Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çirkin Olan, Güzel Olabilir mi? Shrek ve Güzellik Algısının Psikolojisi

Shrek (2001) filminin açılış sahnelerinde izleyiciye tanıdık bir peri masalı dünyası sunulur: güzellik algısı iyilikle; çirkinlik ise kötülükle özdeşleştirilir. Ancak bu anlatı, kalıpları yıkacak şekilde tersine çevrilir: geleneksel güzellik ideallerine uymayan bir dev olan Shrek, hikayenin kahramanı olur. Filmin bu yaklaşımı, biz izleyenlere şu soruyu sordurur: Birini gerçekten sevilebilir ve saygı duyulabilir kılan şey nedir?

Toplumsal Güzellik Kalıpları ve Öğrenilmiş Mesajlar

Çocuklar, çok küçük yaşlardan itibaren çevrelerindeki güzellik algısı senaryolarını içselleştirmeye başlarlar. Yapılan araştırmalar, okul öncesi dönemdeki çocukların bile toplumsal olarak “çekici” bulunan yüzlere daha fazla ilgi gösterdiğini ortaya koyar (Langlois ve ark., 2000). Bu eğilim doğuştan gelmez; tekrar eden kültürel mesajlarla, hikayelerle, medya ve sosyal etkileşimlerle zaman içinde öğrenilir.

Bir kuleye hapsedilen Prenses Fiona, “gerçek güzelliğini” ortaya çıkaracağı günü bekler. Ancak Fiona’nın geceleri bir deve dönüşmesi, pek çok kişinin yaşadığı ikiliği simgeler: toplumun onayladığı bir dış görünüşü koruma baskısı ile kabul edilmeyen yanlarını gizleme ihtiyacı. Fiona’nın dönüşümü, uyum sağlamak uğruna verilen yorucu mücadeleyi reddetmesiyle özgürleştirici bir hâl kazanır. Böylece film bize yeni bir soru düşündürür: Eğer gerçek aşk bizi asıl halimizle buluşturuyorsa neden toplum tek bir güzellik algısı versiyonunu kabul edilebilir kılmıştır?

Sosyal Öğrenme Kuramı ve Güzellik Üzerine İnançlar

Albert Bandura’nın (1977) sosyal öğrenme kuramı bu süreci anlamamıza yardımcı olabilir. Çocuklar, “güzel” karakterlerin ödüllendirildiğini, “çirkin” karakterlerin ise dışlandığını gördüklerinde, görünüşün sosyal değerini öğrenirler. Shrek’in dışlanan ve alay edilen figürü, bu önyargının utanç, geri çekilme ve savunmacı öfke duygularını doğurabileceğini gösterir.

Kimlik, Rol Karmaşası ve Benlik Kabulü

Başka bir psikolojik yaklaşıma bakacak olursak, psikososyal gelişim kuramına (Erikson, 1950) göre ergenlik dönemi, “kimlik ile rol karmaşası” arasındaki çatışma ile tanımlanır. Fiona her ne kadar ergenlik döneminde olmasa da yaşadığı ikilemler bu dönemi yansıtır. Gündüz prenses, gece dev… iki farklı benlik imgesi arasında kalır ve bunları bir bütünü oluşturan tek bir kimliğe dönüştürmekte zorlanır.

Sonunda dev halini kucaklaması, psikolojide benlik kabulü dediğimiz, algılanan kusurlu yanların da benliğe entegre edilmesi sürecini temsil eder. Çocuklar ve ergenler için bu yolculuk kolay değildir. Kilo, ten rengi veya beden şekline dair olumsuz yorumlar, benlik algısını zedeleyebilir. Shrek’in yolculuğu ise önemli bir karşı anlatı sunar: sevgi ve aidiyet güzelliğe bağlı kavramlar değildir.

Ebeveyn Etkisi ve Çocuk Psikolojisi

Kültür güçlü bir etkiye sahip olsa da, çocukların bu mesajları nasıl yorumladığında ebeveynler kritik rol oynar. Çalışmalar, ebeveynlerin beden imajına dair yorumlarının çocukların özsaygısını güçlü şekilde etkilediğini göstermektedir (Smolak, 2004). Görünüşe aşırı vurgu yapılması, çocukta koşullu bir değer algısı oluşmasına sebep olabilir.

Buna karşılık, “Ne kadar yardımseversin” veya “Yaratıcılığını çok seviyorum” gibi cümleler, değeri dış görünüşten içsel özelliklere kaydırır. Shrek’in dünyasında Eşek’in rolü tam olarak budur: Shrek’i görünüşünden ziyade sadakati ve mizahı için değerli görür. Çocuklar için de tek bir kişinin bile içsel özelliklerini önemsemesi, fark etmesi ve bunu belirtmesi toplumsal baskılarda dayanıklılık sağlar.

Shrek, çocuk psikolojisi açısından ebeveynlerin çocuklarıyla dış görünüş hakkında nasıl konuşmaları gerektiğini düşündürür. Özellikle filtreler, sosyal medya ve sürekli kıyaslamaların baskın olduğu dijital çağda bu sorgulama hayati önem taşır.

Ebeveynler İçin Pratik Yaklaşımlar

Ebeveynlerin çocukları ile uygulayabileceği bazı adımlar şunlardır:

  • Baskıyı adlandırmak: Çocuklarla açıkça konuşun; filmler, reklamlar veya sosyal medyanın nasıl gerçek dışı standartlar sunduğunu anlatın.

  • Model olmak: Çocuklar, yetişkinlerin kendi bedenleri hakkında nasıl konuştuğunu dikkatle gözlemler. Kendinizi eleştirmek yerine nötr ya da şefkatli bir dil kullanarak güçlü bir örnek oluşturun.

  • Hikayeyi genişletin: Çeşitli güzellik algısı biçimlerini sahiplenen kitaplar, filmler ve deneyimler sunun. Fiona’nın dev halini kabullenmesi gibi, farklılıkların da değerli olduğu bilincini çocuklarınıza kazandırın.

  • Görünüş dışı değerleri onurlandırın: Empati, çaba ve yaratıcılığı benliğinin merkezine koyarak çocuğun öz değerini zenginleştirin.

Bu küçük pratikler, Daniel Stern’in (1985) “duygusal ayarlama” kavramında açıkladığı sürecin temelidir: çocuk, ebeveyninden aldığı geri bildirimlerle iç dünyasını düzenlemeyi öğrenir. Bir ebeveyn, çocuğun görünüşüne dair kaygısına şefkatle karşılık verdiğinde, çocuk teselli bulmanın yanında kendine karşı daha esnek ve şefkatli bir bakış geliştirir.

Sonuç: Gerçek Güzellik ve Öz-Kabul

Shrek bize, güzellik algısı normlarının sadece masum bir arka plan olmadığını; çocukların kendilerini ve başkalarını nasıl gördüklerini doğrudan etkileyen güçlü mesajlar olduğunu hatırlatır. Bataklık, yalnızca Shrek’in evi olmanın yanında, dış görünüşün kişinin değerini belirlemediği; özgünlüğü vurgulayan bir metafordur. Gerçek sevgi ve kabul, başkalarının ideallerine uymaktansa kendini bütünüyle kucaklamakla mümkündür.

Aileler için mesaj açıktır: çocuğun “olduğu gibi” yeterli hissetmesini sağlamak, dayanıklılığın, empatinin ve kalıcı bir özgüvenin temelidir. Kültürel mesajları tamamen susturmak mümkün olmasa da ebeveynlerin karşı ses olarak yanında durması yeterlidir.

Shrek’in ünlü sözünü hatırlayalım: “Devler soğana benzer, katmanlardan oluşur.” İnsanların da katmanları vardır; bazıları görünür, bazıları saklıdır. Çocuklar, her katmanın sevgiye layık olduğunu öğrendiklerinde, dış görünüşün ötesini görebilen yetişkinler olarak büyürler. Ve belki de asıl mutlu son, tam olarak budur.

Kaynakça

Bandura, A. (1977). Social Learning Theory. Prentice Hall.
Erikson, E. H. (1950). Childhood and Society. W. W. Norton & Company.
Langlois, J. H., & ark. (2000). Maxims or Myths of Beauty? A Meta-Analytic and Theoretical Review. Psychological Bulletin, 126(3), 390-423.
Smolak, L. (2004). Body Image in Children and Adolescents: Where Do We Go from Here? Body Image, 1(1), 15-28.
Stern, D. N. (1985). The Interpersonal World of the Infant. Basic Books.

Simay Leblebici
Simay Leblebici
Simay Leblebici, klinik psikolog, yazar ve podcast sunucusu olarak psikoterapi alanında zengin bir deneyime sahiptir. Psikoloji lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayarak kendini alanında geliştirmiştir. Leblebici özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüyle yeme, kaygı bozuklukları, travma ve yas alanlarında; çocuklar ve ergenlerle de sınav kaygısı, sosyal beceriler, oyun ve masal terapilerinde uzmanlaşmıştır. Yazdığı yazılara ek olarak çocuklara büyürken eşlik eden ve gelişim aşamalarında temel bir yere sahip olan masalları analiz ettiği bir podcast programı yapmaktadır. Psikolojik desteğin herkes için bir ihtiyaç olabileceği inancı ile yazılı ve sözlü içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar