Doğal afetler, bireylerin yaşamını doğrudan tehdit eden, ani ve çoğu zaman öngörülemeyen travmatik olaylardır. Bu afetler arasında yer alan depremler, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ciddi yıkımlara yol açmaktadır. Özellikle deprem sonrası süreçte, bireylerde kaygı bozukluğu ve panik atak gibi ruhsal rahatsızlıkların görülme sıklığında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Bu makale, deprem sonrası kaygı ve panik bozukluklarının nedenlerini ve bu durumlara etki eden psikolojik destek faktörlerini ele almayı amaçlamaktadır.
Depremlerin Psikolojik Etkileri
Depremler bireylerde travmatik stres tepkileri oluşturabilir. Ani bir sarsıntı, evin yıkılması, yakınlarını kaybetme ya da ölüm korkusu gibi deneyimler, bireyin ruh sağlığında kalıcı izler bırakabilir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, kaygı ve panik bozuklukları, bu süreçte en sık karşılaşılan psikolojik sorunlar arasındadır (Norris et al., 2002). Özellikle sosyal desteğin zayıf olduğu, ekonomik kayıpların büyük olduğu bölgelerde bu etkiler daha yoğun yaşanmaktadır.
Kaygı ve Panik Bozukluklar: Tanım ve Semptomlar
Kaygı bozukluğu, bireyin sürekli bir tehdit algısıyla yaşadığı, geleceğe yönelik yoğun endişe ve huzursuzluk hissiyle karakterize edilen bir rahatsızlıktır. Panik bozukluk ise, aniden gelişen ve yoğun korku ile birlikte bedensel belirtilerin (çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi, ölüm korkusu) eşlik ettiği ataklarla seyreden bir durumdur (APA, 2013). Deprem sonrası bu semptomların ortaya çıkma olasılığı travmanın şiddeti ve kişinin baş etme kapasitesi ile doğrudan ilişkilidir.
Deprem Sonrası Kaygı ve Panik Bozukluğundaki Artışın Nedenleri
Deprem sonrasında ruhsal sorunların artmasında çeşitli faktörler rol oynar:
-
Kontrol kaybı hissi: Depremler öngörülemez doğalarıyla bireylerde kontrolsüzlük hissi yaratır.
-
Yeniden yaşama korkusu: Artçı sarsıntılar veya haberlerde depreme dair tekrarlar, travmatik anıların yeniden canlanmasına neden olabilir.
-
Barınma ve güvenlik kaygısı: Güvenli bir yaşam alanına ulaşamama, bireylerde sürekli tetikte olma hali yaratır.
-
Yakın kaybı ve yas süreci: Sevdiklerini kaybeden bireylerde yasla birlikte yoğun kaygı ve panik bozuklukları görülebilir (Bonanno et al., 2010).
Risk Faktörleri ve Hassas Gruplar
Çocuklar, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve önceki psikiyatrik öyküsü bulunan bireyler afet sonrası ruhsal sorunlar açısından daha büyük risk altındadır. Ayrıca düşük sosyoekonomik düzeydeki bireylerde, afetin yarattığı psikolojik yük daha ağır olabilir (Goldmann & Galea, 2014).
Başa Çıkma Mekanizmaları ve Psikolojik Destek Yöntemleri
Deprem sonrası ruhsal iyilik halinin yeniden inşası için bireylerin sosyal destek sistemlerine erişimi önemlidir. Psikoeğitim, grup terapileri, bireysel terapi ve kriz müdahale programları etkin psikolojik destek yolları arasında yer alır. Toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesi, uzun vadede kaygı ve panik bozuklukların azaltılmasına katkı sağlar.
Sonuç
Depremler yalnızca fiziksel yıkıma neden olmakla kalmaz, aynı zamanda derin psikolojik izler de bırakır. Deprem sonrası ortaya çıkan kaygı ve panik bozukluklar, bireylerin yaşam kalitesini düşüren ciddi ruhsal sorunlardır. Bu nedenle, afet sonrası dönemde psikososyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, toplumun ruh sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır.
Kaynakça
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.).
Bonanno, G. A., Brewin, C. R., Kaniasty, K., & La Greca, A. M. (2010). Weighing the Costs of Disaster: Consequences, Risks, and Resilience in Individuals, Families, and Communities. Psychological Science in the Public Interest, 11(1), 1–49.
Goldmann, E., & Galea, S. (2014). Mental health consequences of disasters. Annual Review of Public Health, 35, 169–183.
Norris, F. H., Friedman, M. J., & Watson, P. J. (2002). 60,000 Disaster Victims Speak: Part II. Summary and Implications of the Disaster Mental Health Research. Psychiatry: Interpersonal and Biological Processes, 65(3), 240–260.