Aldatma… İlişkilerde en çok konuşulan, en çok acıtan ve en çok merak edilen konulardan biri. Tarihin her döneminde sadakat yüceltilmiş, güven ilişkilerin temeli olarak görülmüş olsa da, aldatma gerçeği daima var olmuştur. Aldatılan kişi çoğu zaman kendini “yetersiz” hisseder, “Ben nerede hata yaptım?” diye düşünür. Oysa psikoloji bize, aldatmanın tek bir sebebi olmadığını; biyolojik, psikolojik ve toplumsal dinamiklerin bir araya gelerek bu davranışı şekillendirdiğini gösterir.
Peki, insanlar neden aldatır? Gelin, bu sorunun yanıtını psikolojinin farklı pencerelerinden birlikte inceleyelim.
Evrimsel Kökler: İçgüdülerin Sesi
Evrimsel psikolojiye göre aldatma, yalnızca “ahlaki bir hata” değil, insan türünün biyolojik mirasının bir parçasıdır. David Buss’un (2017) geniş çaplı araştırmaları, erkeklerin genlerini olabildiğince fazla partnere aktarma eğiliminin; kadınların ise güvenilir ve kaynak sağlayıcı partner arayışının evrimsel açıdan işlevsel olduğunu gösteriyor. Elbette modern dünyada tek eşlilik toplumsal norm haline gelmiş olsa da, bu biyolojik eğilimler bilinçdışı düzeyde davranışlarımızı hâlâ etkileyebiliyor.
Bağlanma Stilleri: Çocukluktan Taşınan İzler
İnsanların ilişkilerde nasıl davrandığını belirleyen önemli faktörlerden biri, çocuklukta öğrenilen bağlanma stilleridir. Hazan ve Shaver’ın (1987) çalışmaları, erken dönemde kazanılan bağlanma biçimlerinin yetişkin romantik ilişkilerine güçlü biçimde yansıdığını ortaya koymuştur.
-
Kaygılı bağlanmaya sahip kişiler, terk edilmekten çok korkar. Partnerlerinin ilgisini sürekli test etme ihtiyacı hissedebilirler ve bu kaygı, onları dışarıda onay aramaya itebilir.
-
Kaçıngan bağlanmaya sahip kişiler ise fazla yakınlıktan rahatsız olur. Bağımsızlıklarını korumak için mesafe yaratmaya çalışır, aldatma da bu mesafeyi koymanın bir yolu haline gelebilir.
Yani, bir kişinin aldatma davranışı çoğu zaman sadece bugünkü ilişkisinden değil, geçmişten getirdiği duygusal öğrenmelerden beslenir.
Şemalar: Zihnin Görünmez Tuzakları
Şema terapisi yaklaşımı, erken yaşlarda oluşan inanç kalıplarının (şemaların) yetişkinlikteki ilişkilerimizi yönettiğini söyler. Young, Klosko ve Weishaar’ın (2003) geliştirdiği modele göre, bu şemalar kişinin hem partner seçiminde hem de ilişkideki davranışlarında belirleyici olur.
-
Onay arayıcılık şeması olan bireyler, değerlerini başkalarının ilgisiyle ölçer. İlişkide yeterince takdir görmediklerinde, dışarıdan beğeni ve ilgi toplama ihtiyacı onları aldatmaya daha açık hale getirir.
-
Terk edilme şeması taşıyan kişiler ise, “Nasıl olsa bırakılacağım” düşüncesiyle kendileri terk edilmeden önce partnerlerini duygusal ya da fiziksel olarak uzaklaştırabilir. Bu da bir tür kendini koruma mekanizması olarak aldatmaya dönüşebilir.
Duygusal ve Bilişsel Faktörler
Aldatma yalnızca “cinsel tatminsizlik” ile açıklanamaz. Çoğu zaman kişi, ilişkide duygusal olarak görülmediğini, anlaşılmadığını ya da değer verilmediğini hisseder. Bu boşluk, başka birinde “anlaşıldığını” hissetme arayışına yol açabilir.
Bilişsel süreçler de devreye girer. İnsan zihni aldatmayı meşrulaştırmak için çeşitli gerekçeler üretir:
-
“Bir kereden bir şey olmaz.”
-
“Ben buna hakkım var.”
-
“Zaten partnerim bana değer vermiyor.”
Bu tür bilişsel çarpıtmalar, kişinin davranışı rasyonelleştirerek suçluluk duygusunu azaltmasına yardım eder (Beck, 2011).
Toplumsal ve Kültürel Etkiler
Aldatmayı yalnızca bireysel düzeyde anlamak yeterli değildir; toplumun değerleri ve kültürel normlar da belirleyici rol oynar. Mark, Janssen ve Milhausen’in (2011) araştırmaları, aldatma davranışlarının kültürler arası farklılık gösterdiğini; bazı toplumlarda daha fazla tolere edildiğini ortaya koymuştur.
Günümüzde sosyal medya ve dijital platformlar, “görünmez” bağlantılar kurmayı kolaylaştırarak aldatmanın sınırlarını bulanıklaştırıyor. Mesajlaşmalar, gizli hesaplar ya da çevrim içi ilişkiler, aldatma kavramını daha karmaşık hale getiriyor.
Sonuç: Karmaşık Bir Yapboz
Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki aldatma, tek bir nedene indirgenemeyecek kadar karmaşık bir olgudur. Biyolojik içgüdülerimiz, çocukluktan taşıdığımız bağlanma stilleri, zihnimizin kurduğu şemalar, ilişkilerde yaşadığımız tatminsizlikler ve içinde bulunduğumuz toplumsal yapı, hep birlikte aldatma davranışını şekillendirebilir.
Bu noktada önemli olan, aldatmanın yalnızca “bir tarafın yetersizliği” ile açıklanamayacağını fark etmektir. Çoğu zaman mesele, iki insanın ilişkide kurduğu bağın dinamikleriyle ilgilidir. Psikoloji bize gösteriyor ki aldatmayı anlamak, sadece ihanetin nedenini görmek değil, aynı zamanda ilişkilerin nasıl onarılabileceğine dair bir yol haritası çıkarmaktır.
Kaynakça
-
Beck, J. S. (2011). Bilişsel Terapi: Temel İlkeler ve Ötesi. Ankara: Nobel.
-
Buss, D. M. (2017). The Evolution of Desire: Strategies of Human Mating. Basic Books.
-
Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.
-
Mark, K. P., Janssen, E., & Milhausen, R. R. (2011). Infidelity in heterosexual couples: Demographic, interpersonal, and personality-related predictors. Journal of Sex Research, 48(4), 411–419.
-
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. New York: Guilford Press.