Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Diyet Kültüründen Travma Duyarlılığına: Psikolojide Yeni Bir Dönem

“Zayıflık” estetiğiyle şekillenen diyet kültürü, yalnızca bireyin kilosunu değil, bedenine ve kendiliğine dair tüm algısını dönüştürmektedir. Yeme bozukluklarına dair anlatılar yıllarca “kontrol” ve “irade” etrafında dönerken, son yıllarda artan travma bilgili yaklaşım, bu bozukluklara yepyeni bir perspektif sunuyor: Bedenle kurulan ilişki çoğu zaman geçmişin sessiz tanığıdır.

Yeme bozuklukları alanındaki klinik ve akademik gelişmeler, bizleri yıllardır alışılagelmiş anlayışların ötesine geçmeye zorluyor. Özellikle son yıllarda artan travma bilgili yaklaşım talebi, yalnızca tedavi yöntemlerini değil, yeme bozukluklarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl sürdüğünü ve nasıl iyileştirilebileceğini de farklı bir bakış açısıyla değerlendirmemizi sağlıyor. Bu değişim yalnızca psikoterapi odaklı değil; aynı zamanda toplumsal, kültürel ve politik yönleri olan bir dönüşümü de işaret ediyor. Özellikle diyet kültürünün bireyler üzerindeki baskısı, travma bilgili yaklaşım perspektifleriyle yeniden ele alındığında çok daha karmaşık bir hal alıyor.

Diyet Kültürünün Sessiz Travmaları

Diyet kültürü, bireylerin bedenleriyle kurduğu ilişkiyi kökten etkileyen bir sistemdir. Yiyecekleri “iyi” ve “kötü”, bedenleri ise “ideal” ve “yetersiz” olarak sınıflandırır. Bu kültür yalnızca kilo kaybını teşvik etmez, aynı zamanda bireyde suçluluk, utanç ve yabancılaşma duygularını da besler. Medya, sağlık sektörü ve hatta eğitim kurumları tarafından desteklenen bu kültür, “ideal beden” algısını sürekli yeniden üretir. Bu idealleştirme süreci yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da zararlıdır. “İnce” olmanın erdem, “kilolu” olmanın ise iradesizlik ve başarısızlıkla eşleştirildiği bir kültürde birey, zamanla bedenine düşman kesilebilir.

Huang ve arkadaşlarının (2021) yürüttüğü bir meta-analiz, sosyal medya kullanımının genç bireylerde beden memnuniyetsizliğini artırdığını ve bunun yeme bozukluklarına zemin hazırladığını ortaya koymuştur. Bu noktada beden, yalnızca bir fiziksel yapı olmaktan çıkar; bireyin öz değerinin taşıyıcısı, toplumsal kabulünün ölçütü haline gelir. Özellikle kadınlar, ergenler ve LGBTİ+ bireyler, bu kültürün en çok etkilediği gruplardandır.

Köklerine Bakmadan Dalları Anlayamayız: Travmaya Duyarlı Bir Bakış

Yeme bozukluklarını yalnızca belirti ve davranış düzeyinde ele almak, çoğu zaman buzdağının yalnızca görünen kısmını değerlendirmekle sınırlı kalır. Travma bilgili yaklaşım, bireyin mevcut yeme davranışlarını anlamaya çalışırken onun yaşam öyküsüne, ilişkilerine ve bedeniyle kurduğu tarihi ilişkiye bütünsel bir gözle bakar. “Neden bu şekilde davranıyor?” yerine “Bu birey neler yaşamış olabilir?” sorusunu merkeze alır. Bu yaklaşım, bireyin yalnızca semptomlarını değil, semptomların ardındaki hayatta kalma stratejilerini de anlamaya yöneliktir.

Brewerton ve Cooper (2019), yeme bozuklukları olan bireylerde çocukluk çağı travmalarının, özellikle duygusal ve fiziksel ihmalin yaygın olduğunu ve bu tür öykülerin tedavi sürecinde mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Travma bilgili yaklaşım müdahaleleri, yalnızca semptomları azaltmakla kalmaz; bireyin kendilik algısını, bedeniyle ilişkisini ve güven duygusunu yeniden inşa etmesine katkı sunar.

Yeme Bozukluklarında Travma ve Somatik Bellek

Bessel van der Kolk’un (2014) The Body Keeps the Score adlı eserinde belirttiği gibi, travma sonrası beden “olayları hatırlamasa bile tepki verir.” Özellikle çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmal, cinsel istismar, alay edilme ya da kontrol edici ebeveyn tutumları gibi deneyimler, bireyin bedenini “güvensiz” ya da “tehlikeli” bir alan olarak algılamasına neden olabilir. Bu tür erken dönem yaşantılar, bireyin bedenle kurduğu ilişkiyi şekillendirirken, yeme davranışı da bu ilişkinin bir aracı haline gelebilir.

Yeme bozuklukları, kişinin bedeniyle kurduğu gerilimli ilişkinin bir dışavurumu, duygularını düzenleme biçimi ya da güç ve kontrol arayışının bir yolu olabilir. Monteleone ve arkadaşlarının (2022) çalışması, bu işleyişin altında özellikle duygu düzenleme becerilerindeki zorlukların yattığını göstermiştir.

Travma bilgili yaklaşım ise bu davranışları “bozuk” ya da “irrasyonel” olarak etiketlemek yerine, hayatta kalmaya yönelik anlamlı tepkiler olarak ele alır. Bir bireyin aç kalmayı seçmesi, bedenini yok sayması ya da kusma davranışı geliştirmesi; onun yaşadığı duygusal kaosa karşı bir düzen kurma çabası olabilir. Bu nedenle tedavide yalnızca yeme davranışlarını değiştirmeye odaklanmak yeterli değildir. Asıl ihtiyaç, bireyin kendini yeniden bedensel olarak güvende hissetmesini sağlayacak bir terapötik alan yaratmaktır.

Travma bilgili yaklaşım kapsamında travma bilgili yoga ve somatik çalışmalar gibi bedeni doğrudan merkeze alan yaklaşımlar, bu alanda umut vadeden araçlar arasında yer almaktadır. Terapide bedene yer açmak, yalnızca beden imgesi üzerinde çalışmak değil; aynı zamanda bedenin taşıdığı duygusal yükü fark etmek ve onu nazikçe yeniden düzenlemektir.

Sonuç

Diyet kültürünün içselleştirilmiş baskıları, yalnızca bireyin bedenine değil, bedenle kurduğu ilişkiye de zarar verirken; yeme bozuklukları çoğu zaman bu baskılara verilen sessiz yanıtlardır. Travma bilgili yaklaşım ise bu yanıtlara anlam kazandıran, yargı yerine merakla yaklaşan bir perspektif sunar. Semptomlara değil, kökenlere; bedenin şekline değil, bedenin hafızasına odaklanır. Bu bütüncül bakış, psikolojik destek süreçlerini dönüştürürken, bireyin iyileşme yolculuğunu da derinleştirir.

Kaynakça

  • Brewerton, T. D., & Cooper, Z. (2019). Trauma-informed care and practice for eating disorders. Eating and Weight Disorders – Studies on Anorexia, Bulimia and Obesity, 24(2), 329–338. https://doi.org/10.1007/s40519-018-0600-y

  • Huang, Y., Zhao, N., & Wang, J. (2021). Social media use and body dissatisfaction: A meta-analysis. Computers in Human Behavior, 124, 106932. https://doi.org/10.1016/j.chb.2021.106932

  • Monteleone, A. M., Cascino, G., & Treasure, J. (2022). The impact of childhood trauma on eating disorder symptomatology and emotion regulation: A review of the literature. European Eating Disorders Review, 30(2), 126–137. https://doi.org/10.1002/erv.2886

  • van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.

Beril Eser Odabaşı
Beril Eser Odabaşı
Beril Eser Odabaşı, yeme davranışı, beden algısı ve travma sonrası iyileşme süreçleri üzerine çalışan bir klinik psikologdur. Lisans ve yüksek lisans eğitimleri Psikoloji alanında yapmıştır. Ulusal ve uluslararası alanlarda psikoterapi ve araştırma çalışmaları yürütmektedir. Travma bilgili ve farkındalık temelli yaklaşımları, hem bireysel terapide hem de grup çalışmalarında aktif olarak kullanmaktadır. Psikolojik bilgiyi gündelik hayata taşımaya, yazılarıyla görünmeyen duygulara alan açmaya çalışır. Yazmayı, iyileştirmenin bir başka yolu olarak görür.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar