Yunan mitolojisinde, güzelliğiyle tanrıların bile dikkatini çeken Narkissos’un trajik hikayesi, narsisizmin ve kırılgan benliğin en güçlü simgelerindendir. Narkissos, ormanın içinde bir gölette yansımasına âşık olur; ancak bu aşk karşılıksızdır çünkü gördüğü yalnızca kendisidir. Ona dokunmaya çalıştıkça yansıması bozulur ve sonunda eriyip gider. Onun yok oluşu, su kenarında açan nergis çiçeğiyle ölümsüzleşir. Bu masalsı öykü, kendine aşırı hayranlığın ve başkalarını sevememenin trajik bedelini anlatır.
Bu efsane, günümüzde psikolojide narsisizmin içsel kırılganlıkla olan karmaşık ilişkisini anlamamıza ışık tutar. Modern psikolojide narsisizm, bireyin kendine yönelik aşırı hayranlık ve büyüklenme ile derin bir kırılganlık ve güvensizlik arasında gidip gelen bir kişilik örgütlenmesi olarak tanımlanır (Kernberg, 1975). Narsistik kişilik yapılarında kişi, kendisini değerli görme ihtiyacını karşılamak için dış onaya bağımlı hale gelir; ancak aynı zamanda kendisine yönelik derin bir yetersizlik ve değersizlik duygusuyla mücadele eder. Bu durum, narsisistik bireyin dışarıya güçlü görünürken içten kırılgan ve savunmasız olmasına yol açar.
İşte tam da bu içsel çatışma, benliğin korunması adına çeşitli savunma mekanizmalarının devreye girmesine neden olur. Freud’un psikanalitik kuramında savunma mekanizmaları, bireyin içsel çatışmalar ve kaygılar karşısında kendini korumak için bilinçdışı geliştirdiği stratejilerdir (Freud, 1936). Sağlıklı bireylerde bu savunmalar matür (olgun) biçimde işlerken, psikolojik rahatsızlıklarda daha çok immatür ve nevrotik savunmalar kullanılır (Aktan, 2009). Narsistik kişiler ise özellikle eleştiri ve reddedilme gibi tehditlere karşı benlik saygısını korumak amacıyla bölme, yansıtma ve değersizleştirme gibi ilkel savunma mekanizmalarını tercih ederler (Clemence, Perry ve Plakun, 2009).
Ancak narsisistik kırılganlıkta devreye giren savunmalar, çoğu zaman daha karmaşık ve bilinçdışı bir süreç olan dissosiyasyonla birlikte işler. Dissosiyasyon, kişinin yaşadığı ağır travmatik deneyimlere karşı geliştirdiği bir savunma biçimidir. Bu süreçte kişi, bilinçli zihninden rahatsız edici anıları, duyguları ya da kimlik parçalarını geçici olarak ayırır, koparır veya bastırır (Howell, 2005). Böylece travmanın getirdiği yoğun kaygı ve acı azaltılır. Ancak uzun vadede bu durum benlik bütünlüğünün parçalanmasına, anılar arasında kopukluklara ve kişinin kendine yabancılaşmasına yol açabilir.
Çocuklukta ebeveynlerin birinin aşırı eleştirel ve ihmalkâr, diğerinin ise aşırı koruyucu ve şımartıcı tutumu, çocuğun kendisini reddedilmiş ve değersiz hissetmesine neden olur. Bu duygusal çelişki, sahte bir benlik inşa ederek benlik saygısını koruma mekanizmasını tetikler (Akhtar, 1989; Kohut, 1971/2005). Bu savunma biçimleri, bireyin yaşamı boyunca devam eder; ancak zamanla işlevsizleştiğinde ve dışsal streslerle karşılaşıldığında narsisistik kırılma gerçekleşir.
Bu kırılmanın sonucu olarak, özellikle majör depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkar (Millon vd., 2012; Öztürk ve Uluşahin, 2014). Kırılgan narsisistlerde savunma mekanizmalarının zayıf olması ve içsel atıfların olumsuzluğu, psikolojik rahatsızlıklara karşı dirençsizlik yaratır.
Narsistik kişilik yapısında dissosiyatif savunmalar önemli bir rol oynar. Travmatik anlarda gerçekliği parçalayarak acıyı bölmek, kısa vadede rahatlatıcı olsa da benlik bütünlüğünü tehdit eder ve uzun dönemde kişinin kendine ve çevresine yabancılaşmasına neden olur. Böylece kişi, tıpkı Narkissos gibi, yansımasına bakar ama kendini tam olarak göremez; içsel çatışmalar içinde erir. Eleştiriyi reddeder, hatayı başkasına yükler, duygusal acıyı hissetmemeye çalışır. Yapmaya çalıştığı şey, kendi gerçekliğini parçalara ayırmak ve sadece kabul edilebilir olan parçayı yaşatmaktır. Dissosiyasyon burada sadece bir semptom değil, bir yaşam şekli haline gelir. İnsan, kendini hatırlamadığı bir anıyla değil, hissetmediği bir kimlikle özdeşleştirir. Bu da onu giderek sahte benliğe hapseder. Kırılgan benlik iyileşmedikçe, dissosiyasyon sürer ve kişi kendi hayatına tam olarak ait hissedemez.
Bazen karşımızdaki insanın neden bu kadar kopuk, duygusuz ya da tepkisiz olduğunu anlamaya çalışırız. Belki de o kişi, içsel bir felaketten geriye kalan son sağlam parçayı oynuyordur. Belki de dissosiyasyon, onun son sığınağıdır.
Ve belki de biz, başkalarının görünmeyen parçalarını yargılamadan önce, kendi içimizde susturulmuş sesleri duymaya cesaret etmeliyiz.
Kaynakça
Akhtar, S. (1989). Comprehensive dictionary of psychoanalysis. Karnac Books.
Aktan, H. (2009). Savunma mekanizmaları ve işlevsellik düzeyleri. Türk Psikiyatri Dergisi, 20(3), 283-292.
Clemence, A. J., Perry, J. C., & Plakun, E. M. (2009). The role of primitive defenses in narcissistic personality disorder. Journal of Clinical Psychology, 65(8), 844–857. https://doi.org/10.1002/jclp.20644
Freud, S. (1936). The ego and the mechanisms of defense. International Universities Press.
Howell, E. F. (2005). The dissociative mind. Routledge.
Kernberg, O. F. (1975). Borderline conditions and pathological narcissism. Jason Aronson.
Kohut, H. (2005). The analysis of the self: A systematic approach to the psychoanalytic treatment of narcissistic personality disorders (P. Ornstein, Ed.). International Universities Press. (Orijinal eser 1971)
Millon, T., Simonsen, E., Birket-Smith, M., & Davis, R. D. (2012). Psychiatric diagnosis: A developmental approach (3rd ed.). Wiley-Blackwell.
Öztürk, E., & Uluşahin, A. (2014). Narsistik kişilik bozukluğu ve majör depresyonun psikodinamik değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 25(4), 277-284.