Cuma, Ağustos 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aşk mı? Sanrı mı? Erotomanik Bir Aşkın Hikayesi

Aşk hayatımıza huzur, neşe ve mutluluk getirebildiği gibi bazen de stres, acı ve hayal kırıklığı getirebilir. Peki aşk zihnimizi ele geçirebilir mi? Acaba sevgiliniz gerçekten sevgiliniz mi, yoksa siz her şeyi kafanızda bir senarist gibi kurguladınız mı? Audrey Tautou’nun başrolünde olduğu À la folie… pas du tout (Seviyor, Sevmiyor) tam da bu soruları sorgulatan, izleyiciye aşk mı, yoksa bir yanılsama mı izlediğini düşündüren etkileyici bir yapıt. Bu yazıda sizinle beraber Angélique karakteri üzerinden Sanrısal Bozukluk – Erotomanik Tip üzerine bir analiz yapacağız. Hazırsanız başlayalım!

Film aslında bizleri yanıltmak üzere kurgulanmıştır. Filmin ilk yarısını Angélique’in zihninde kurguladığı olaylar örgüsüyle izleriz. Bu kurguda evli ve yakında baba olacak Doktor Loïc, Angélique’le yasak aşk yaşamaktadır. Filmin ikinci yarısı ise Angélique’in varlığından bile haberdar olmayan Loïc’in mağduriyetini bizlere anlatır. Loïc karısıyla boşanma aşamasına gelmiş, işini ve çocuğunu kaybetmiş ve Angélique’in ona saldırması sonucunda sakat kalmıştır. Angélique ise intihar girişiminde bulunmuş, cinayet işlemiş ve akıl hastanesine kapatılmıştır. Peki tüm bu trajik olaylara sebep olan erotomani nedir?

Erotomanik bozukluk, DSM-5’te sanrılı bozukluk başlığı altında sınıflandırılan bir alt tiptir. Bu bozuklukta birey, genellikle toplumda tanınan, yüksek statüde ya da ulaşılması güç bir kişinin kendisine aşık olduğuna inanır. Sanrılar mantık dışıdır ancak kişi bu sanrılara iki kere ikinin dört ettiği kadar inanır.

Filmde Angélique’in sanrılarına ne kadar inandığını bir otel lobisinde bu buluşmadan hiç haberi olmayan Loïc’i saatlerce beklemesinden anlarız. Erotomanik bozuklukta kişi, aşık olduğu kişinin hayatında gerçek bir yeri olduğunu düşünür. Erotomanik kişi sizin sevgiliniz olduğunu düşündüğünden herhangi bir sevgilinin yaptıklarını yapar. Size hediyeler gönderebilir, sesli mesajlar bırakabilir hatta bir anda karşınıza çıkıp neden dün gece sözleştiğiniz yere gelmediğinizi sorabilir.

Erotomanik bozukluk oldukça nadir görünen bir klinik tablodur. Nadir görüldüğü gibi az bilinen, üstüne az konuşulan bir bozukluktur. Erotomanik bozukluk beyaz perdede kendine pek yer bulamaz. Yer bulsa da bozukluk romantize edilir, gerçekçi bir perspektiften anlatılabildiği az yapıt vardır. Bu film de onlardan biridir.

Sadece Erotomani Mi?

Erotomanik bozukluk, çoğu ruhsal hastalıkta olduğu gibi diğer bozukluklarla da birlikte görülebilir. Başlıca şizofreni spektrum bozuklukları, bipolar bozukluk, şizotipal kişilik bozukluğu ve borderline kişilik bozukluğu erotomaniye eşlik edebilen diğer bozukluklardır.

Filmde ise Angélique karakterini dikkatli incelersek borderline kişilik bozukluğundan esintiler görebiliriz. Angélique gerçek bir ilişkinin içinde olmamasına rağmen büyük bir terk edilme korkusuyla hareket eder. Çoğu borderline kişilik bozukluğunda olduğu gibi aşırı telafi eden davranışlar, sürekli kontrol ve eşlik eden yoğun endişe duygusuyla Loïc’i sürekli takip eder, isimsiz mektuplar ve hediyeler gönderir.

Angélique karakterinde borderline kişilik bozukluğunu düşündürten bir başka ipucu ise siyah-beyaz düşünce tarzıdır. Bu düşünce tarzında griliklere yer yoktur. Böyle bir düşünme tarzına sahip olan kişiler çok sevdikleri, çok beğendikleri yani idealize ettikleri kişileri en ufak hatalarında dünyanın en kötü, en berbat insanı olarak görmeye başlayabilirler. Bu düşünce tarzı istikrarlı ilişkiler kurmayı zorlaştırır.

Kolaylıkla gözlemlenebilen bir diğer özellik Angélique karakterinin benlik bütünlüğündeki kırılganlıktır. Angélique aşk için yaşar hatta öldürür. Tüm benliği, kendisi, kimliği ve ne kadar değerli olduğu ne kadar sevildiğine bağlıdır. Sevgi görmek ve onaylanmak onun için her şeydir.

Ayrıca filmdeki çekim teknikleri, sahneler arası geçişler ve Angélique karakterinin bakış açısına yoğunlaştığımızda onun gerçeklikten kopuk olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu gerçeklikten kopuş yani dissosiyatif deneyimler hem erotomani de hem de borderline kişilik bozukluğunda görülebilir.

Son olarak borderline kişilik bozukluğu örüntüsünde sıkça görülebilen kendine zarar verme davranışını Angélique karakterinde de görürüz. Loïc’in asla karısını terk etmeyeceğini anlayan Angélique intihar girişiminde bulunur.

Dolabın Arkasındaki Gerçek: Sanrı Bitmedi

Filmin ilerleyen sahnelerinde Loïc çocuğunu kaybetmesine sebep olan, iş hayatını tehlikeye atan, karısıyla arasını bozan ve onun için cinayet işleyen kişinin Angélique olduğunu en nihayetinde anlar. Taşınmaya karar verir ve muayenehanesine gidip eşyalarını toplamaya başlar. Tam da bu sırada içeri Angélique girer. Loïc’e nereye gittiğini sorar ve onu da yanında götürmesini talep eder. Loïc artık sinirlenerek onu sert bir dille reddeder. Doktor Loïc gerçeği keşfettikten sonra cinayeti kimin işlediği de anlaşılır. Bunun üzerine Angélique psikiyatrik incelemeye alınır. Yapılan incelemeler sonucu mahkeme, onun cezai ehliyeti olmadığına kanaat getirip, yatılı bir psikiyatri servisine sevk eder.

Psikiyatri servisine yatırılmasından uzun süre geçtikten sonra Angélique ve psikiyatristinin son seansını izleriz. Angélique şöyle der;
‘’Kafamın içinde bir dünya var. Gerçekten farklı bir dünya. Bu dünyada Loïc beni seviyor ve koruyor. Bugün artık o dünyanın gerçek olmadığını biliyorum. O sadece bir hayaldi. Herkes mükemmel bir aşkın hayalini kurar. Ben ise sadece biraz fazla ileri gittim.’’

Seyirci olarak derin bir oh çeker ve sonunda deriz ancak son sahne henüz gelmemiştir. Angélique eşyalarını toplar ve yatılı psikiyatri kliniğinden elini kolunu sallayarak çıkar.

Boşalan odasını temizlemek üzere bir hizmetli içeri girer, dolabını çeker ve o korkunç tabloyla karşılaşır. Bir ressam olan Angélique yıllar boyunca içmediği ilaçlarını biriktirmiş onlarla Loïc’in portresini yapmıştır. Film bu sahne ile biter.

En nihayetinde, Angélique aslında sadece psikiyatristini kandırmadı, kendini de kandırmaya devam etti. Belki bu onun sessiz bir direnişiydi, belki de gerçeklik onun için kaldırılması güç bir yüktü.

Kaynakça:
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.
Altunbaş, D., Kütük, M. O., Tufan, A. E., & Güler, G. (2016). Erotomanik sanrılı bozukluk: Olgu sunumu. Klinik Psikiyatri Dergisi, 19(1), 51-54.
Özcan, H. (2011). Erotomani: Clérambault sendromu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 3(4), 705-714.

Bu yazı belirtilen kaynaklar ışığında hazırlanmıştır.

Damla İrem Erdem
Damla İrem Erdem
Damla İrem Erdem psikoloji lisansını 2022 yılında tamamlamıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) konusunda uzmanlaşmıştır. 6 Şubat 2023’te Türkiye’deki deprem bölgesinde gönüllü olarak psikolojik destek sunmuş ve bir yıl boyunca Ankara’da özel eğitim gereksinimi olan çocuklarla gönüllü psikolog olarak çalışmıştır. Klinik Psikoloji ve adli psikoloji üzerine yazılar yazarak, bu alanda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar