Bu sözü hepimiz duymuşuzdur: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”
Bu söz bir çeşit fal değildir; gerçek ve psikolojik etkilere dayanan bir çıkarımdır aslında. Senin çevren, senin kim olduğunu çeşitli yönlerden etkiler ve seni sen yapan kişiyi oluşturur. Psikolojide Kurt Lewin’in Alan Teorisi, birçok açıdan bu düşünceyi desteklemekte ve beslemektedir.
Alan Teorisi Nedir?
Kurt Lewin’in sosyal psikoloji alanında geliştirdiği ve geliştirirken fiziksel yasalardan da destek aldığı önemli bir yaklaşımdır. Yaklaşımını formülize etmiştir: B = f(P,E). Lisede öğrendiğiniz fizik formüllerine benzetebilmişsinizdir eminim, ama ilk görüşte size hiçbir şey ifade etmeyen bu formülün anlamı: Davranış (B), kişinin (P) ve çevrenin (E) bir fonksiyonudur.
O hâlde bireyin davranışları sadece kişilik özellikleriyle açıklanamaz; bulunduğu çevrenin psikolojik yapısı da göz önüne alınmalıdır. Seni sadece sen yapmazsın; etrafında olanlar, alanında kimler var, hangi ortamdasın… Yani belki sözdeki gibi sadece arkadaşın değil ama ailen, yaşadığın yer, tanıştığın insanlar ve tanık olduğun olaylar da senin davranışlarını belirlemede büyük rol oynar.
Evde tek başına aynanın karşısında şarkı söylediğin özgüvenli hâlinle dışarıda topluluk önünde konuşma yapmaya çekinir hâlinin değişimi, biraz da bu yüzdendir. Alanın davranışlarını etkilemiştir.
Bu teoriye göre Lewin’in ‘yaşam alanı’ olarak tanımladığı bireyin alanı ve bu alanın dış kuvvetlere tepki olarak sürekli değişmesi durumu vardır. Bu alana; amaçlar, ilhamlar, umutlar, korkular, ihtiyaçlar, motivasyonlar, değerler ve inançlar da dahildir. Yani bireyi özel bir birey yapan her özellik ve bu içsel durumlar ile dış dünyanın toplamından oluşan bir alan…
Yani sadece senin içsel motivasyonların değil; çoğu zaman başkasının içsel motivasyonlarının dışavurumuyla etkilenen davranışların da… Aslında birbirini sürekli etkileyen içsel ve dışsal dünyalar silsilesi… Hepsi bir bütün olarak etki içinde bulunur.
Ve aslında bu teorinin bu kadar önemli olmasının sebeplerinden biri de budur: Psikoloji, sadece bireyin iç dünyasını incelemeyi bırakıp onu çevresiyle birlikte ele almaya başlamıştır.
Örneğin:
-
Çocuk gerçekten yaramaz ya da sorumsuz mu, yoksa sınıfındaki arkadaşları mı onu etkiliyor?
-
Kötü bir güne uyanmışsın, her şey seninle dalga geçer gibi üst üste gelmiş… Bu durumda davranışlarınla – veya bu alan demek belki daha doğru olur – tatilde keyfin yerinde, sahilde uzanıp kitabını okurkenki davranışların birbirinin tam zıttı olabilir.
İki farklı durum, iki farklı sen. İşte bu dışarıdan gelen etkiler alanı oluştururken, bireyin bu alanında değişim yapmasına sebep olan itici ve engelleyici güçler vardır.
İtici Güçler
İtici güçler, belirli bir yöne doğru harekete geçiren, değişimi teşvik eden, davranışı destekleyen güçlerdir. Bu güçler bireyi mevcut bir durumdan farklı bir duruma geçmeye teşvik ederler. Değişimi desteklerler. İyi veya kötü durumlarda da ortaya çıkabilirler.
Örneğin:
-
Bulunduğun durum artık tahammül seviyeni aşıyor olabilir.
-
İş yerinde daha üst bir pozisyona geçebilme ihtimali seni olduğun durumda değişim yapmaya itebilir.
Engelleyici Güçler
Engelleyici güçler ise değişimi yavaşlatan, bazen durduran veya karşı koyan kuvvetlerdir. Bir dahaki sefere konfor alanından çıkmak istemediğini, belki yapman gereken – belki gerekmese bile bir ihtimal olarak karşına çıktığında bile – hiç düşünmeden reddettiğin değişimleri fark ettiğinde, aklına bu engelleyici güçleri getirebilirsin.
Arkadaşın Önemi
Arkadaşların da bu ‘yaşam alanı’nın bir parçasıdır. Değişim her zaman en iyi seçenek olmayabilir; ama destekleyici arkadaşlar, gerekli değişim durumlarında senin itici gücün hâline gelirler.
Hayatında motive edici insanların bulunması, konfor alanından çıkmak istemediğin durumlarda senin için iyi olan seçeneği göstermekte ve gerekli değişim zamanı geldiğinde bu değişimi yapmak zor da olsa, yanında olarak kolaylaştırmakta görev alabilirler.
Toksik arkadaşlar ise engelleyici kuvvetler gibidir.
Zaten şunu bir düşün: Toksik olduğunu bilmene rağmen onunla neden hâlâ arkadaşsın? Hem de sana hiç desteği olmamasına, gelişiminde bir etkisi olmamasına hatta gerilemene sebep olabilmesine rağmen?
Çünkü engelleyici kuvvetler, konfor alanından çıkmanı engellerler. Bazen toksik bile olsa birini hayatından çıkarmak da bir değişimdir ve bu, konfor alanına bir darbedir. Engelleyici güçler ise bu darbeyi vurabilecek etkide değildirler. Tam tersi, değişimdense bulunan alanı korumak isterler.
Sonuç
Kurt Lewin’in Alan Teorisi, bize çevrenin davranışlarımız ve yaşam alanımızın değişimi üzerinde nasıl etkileri olabileceğini matematiksel terimlerle açıklamaktadır. Bizse daha basit ve toplumsal bir dilden ele aldık.
Bana arkadaşınızı söylediniz, bense size belki kim olduğunuzu söyleyemedim.
Ama kim olduğunuzu şekillendiren en önemli özelliklerden birine değindim:
Değişime açık mısın, kapalı mı?