Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bilişsel Çelişkilerden Özgürleşmek: İnsanlar, Hayvanlar ve Evrimsel Psikoloji

Evrimsel psikolojinin işaret ettiği üzere, günümüzde insanlar, tarih öncesi dönemlerden kalma kabilesel tarzda kategorizasyon sistemlerine göre hareket etmektedir. Bu tribalist dünya görüşü, insanların hem insan hem de diğer hayvan kabilelerini kendi bakış açılarına göre sınıflandırmalarına dayanmaktadır. Buna göre, topluluklar halinde yaşayan insanlar, kendilerini dışsal tehlikelerden korumak amacıyla bir tür “iç grup ile dış grup” yani “biz ve onlar”ayrımı yaratmışlardır. Ancak çağımızda, bu ayrımlar tamamen keyfi ve otomatik gelişen alışkanlıklardan dolayı üretilmeye devam etmektedir. Neyse ki, tür, ırk, cins gibi sınırlara göre şekillenen davranış kalıplarını değiştirebilecek anahtarlara artık erişmiş bulunuyoruz.

İnsanlar doğal olarak bilmeye ve karar vermeye doğru yönelirler. Çelişen bilgilerle karşı karşıya kaldıklarında bundan rahatsızlık duyarlar. Yine de insanların bir kısmı, kendi sorumluluklarını üstlenmemek için sayısız hileye başvurur. Başka bir deyişle, özgürlük isterler fakat kendi otonomilerini dahi kuramazlar. Peki, neden insanlar fikirleriyle davranışları arasındaki bu uçurumu görmezden gelir ve değişime yönelik adımlar atmaktan kaçınır? Bu makalede, bilişsel tutarsızlıkların psikolojik kökenlerini inceleyecek ve okuyucuyu kendi davranışlarıyla düşünceleri üzerine düşünmeye (refleksiyon) davet edeceğiz.

Tutum Belirlemede Toplum Mekanizmalarının Etkisi ve Ayarlanabilir Benlikler

İnsanlar genellikle seçimlerinin kendilerine ait olduğunu düşünmeye yatkındırlar. Ne var ki, anlam dünyalarının tümünü, kendileri doğmadan çok önceleri kurulmuş bir sistemler bütünü oluşturmuştur. Başka bir deyişle, insanların bireysel tercih zannettikleri aslında rastlantısaldır ya da belirli azınlıkların çıkarlarına uygun olarak tasarlanmış seçkilerdir. Öte yandan mevcut çalışma sistemi, insanların olguları sorgulamaması için oluşturulmuştur. Nitekim insanlar kimlik olarak tutundukları bilgi parçalarının, dışarıdan topladıkları manipülatif içerikler olduğunu anladıklarında sistematik, gaddar kurgular da ifşa olur.

Benlik konusu yüzyıllar ve hatta bin yıllardır çeşitli branşlar tarafından araştırılmaktadır. Güncel nörobilim çalışmaları göstermektedir ki, benlik algısı sürekli değişen bir yapıdadır ve geçicidir (default mode network). Felsefe ve uygulama bağlamında, Buda okulu mantık bilimi araştırmalarının, benliğin yanılsama olduğunu ifade etmesi, nörobilimsel kanıtlarla da desteklenmiştir. Buda okullarının benliksizlik (anatman) yaklaşımı, nörobilim ve modern psikoloji yöntemleriyle de zihinsel süreçlerin haritasını sunmak bağlamında açıklığa kavuşmuştur. Öte yandan, meditasyonun zihinsel işleyişe yönelik dönüştürücü etkileriyle ilgili çalışmalar giderek artmaktadır (Wright, 2017).

Ön Beynin Evrimi, Etik, Empati ve Şefkat

İnsanların yaşamsal tutarsızlıklarının ötesine geçebilmesi, beynin evrimsel gelişimiyle doğrudan ilişkilidir. Ön beyin(prefrontal korteks) ve altındaki beyaz cevher kısmı, en üst düzeydeki davranış ve duyum yapılarından sorumludur. Özellikle bu kısımla birlikte, karmaşık düşünme, empati yeteneği ve etik sorgulama kapasitesi gibi unsurlar gelişmiştir. Burada hatırlanması gereken unsur, bu gelişmenin insanları diğer türlerden üstün konuma getirmediğidir. Buna göre insanlar, türler arası yapıcı ve iyileştirici bir misyon edinebilecek yetiye sahiptirler. Daha farklı bir ifadeyle, şiddet, hissedebilir ve duyarlı canlıların doğasında olan değişmez bir unsur değildir.

Bilindiği üzere bilimsel olarak, insanlar da bir tür hayvandır. Başka bir deyişle insanlar da diğer hayvanlar gibi dünya ve hatta evren yaşamının sakinleridir. Nasıl ki sadece kendimizi düşünmemiz bencillik (egoizm) sayılıyorsa, yalnızca kendi türümüzün çıkarlarını düşünmek de aynı şekilde bencilliktir. Öte yandan bencil kişiler genellikle narsisistik eğilimlerle ilişkilendirilerek, empati yoksunluğu yaşarlar ve başkalarının duygularına duyarsızlık gösterirler. Buna göre uzun vadede stres ve zihinsel sağlık sorunları yaşarlar. Ne var ki duyarlılığı sınırları aşmış kişilerin sosyal bağları kuvvetlenir, yaşam tatminleri artar ve mutlu olurlar.

Bilişsel Uyumsuzluk Kuramı ve Sosyal Psikoloji

Bilişsel uyumsuzluk (çelişki), kişinin birden fazla ve birbiriyle tutarsız bilgi (biliş) parçasına tutunmasıyla ortaya çıkan psikolojik bir rahatsızlık durumudur (Festinger, 1957). Örneğin, “hayvanları sevdiğini veya haklarını gözettiğini” ifade eden birisinin, onlara doğrudan ya da dolaylı olarak zarar vermemesi beklenir. Başka deyişle, tutarlı olan budur. Yine de kişi bireysel çıkarlarını önceleyerek, hayvanların sömürülmesine katkıda bulunursa bilişsel uyumsuzluk üretir. Bu uyumsuzluk, kişiyi rahatsız eder ve bu rahatsızlığı gidermek için çeşitli yollara başvurur. Örneğin, “insanların duyarsız ve dünyanın kötü bir yer olduğuna” veya “hayvanlar arasında değer farkları olduğuna” dair çelişkili argümanlar üretebilir.

Normatif etki bağlamında insanlar, içinde bulundukları sosyal grubun normal kabul ettiği çerçevelere göre davranırlar. Diğer bir deyişle insanlar, eylemlerinin yanlış ve düşüncelerinin tutarsız olduğunu sezinleseler bile sosyal grubun varlığı, üzerlerinde baskı hissetmelerine neden olur. Bu durumda, kendilerinin de söz konusu sosyal grubun parçası olduklarının farkına varmazlar. Bilgisel etkiye göre de bazı kişiler kendilerinden daha bilgili olduklarına kanaat getirdikleri kişilerin davranışlarını benimserler. Yani geçerliliğini yitirmiş bir bilgi parçası dahi olsa bazı insanlar, uzman varsayılan kişiler vasıtasıyla yanlış yönlenmeye açık olurlar.

Konfor Alanından Çıkmak ve Psikolojik Çözülme

Kişilerin kendilerini güvende hissettikleri duruma konfor alanı diyoruz. İnsanların öğrenilmiş rutinleri, kendilerine yapay bir güvenlik alanı sunar. Ne var ki bu sınırın dışına taşıp gerilim alanına dahil olmadan, idrak gerçekleşmez. İnsanın mevcut bilgi parçalarına yapışması durumu, en küçük ölçekten en büyüğüne, sosyal çevresini etkiler. Bu da bir kişinin olumlu veya olumsuz dönüşümünün, içinde bulunduğu topluluğun da aynı yönde değişmesine yol açabileceği anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, bir kişinin kendisini yeniden şekillendirmesi ve kararlı duruşu, sosyal çevresinin de yeniden şekillenmesinin önünü açar.

Sırasıyla konfor alanını terk etme edimi, öğrenme ile direnç aşaması (gerilim alanı) akabinde düşünce ve kimliğin sarsılmasıyla psikolojik çözülme gerçekleşir. Bu aşamada yeni deneyim ve bilgilerin etkisiyle kişi, eski inançlarını ve kimlik algısını sorgulamaya başlar. Bu bilinmezlik duygusunun üstesinden gelebilirse şayet, taze bir bilişsel altyapı oluşturabilir. Öte yandan değişime direndiği takdirde eski sisteme geri düşerek uyumsuzluğu bastırır. Ne var ki kişi artık gerçeklerin farkında olduğundan bu direnç, hayatı boyunca kendisini olumsuz etkilemeye devam eder. İlk senaryo gerçekleştiğinde son yani dördüncü adımda, kişi eski ve yeni bilgilerini sentezleyerek yenilenir. Böylece zihinsel esneklik artarken, öğrenmenin ve değişimin önündeki engeller ortadan kalkar.

Özgürleşmenin Huzuru

Günümüzde sosyal atomizm, bağlamsızlık (context collapse), insan ve güç merkezcilik, başkalarıyla olduğu kadar kendileriyle de iletişimsizlik yaşayan kişiler üretmektedir. Bizler zihin haritalarımızı yeniden şekillendirerek, birlikte evrimleşmekte olduğumuz diğer hayvanları da kapsayacak düşünsel ve pratik alanlar meydana getirebiliriz. Kendimizi, parçası olduğumuz diğer duyarlı canlılarla birlikte imgeledikçe özgürlüğün ve huzurun kapısını keşfedebiliriz. Hissedebilir canlıların tümünün yaşam hakkını önceleyerek, her birimizin içindeki anahtarı doğru şekilde kullanabiliriz. Bilişsel çelişkilerden özgürleşmenin yolu, onların farkına varmak ve kabul etmekle açılır. Kolektif iyilik için değişme cesaretini göstermek, özgürleşmektir

Kaynakça

  • Wright, R. (2017). Why Buddhism is True: The Science and Philosophy of Meditation and Enlightenment. New York: Simon & Schuster.

  • Festinger, L. (1957). A Theory of Cognitive Dissonance. Stanford, CA: Stanford University Press.

Ejder Atlas Akmaner
Ejder Atlas Akmaner
Ejder Atlas Akmaner, çok branşlı (multidisipliner) danışman ve yazar olarak, felsefi, psikolojik ve somatik danışmanlık alanlarında kapsamlı deneyime sahiptir. Arkeoloji ve felsefe lisansını çift ana dal, karşılaştırmalı edebiyat yüksek lisansını tezli olarak tamamlamıştır. Dünyanın önde gelen platformlarından aldığı eğitimlerle, logoterapi, zen terapi, terapötik felsefe, sanat ve bütünleştirici beden-zihin eğitimi (mindfulness, yoga, qigong) alanlarında uzmanlaşmıştır. Akademik çalışmalarına devam eden Akmaner, internet sitesi Ejderhane ve uluslararası dijital platformlar aracılığıyla danışanlarına ve okuyucularına ulaşıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar