Nemiah & Sifneos, 1970). Yani beden konuşur, çünkü zihin susmuştur.  

İyileşmenin Kapısını Aralamak

Maskeli depresyonun çıkış bileti, çoğu zaman zor kazanılan, yavaş ve içe dönerek oluşan bir süreçtir. İlk adım, sürecin farkına varmakla başlar.

“İyi değilim” demeye başladığı anda değişim başlar. Ardından gelen sessizlik, duygularla yeniden tanışmanın başlangıcı olabilir.  

Mindfulness, yani bilinçli farkındalık uygulamaları, bu süreçte etkili araçlardır. Anı fark etmek, otomatik tepkiler yerine gözlemci bir tutum geliştirmek, bastırılmış duygulara nazikçe yaklaşmayı mümkün kılar. Örneğin:  

Farkındalık Alıştırması: Kendine Nazik Bir Duraklama  

  • Sessiz bir yerde oturun.  
  • Derin bir nefes alın ve verin.  
  • Bir elinizi kalbinizin üzerine koyun.  
  • İçinizden şu cümleyi tekrar edin: “Buradayım. Nasıl olduğumu fark ediyorum.”  
  • Duygularınızı değiştirmeye çalışmadan, sadece onlarla kalın.

Bu basit ama güçlü alıştırma, duygusal yüzleşme için güvenli bir alan yaratır.  

Sonuç: Maskeyi Bırakmak Cesarettir

Maskeli depresyon, sadece bireysel değil; toplumsal bir meseledir. Hepimizin “iyi olma” baskısıyla yaşadığı bir dünyada, duygusal gerçekliği kabul etmek bir devrimdir. Gülümsemek güzeldir, ama ağlayabilmek de insan olmanın parçasıdır.  

İyileşmek, iyi olma hali değildir; duygularını her haliyle kabul etmektir. Kendine karşı, başkalarına karşı, hayata karşı…

Ve bazen bir tek cümle yeterlidir:

“Bugün iyi değilim, ama her zaman iyi olma halinde olmayabilirim, ben negatiflikle de varım.”  

O cümle, en karanlık günde bile umut taşır.  

Selcen Ozan
Selcen Ozan
Selcen Ozan, psikolojik danışmanlık ve akademik alanda geniş bir deneyime sahip uzman bir psikolog ve yazardır. Psikoloji lisans eğitimi sonrası, profesyonel kariyerinde özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi, Çocuk-Ergen Terapisi ve Aile-Çift Terapisi gibi önemli terapi alanlarında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmiştir. Kariyerinde, bireylerin ve ailelerin yaşadığı zorluklara etkili çözümler sunmayı hedefleyen Ozan, hem kişisel gelişim hem de psikolojik iyileşme konularında derinlemesine bir bilgiye sahiptir. Ulusal ve uluslararası akademik platformlarda yer alan çeşitli çalışmaları vardır.  Hem terapist hem de yazar olarak, Selcen Ozan, insanlara daha bilinçli ve dengeli bir yaşam sürmeleri için rehberlik etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar