Cuma, Ekim 31, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dijitalleşen Gençlik: Sosyal Medya Bağımlılığı ve Psikososyal Rehberlik İhtiyacı

21. yüzyılın en belirgin toplumsal dönüşümlerinden biri dijitalleşmedir. Özellikle gençler, teknolojik araçların yoğun kullanımıyla birlikte sosyal medya platformlarında vakit geçirerek sosyalleşmekte, kimlik inşa süreçlerini bu mecralarda sürdürmektedir. Ancak bu yoğun kullanım, sosyal medya bağımlılığı riskini de beraberinde getirmektedir.

Sosyolojik açıdan kimlik, aidiyet ve toplumsal ilişkiler bağlamında dönüşümler yaşanırken; psikolojik açıdan kaygı, yalnızlık, depresyon gibi sorunlar da gözlemlenmektedir. Bu noktada, rehberlik hizmetlerinin dijital çağın ihtiyaçlarına uygun biçimde gençlere yol göstermesi kritik hale gelmiştir.

1. Dijitalleşme ve Gençlik Kültürü

Dijitalleşme, gençlik kültürünü geri döndürülemez biçimde dönüştürmüştür. Gençler, dijital platformları kendilerini ifade etmek, sosyalleşmek ve kültürü üretmek için bir laboratuvar olarak kullanmaktadırlar. Bu süreç, onlara eşsiz katılım ve yaratıcılık fırsatları sunarken aynı zamanda psikososyal baskılar, etik ikilemler ve mahremiyet sorunları gibi ciddi zorlukları da beraberinde getirmektedir.

Dijitalleşme ve gençlik kültürü arasındaki ilişkinin derinlemesine anlaşılması yalnızca gençlerin kendileri için değil, aynı zamanda eğitim kurumları, aileler ve politika yapıcılar için de kritik öneme sahiptir.

Gelecekteki araştırmalar, gençlerin dijital yetkinliklerini ve eleştirel düşünme becerilerini nasıl geliştirebileceklerine odaklanmalı; bu yeni kültürel alanda sağlıklı bir yaşam sürmeleri için onlara nasıl destek olunabileceğini incelemelidir.

2. Sosyal Medya Bağımlılığının Sosyolojik Boyutu

Sosyal medya platformlarının (Facebook, Instagram, Twitter/X, TikTok vb.) bireylerin günlük yaşamına entegrasyonu, beraberinde Sosyal Medya Bağımlılığı (SMB) olarak adlandırılan yeni bir davranış kalıbını getirmiştir.

Klinik psikolojinin ve psikiyatrinin bir sorunu olarak ele alınmasının ötesinde, SMB’nin kökleri ve sonuçları modern toplumun yapısal, etkileşimsel ve kültürel dinamiklerinde yatmaktadır.

Bu durumlar için bazı sosyologların fikirleri şu şekildedir:

  • Durkheim – “Anomi” Kavramı: Sosyal medyada sınırsız özgürlük, gençlerde norm kaybına ve yönsüzlük hissine neden olabilmektedir.

  • Goffman – Rol Teorisi: Gençler, çevrim içi ortamlarda farklı “sahne”lerde farklı roller sergilemekte; bu da kimlik karmaşasına yol açmaktadır.

  • Bourdieu – Sermaye Teorisi: Takipçi sayısı, beğeni ve yorumlar, yeni bir sosyal sermaye biçimi olarak önem kazanmaktadır.

3. Sosyal Medya Bağımlılığının Psikolojik Etkileri

Sosyal medya bağımlılığı, bireyin ruh sağlığı üzerinde çok boyutlu ve karmaşık etkiler yaratmaktadır. Aşağıda bu etkinin ana hatları ve mekanizmaları yer almaktadır:

Benlik Algısı ve Sosyal Karşılaştırma Mekanizması

Sosyal medyanın en yıkıcı etkilerinden biri, bireyin benlik algısı üzerindeki tahribattır. Platformlar, kullanıcıların genellikle filtrelenmiş, idealize edilmiş ve yalnızca olumlu yönlerini gösteren “mükemmel benlik” sunumlarıyla doludur.

Bu durum, bireyde yetersizlik, kıskançlık ve öz-değer kaybı hislerini tetikler. Gerçeklik algısı bozuldukça, kişi kendi yaşamını başkalarının kurgusal başarı ölçütleriyle karşılaştırır.

Yalnızlık, Sosyal İzolasyon ve Duygudurum Bozuklukları

Sosyal medya bağımlılığı paradoksal bir etki yaratır: birey sürekli “bağlı” olduğunu hissederken aslında giderek yalnızlaşır. Nitelikli sosyal bağların zayıflaması, bireyin gerçek bir aidiyet duygusu geliştirmesini zorlaştırır.

Bu durum, duygusal destek mekanizmalarının işlevsizleşmesine ve sonuç olarak yalnızlık duygularının artmasına neden olur.

Depresyon ve Anksiyete

Araştırmalar, sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ve anksiyete belirtileri arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Sürekli kıyaslama, siber zorbalık riski ve FOMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu), bireyin stres ve kaygı düzeyini sürekli yüksek tutar.

Kişi, çevrim içi onay almaya bağımlı hale geldikçe özsaygısı dışsal faktörlere bağlı olarak değişir. Bu döngü, psikolojik kırılganlığı artırır.

Dikkat Dağınıklığı ve Bilişsel İşlevlerde Bozulma

Sosyal medyanın hızlı, kesintili ve bildirim tabanlı yapısı, bireyin bilişsel süreçlerini olumsuz yönde etkiler. Platformlar, anlık bildirimlerle dikkati sürekli bölmeye programlanmıştır.

Bu durum, beynin uzun süre odaklanma ve derin düşünme kapasitesini zayıflatır. Özellikle öğrencilerde, ders çalışma veya bilişsel görevler sırasında gelen sosyal medya uyaranlarına direnmekte zorluk yaşanır.

Yoğun sosyal medya kullanımı, öğrenme süresini kısaltır, bilginin belleğe yerleşmesini engeller ve dolayısıyla akademik performansı ciddi ölçüde düşürür.

4. Psikososyal Rehberlik İhtiyacı

Sosyal medya bağımlılığına (SMB) yönelik psikososyal rehberlik, bireyin kendisi, sosyal çevresi ve dijital alışkanlıkları üzerinde odaklanan çok yönlü bir yaklaşımdır.

Bu ihtiyaçlar şu başlıklar altında toplanabilir:

a. Sosyal Medya Kullanım Süresi Farkındalığı:
Bireyin sosyal medyada geçirdiği süreyi doğru bir şekilde tespit etmesi ve bu süre çarpıtmasını ortadan kaldırması.

b. Sağlıklı Öz-Algı Geliştirme:
Sosyal medyadaki idealize edilmiş paylaşımların gerçek dışı olduğunu anlama; sürekli karşılaştırma eğilimini azaltma ve benlik saygısını dış onaya bağımlı olmaktan kurtarma.

c. Duygusal Düzenleme Becerisi:
Olumsuz duygularla (can sıkıntısı, hayal kırıklığı, üzüntü) başa çıkmak için telefona yönelmek yerine, duygusal iyi oluşu destekleyen alternatif mekanizmalar geliştirme.

d. Sınır Koyma ve Zaman Yönetimi:
Dijital araçlar veya davranışsal stratejiler kullanarak sosyal medya kullanımına somut ve uygulanabilir zaman sınırları belirleme.

e. FOMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu) Yönetimi:
Sürekli çevrim içi kalma ve gelişmeleri kaçırma kaygısıyla başa çıkmak; çevrimdışı olmanın sosyal dışlanma anlamına gelmediğini anlama.

f. Alternatif Davranış Repertuarı Oluşturma:
Sosyal medyanın yerine geçecek, kişiye gerçek hayatta tatmin ve keyif veren üretken hobiler ve aktiviteler (spor, sanat, doğa, okuma) edinme.

g. Ebeveyn ve Çevre Rehberliği:
Ailelerin çocuklarına yasaklayıcı değil, modelleyici ve destekleyici bir yaklaşımla eşlik etmesi; sağlıklı dijital alışkanlıklar konusunda eğitilmesi.

h. Profesyonel Destek:
Bağımlılığın günlük işlevselliği ciddi ölçüde bozduğu durumlarda, uzman desteğine (örneğin Bilişsel Davranışçı Terapi) yönlendirme ve bu süreçte ailenin rolü hakkında bilgilendirme.

5. Rehberlikte Yeni Yaklaşımlar

  • Okul Psikolojik Danışmanlığı: Öğrenciler için teknoloji kullanımını dengeleyecek programlar geliştirmek.

  • Grupla Psikososyal Destek: Sosyal medya deneyimlerini paylaşmaya dayalı grup çalışmaları düzenlemek.

  • Çevrim İçi Rehberlik Uygulamaları: Dijital çağın ruhuna uygun biçimde rehberlik hizmetlerini çevrim içi ortama taşımak.

  • Toplumsal Dayanışma ve Sosyal Sermaye: Gençlerin çevrim dışı etkinliklere katılımını artırarak sosyal sermaye oluşturmalarına yardımcı olmak.

Sonuç

Dijitalleşme, gençlik kültürünü köklü bir biçimde dönüştürmüş ve beraberinde yeni psikososyal sorun alanlarını gündeme getirmiştir.

Sosyal medya bağımlılığı, yalnızca bireysel bir psikolojik sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir meseledir.

Bu nedenle gençlerin hem sosyolojik hem de psikolojik boyutlarıyla ele alınarak desteklenmesi gerekmektedir.

Psikososyal rehberlik hizmetleri, gençlere dijital dünyada sağlıklı sınırlar koymayı öğretmekte; aynı zamanda onların toplumsal kimliklerini güçlendirmelerine yardımcı olmaktadır.

Kaynakçalar

  • Bauman, Z. (2018). Akışkan Modernite. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

  • Bourdieu, P. (1986). The Forms of Capital. Cambridge University Press.

  • Durkheim, E. (2012). İntihar. Ankara: Dost Kitabevi.

  • Goffman, E. (1959). The Presentation of Self in Everyday Life. New York: Anchor Boo

Muhammet Reşat Demir
Muhammet Reşat Demir
Sosyolog, felsefe grubu öğretmeni, rehber öğretmeni, eğitim danışmanı ve yazar olarak görev yapmaktayım. Toplumsal cinsiyet çalışmaları (özellikle erkeğe yönelik şiddet), eğitim çalışmaları (öğrencilerin bireysel gelişimi ve eğitim sisteminin toplumsal etkileri), suç ve sapma (suçun bireysel psikolojik sebepleri ile toplumsal kökenlerinin birlikte incelenmesi) ve aile ve ilişkiler (ailenin toplumsal işlevleri ile birey üzerindeki psikolojik etkileri) alanlarında geniş bir deneyime sahibim. Lisans eğitimimi sosyoloji üzerine tamamladım. Eğitim sosyolojisi çerçevesinde çocukların okul yaşamları bağlamında nasıl gelişebileceğini, suç sosyolojisi çerçevesinde ise suçların sosyolojik ve psikolojik bağlamda nasıl oluştuğunu inceledim ve bu alanlarda uzmanlaştım. Ulusal ve uluslararası platformlarda çeşitli akademik çalışmalar ve araştırma projelerinde yer aldım; ayrıca farklı yerel ve ulusal mecralarda hem günlük hem de akademik konularda yazılar kaleme aldım. Sosyolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmeyi misyon ve vizyon edinerek, ilginç ve gelişim odaklı konularda YouTube üzerinden içerikler üretmeye devam etmekteyim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar