Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Görünmeyen Bağ: Aldatmanın İzleri

Aldatma çoğunlukla fiziksel bir eylemle anılır, ancak sadece fiziksel eylemle sınırlı mıdır?
Çoğu zaman yalnızca fiziksel ihanetle sınırlı görülse de, sadakatsizlik bundan çok daha fazlasını ifade eder. İlişkilerin temelinde yer alan ilişki güvenini sarsar ve geriye kolayca onarılamayan izler bırakır.

Bu yazıda aldatmanın psikolojik boyutlarını ve sadakatsizliğin ilişkilerde bıraktığı görünmeyen izleri inceleyeceğiz.

Bağların Gölgesinde: Aldatmanın İç Dünyası

Aldatmanın psikolojik arka planını anlamak ve yorumlamak için hem bireysel hem de ilişkisel süreçleri birlikte değerlendirmek gerekir.

Bağlanma kuramı çerçevesinde yapılan araştırmalar, kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin terk edilme ve reddedilme korkusu nedeniyle dışarıdan onay arayışına daha yatkın olduğunu ortaya koyar.

Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler ise yakınlık kurmaktan kaçınma ve bağlanma korkusu nedeniyle farklı ilişkilere yönelebilir.

Bu durum, sadakatsizliğin sadece mevcut ilişkiyle değil, erken dönemden getirilen psikolojik dinamiklerle de bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Çocuklukta öğrenilen ilişki kalıpları, yetişkinlikte güven duygusunu ve yakınlık kurma biçimlerini doğrudan etkiler.

İlişkilerde sadakatsizliğin farklı bir boyutu olarak tatminsizliği de ele alabiliriz. Gottman Enstitüsü’nün çalışmalarında, duygusal bağın zayıfladığı ve iletişimin giderek azaldığı ilişkilerde aldatma olasılığının daha yüksek olduğu vurgulanır.

İlişki içinde karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar bireyin dışarıda ilgi ve değer aramasına yol açabilir. Sevgi, şefkat, merhamet gibi duygular ilişki içinde yeterince hissedilmezse denge kaybolur ve çatışmalar başlar.

Bu noktada kişi sadakatsiz davranışlara yönelebilir. Bu açıdan bakıldığında aldatma, yalnızca cinsel bir isteğin sonucu değil; aynı zamanda duygusal boşlukların ve ilişki içindeki kırılmaların bir yansımasıdır.

Kişilik özellikleri de sadakatsizlik üzerinde oldukça etkilidir. Literatürde narsisizm, düşük özdenetim ve yüksek dürtüsellik gibi özellikler sadakatsizlik davranışıyla ilişkilendirilmektedir.

Bu durumda, partnerleriyle kurdukları bağlılık, kişisel ihtiyaçlarının önceliği karşısında zayıf kalabilir. Ayrıca sosyal fırsatlar ve dijital dünyanın sunduğu kolay erişim, aldatma davranışını daha ulaşılabilir hale getirebilir.

İhanetin Çifte Yüzü: Yaralar ve Suçluluk

Aldatma, ilişkilerde yalnızca bir güven ihlali değil, aynı zamanda derin bir duygusal yaradır.
İhanete uğrayan kişilerde sık görülen ilk tepkiler şok, öfke ve inkârdır.

Birey ilk olarak durumu kabullenmek istemez ve inkâra başvurur. Zamanla öfkesi güçlenir, ağlama krizleri ya da öfke patlamaları yaşayabilir.

Yoğun kaygı, değersizlik ve güvensizlik duyguları gelişebilir. Bazı bireyler için bu durum travmatik bir deneyime dönüşerek depresyon ve TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) belirtilerine yol açabilir.

Sadakatsizliğe uğrayan birey, tekrar güvenmek istediğinde küçük ayrıntılara karşı bile aşırı duyarlı hale gelebilir. En ufak detaylara bile kuşkuyla yaklaşarak suçlayıcı bir tavır geliştirebilir.

Bu durum, ilişkide sürekli bir gerginlik ortamı yaratır. Araştırmalar, aldatma sonrası ilişkilerde ilişki güveninin yeniden kurulmasının uzun zaman aldığını ve bu sürecin çoğu çift için oldukça yıpratıcı olduğunu göstermektedir.

Aldatan tarafta ise süreç ilk etapta suçluluk ve pişmanlıkla başlayabilir. Ancak bazı durumlarda bu duygular yerini inkâr, rasyonalizasyon ya da sorumluluğu karşı tarafa yüklemeye bırakır.

Kimi birey gerçekten derin bir suçluluk yaşarken, kimi ise bu ihanetin sebebini partneri olarak görür. Partnerinin kendisiyle yeterince ilgilenmediğini ya da mutlu olmadığını ileri sürer.

Bir dizi manipülasyona başvurarak mağdur olanın kendisi olduğuna partnerini inandırmak ister. Böyle bir durumda kişi, çoğunlukla aldattığı için değil, yakalandığı için suçluluk duyar. Özellikle narsistik eğilimleri olan bireylerde sıkça karşılaşılan bir tablodur.

Diğer tarafta ise gerçekten derin suçluluk yaşayan bireyler vardır. Bu bireyler hatasını kabul eder, pişmanlığını dile getirir ve utanç duygusu baskın olur.

Empati düzeyi diğerlerine kıyasla daha yüksek olan bu kişilerde vicdan azabı ve partnerini kaybetme korkusu ön plandadır. Bu nedenle, yaptıkları hatanın sorumluluğunu alma konusunda daha isteklidirler.

İlişkinin Geleceği: Onarmak mı, Ayrılmak mı?

Aldatma sonrası ilişkinin geleceği kilit noktadır. “İlişki devam mı etmeli, yoksa artık veda mı edilmeli?” sorusu bir dönüm noktasıdır.

İlişkiyi yeniden inşa etmek isteyen çiftler için sabır, açık iletişim ve samimiyet oldukça önemlidir. Bu süreçte profesyonel destek almak, süreci daha sağlıklı yönetmeye yardımcı olabilir.

Özellikle çift terapisi bu noktada önemli bir rol oynar.

Öte yandan ayrılık da aldatma sonrası sık görülen bir sonuçtur. İlişkinin geleceğini sorgulayan bireyler yollarını ayırmayı seçebilir.

Ayrılık acı verici olsa da bazı kişiler için yeniden sağlıklı ve güvenli bağlar kurabilmenin tek yoludur. Burada önemli olan, bireyin kararı öfke ya da intikamla değil; kendi ihtiyaç ve sağlığını ön plana alarak vermesidir.

Sonuç

Aldatma, ilişkilerde geri dönüşü en zor ihlallerden biridir. İlişki dinamiklerine bütünüyle zarar veren bu eylemi hiçbir etken haklı çıkarmaz; sadakatsizlik her zaman yıkıcı bir davranış olarak kalır.

Aldatma sonrası ilişkinin geleceğine karar verme süreci ise oldukça sancılıdır. Bu noktada profesyonel destek almak sürecin daha sağlıklı yönetilmesine yardımcı olabilir.

İhanetin duygusal izlerini anlamak, bağların nasıl kırıldığını görmek ve ilişki güveninin değerini hatırlamak, daha sağlıklı ilişkiler kurabilmek için kritik bir adımdır.

Kaynakça

  • Gottman, J., & Silver, N. (2012). What Makes Love Last?: How to Build Trust and Avoid Betrayal. Simon & Schuster.

  • Jones, D. N., & Weiser, D. A. (2014). Differential infidelity patterns among the Dark Triad. Personality and Individual Differences, 57, 20–24.

  • Glass, S. P., & Wright, T. L. (1992). Justifications for extramarital relationships: The association between attitudes, behaviors, and gender. Journal of Sex Research, 29(3), 361–387.

  • Allen, E. S., & Atkins, D. C. (2012). The multidimensional and developmental nature of infidelity: Insights from clinical and empirical research. Journal of Family Psychology, 26(3), 236–245.

Gizem Sütoğlu
Gizem Sütoğlu
Gizem Sütoğlu, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi ve EMDR alanlarında uygulayıcı düzeyde eğitimler almıştır. Klinik psikoloji, travma, bağlanma kuramları ve kişilik örüntüleri gibi alanlara özel ilgi duymaktadır.Psikolojiyi yalnızca akademik bir disiplin değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratma aracı olarak gören Gizem; yazılarında bilimsel doğrulukla birlikte sade, anlaşılır ve içten bir dil kullanmayı hedefler. Amacı, psikolojik bilgiyi herkesin hayatına dokunabilecek şekilde ulaştırmak ve ruh sağlığı alanında hem bilgi hem de farkındalık kazandırmaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar