Ebeveynlik, rehberlik, bakım, ilgi ve sevgi sunma süreci olduğu kadar, farkındalık gerektiren çok boyutlu bir deneyimdir. İyi niyetle yapılan birçok davranış, çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarına hitap etmediğinde duygusal kopukluklara neden olabilir (Siegel & Bryson, 2012).
Bir ebeveyn, beş yaşındaki oğlunun sık sık öfke nöbetleri geçirdiğini anlattıktan sonra şöyle ifade ediyor:
“Her sabah kahvaltısını hazırlıyorum, kıyafetini ütülüyorum, oyun saatlerini bile planlıyorum. Her şeyi onun için en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum ama yine de bana ‘beni anlamıyorsun’ deyip ağlıyor.”
Bu sözlerdeki şaşkınlık ve yorgunluk, birçok ebeveynin kalbinden geçenleri yansıtabilir. En iyi niyetle gösterdiğimiz çabalar, bazen çocuğun gerçek ihtiyaçlarını karşılamayabilir.
Bu yazıda, ebeveynin rehberlik eden ışığı ile farkında olmadan düşen gölgesi arasındaki dengeyi ele alarak çocukların psikolojik gelişimi üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Ebeveynliğin Işık Tutan Yönü
- Güvenli bağlanma: Bowlby’nin Bağlanma Kuramı (1969), çocuğun temel ihtiyaçlarının tutarlı ve duyarlı bir şekilde karşılanmasının psikolojik sağlamlığı desteklediğini belirtir.
- Modelleme: Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre (Bandura, 1977), çocuklar davranışları gözlem yoluyla öğrenir. Bu nedenle ebeveyn tutumu çocuğun içsel modellerini doğrudan etkiler.
- Sınırlar ve özerklik: Baumrind’in (1991) otoritatif ebeveynlik modeli, şefkatle çizilen sınırların çocukta hem güven hem özerklik duygusunu geliştirdiğini savunur. Buna göre rehberlik sunarken seçim hakkı tanımak, çocuğun özsaygısını geliştirir.
- Değer aktarımı: Ebeveynin gündelik yaşamda sergilediği tutum, çocuğa dolaylı yoldan yaşam değerlerini kazandırabilir.
Işığı artırabilmek adına bir uygulama:
Birlikte ‘An’da Kal Kutusu’ hazırlayın. İçine kısa ve bağ kurucu mini etkinlikler yazın. (örneğin: “Beraber hayali bir hayvan çizelim”, “En sevdiğimiz anıyı birbirimize anlatalım”, “Birbirimize komik seslerle hikâye anlatalım”). Her gün rastgele bir etkinlik seçerek çocuğunuzla yönsüz, yargısız ve anlık bir bağ kurma fırsatı bulabilirsiniz.
Ebeveynliğin Fark Edilmeyen Gölge Yönleri
- Aşırı koruyuculuk: Ginsburg (2007), aşırı kontrolcü ebeveynlik stilinin çocuğun öz-yeterlilik gelişimini olumsuz etkilediğini göstermiştir.
- Performans baskısı: Eccles ve Harold (1991), ebeveyn beklentilerinin çocuğun akademik öz-yeterlik ve stres düzeyiyle doğrudan ilişkili olduğunu belirtmiştir.
- Etiketleme ve kimlik gelişimi: Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre (1950), bireyin gelişim dönemlerinde aldığı geri bildirimler benlik algısının şekillenmesinde etkilidir.
- Duygusal farkındalık eksikliği: Siegel ve Hartzell (2004), ebeveynin kendi duygusal regülasyonunu sağlamadan çocukla kurduğu ilişkinin, çocukta içsel kaos yaratabileceğini vurgular.
Ergenlik dönemindeki kızının içine kapanmasından yakınan bir baba, şöyle demişti:
“Her imkânı sundum. Kurslara yazdırdım, istediği her şeyi aldım. Ama artık benimle konuşmuyor, odasından çıkmak bile istemiyor.”
Bu örnek, duygusal ihtiyaçların maddi imkânlarla karşılanamayacağının somut bir göstergesidir. Fiziksel ihtiyaçlar karşılandığında duygusal bağın da kurulmuş olduğunu düşünmek çok yaygın bir yanılgıdır. Oysa özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar, görünürde her şey yolundayken içsel olarak yalnız, baskı altında veya anlaşılmamış hissedebilir. Bazen “her şeyi sunmak”, onun iç sesini duyamayacak kadar gürültülü olabilir.
Işığı Bilinçle Tutmak: Ebeveynlikte Farkındalık ve Denge
Mindful Ebeveynlik yaklaşımı (Kabat-Zinn & Kabat-Zinn, 1997), ebeveynin anda kalma, yargısız gözlem yapma ve tepkisellik yerine farkındalıkla ilişki kurma becerilerini geliştirerek bağlanmayı güçlendirdiğini öne sürer.
Ebeveynlik, sürekli bir öğrenme ve fark etme sürecidir. Gölgelerimizi fark etmek bizi kötü ebeveyn yapmaz; aksine daha bilinçli bir ilişki kurmamız için fırsat sunar.
Peki ne yapabiliriz?
- ‘Aynalama dili’ kullanın: Çocuğunuzun duygusunu kelimelere dökerek ona anlaşıldığını hissettirin.
- ‘Ben dili’ kullanın: Kendi duygu ve ihtiyaçlarınızı çocuğu suçlamadan ifade edin.
- Küçük seçim fırsatları tanıyın: Bu, çocuğun öz-kontrol ve karar verme becerilerini destekler.
- İlişkiyi onarın: Gölge düştüğünü fark ettiğinizde basit bir özürle ve açıklamayla ilişkiyi güçlendirebilirsiniz.
- Her davranışın altında bir duygu, her duygunun altında bir ihtiyaç olduğunu hatırlayın.
İhtiyaçları yakından anlayabilmek adına günün sonunda şu soruları kendinize sorabilirsiniz:
- Bugün çocuğumla kurduğum bağda onun neye ihtiyacı vardı?
- Onun duygularına alan açtım mı, yoksa yön mü verdim?
- Ben bugün ne hissettim ve bu duygularım onunla ilişkimi nasıl etkiledi?
Sonuç
Ebeveynlik, sadece yön göstermek değil; zaman zaman durup tuttuğunuz ışığın nereye düştüğünü gözlemlemektir. Tüm iyi niyetimize rağmen zaman zaman hatalar yapabiliriz. Asıl mesele bu hataları fark edip ilişkiyi onarmaya niyet etmektir. Çünkü çocuklar mükemmel ebeveynlere değil, samimi ve şefkatli ilişkilere ihtiyaç duyar.
Kaynakça
- Bandura, A. (1977). Social learning theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.
- Baumrind, D. (1991). The influence of parenting style on adolescent competence and substance use. Journal of Early Adolescence, 11(1), 56-95.
- Bowlby, J. (1969). Attachment and loss: Vol. 1. Attachment. New York: Basic Books.
- Eccles, J. S., & Harold, R. D. (1991). Gender differences in sport involvement: Applying the Eccles’ expectancy-value model. Journal of Applied Sport Psychology, 3(1), 7–35.
- Ginsburg, K. R. (2007). The importance of play in promoting healthy child development and maintaining strong parent-child bonds. Pediatrics, 119(1), 182-191.
- Kabat-Zinn, M., & Kabat-Zinn, J. (1997). Everyday blessings: The inner work of mindful parenting. New York: Hyperion.
- Siegel, D. J., & Bryson, T. P. (2012). The Whole-Brain Child. Bantam.
- Siegel, D. J., & Hartzell, M. (2004). Parenting from the inside out. New York: Tarcher.