Pazar, Aralık 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aile Öyküsünde Çözülmemiş Dosyalar: Nesiller Arası Travma Aktarımı

Her ailenin sırları vardır. Bu sırlar çoğu zaman söze dökülmemiş, anlamlandırılmamış ve işlenmeden kalmış, aileyi derinden sarsan olayların kalıntılarıdır. Zamanın bir noktasında donup kalan bu yaşantılar adeta faili meçhul, çözülememiş davalar gibi bekler. Dosyalar kapatılmış gibi görünse de aslında hiçbir zaman gerçekten kapanmamıştır. Bu çözülememiş dosyalar ailede suskun ve huzursuz birer hayalet yaratır. Olayın tanıkları hayatta olmasa bile bu hayaletler varlıklarını sürdürürler. Aileyi bir nesilden diğerine takip eder, onlarla beslenirler.

Bugün hissedilen duygular, düşünceler gerçekten bize mi ait; yoksa bizden önceki nesillerin maruz kaldığı travmaların mirası mı? Bir türlü anlamlandırılamayan korkuların, bunlara eşlik eden endişelerin, açıklanamayan suçluluk duygusunun ya da yer yer taşan öfkenin altında aile öyküsünde çözülmemiş dosyaların olma ihtimali dikkat çeken bir tartışma alanı yaratıyor.

Bu bağlamda, geçmişin “hayaletlerinin” hâlâ bizimle olup olmadığı önemli bir soru. Aile öyküsündeki olaylar bugünkü yaşamımızı nasıl etkiliyor? Kendi eylemlerimizin sorumluluğunu üstümüzden atmadan aile geçmişinin bilinmez yanlarına ışık tutabilir miyiz?

Kuşaklararası Çözülmemiş Aile Vakaları

Nesiller arası travma kavramı, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sonra araştırılmaya başlanmıştır. Yapılan çalışmalar travmaların sadece maruz kalan kişiyi değil; onun çevresindekileri de etkilediğini göstermektedir. Bu anlamda, doğrudan travmaya maruz kalınmamış olsa bile aile öyküsünün içinde yer alan zorlayıcı travmalar, bir sonraki nesle geçerek gençleri ebeveynlerinin baş edemediği geçmişin hayaletleriyle mücadele etmek zorunda bırakabiliyor.

Ebeveynden çocuğa kalan bu mücadele ikincil ya da vekâleten travma olarak adlandırılırken; üçüncü nesle taşındığında ise artık travmanın kuşaklararası aktarımına dönüşmektedir.

Vakaya Psikanalitik Olarak Bakmak

Psikanalitik literatür, nesiller arası travma aktarımını yalnızca aile öyküsünde yer alan tarihsel bir süreç olarak ele almamış; aynı zamanda onu duygusal ve ilişkisel bağlamda aktarılan, tekrarlanan bir vaka örüntüsü olarak görmüştür. Selma Fraiberg, çocuk odasında dolanan hayaletlerden bahsetmiş; en sevgi dolu ailelerde bile ebeveynlerin kendi çocukluklarında yaşadıkları çözülememiş olayların, bebekleriyle olan ilişkisini etkileyebileceğini ifade etmiştir.

Kendi hayaletleri tarafından “ele geçirilmiş” görünen bu ebeveynler, ailede çözülmemiş vakayı, zamanda donup kaldıkları ana özgü şekillerde tekrarlamaktadır.

Nicholas Abraham ve Maria Torok’un teorisinde ise hayaletler, önceki nesillerin travmatik yaşantılarının yansımalarıdır. Genç neslin dışa vurduğu semptomlar kendi yaşam deneyimlerinden değil; önceki neslin içsel çatışmalarından, travmalarından ve sırlarından kaynaklanmaktadır. Bu hayaletler bireyin içinde adeta birer gömülü mezar hâline gelir. Abraham ve Torok’a göre başkalarına ait bu gömülü mezarlar, çocuğun içinde söze dökemediği bir boşluk hissi yaratır.

Yolanda Gampel ise bu kavramı aile öyküsünün dışına taşıyarak daha toplumsal bir zeminde ele almıştır. Onun bakış açısına göre, insanların diğer insanlara uyguladığı yıkıcı eylemler tıpkı radyoaktiviteye maruz kalmanın beden üzerindeki etkileri gibidir. Belirli bir zaman ya da coğrafyayla sınırlı kalmadan dolaşan bu durum, bulunduğumuz toplumsal yapı içinde hepimizi bu etkileşimin pasif alıcısı ya da vericisi hâline getirebilir. Etkileri doğrudan ayırt edilemeyen bu süreç; bedensel hastalıklar, duygusal çalkantılar veya kimlik bunalımları şeklinde kendini gösterebilir.

Dosyayı Yeniden Açmak: Bu Kimin Travması?

Nesiller arası travma yalnızca bireysel aile öyküsünün değil; aynı zamanda toplumsal ve kültürel mirasın içinde de şekillenir. Türkiye’nin toplumsal belleği bu konuda çoğu zaman yeterince ele alınmamış, yüklü vakalarla doludur. Savaşlar, zorunlu göçler, terör olayları ve darbeler gibi kitlesel travmalar, travmanın aktarımı için oldukça riskli bir zemin oluşturur.

Bu nedenle, nesiller arası travmanın Türkiye bağlamında hem aile dinamikleri hem de toplumsal yaralanmalar açısından nasıl işlediğini anlamak, yalnızca psikolojik değil; aynı zamanda kültürel bir sorumluluk olarak karşımıza çıkar. Geçmişin yaşantıları zorlayıcı olabilir; ancak günümüzün sunduğu olanaklarla bu yaşantılara tanınma, anlamlandırılma ve iyileşme alanı açmak mümkündür.

Bu Dosya Kapanabilir Mi?

Aile öyküsündeki çözülmemiş dosyalar ancak yaşananlar üzerine ışık tutulduğunda anlam kazanır. Terapötik süreç bu noktada bir dedektif gibi devreye girer. Dosyaya yeniden bakıldığında, geçmiş nesillerin sesi bireyin bilinçdışından duyulabilir. Parçalanmış anıların bir araya getirilmesi, sessizliğin ardında yatanın keşfedilmesi ve duyguların isimlendirilmesi, nesillerdir aileye musallat olmuş hayaletlere bir kimlik kazandırır. İsmi olan hayaletler ise kişi üzerindeki güçlerini yavaş yavaş kaybeder. Fail görünür hâle gelir, dava kapanır.

Nesiller arası travma aile içinde tekrar eden bir kader olmak zorunda değildir. Aile geçmişini tüm ayrıntılarıyla bilmeye gerek kalmadan, yalnızca bu duyguların kaynağını merak etmek ve bunun izini sürmek bile dosyanın yeniden açılması için önemli bir ilk adımdır. Gömülü aile öyküsü görünür hâle geldiğinde, sonraki nesillerin taşıdığı yük de hafiflemeye başlar.

Sonuç olarak, aile öyküsünde kapatılmamış dosyaları anlamlandırmak hem geçmişin yarım kalan işlerine bir nokta koyar hem de yaşananların geride bırakılmasına olanak tanıyarak iyileşmenin önünü açar.

Bahar Taluy
Bahar Taluy
Bahar Taluy, psikoloji ve İngiliz edebiyatı alanlarında lisans eğitimini tamamladıktan sonra klinik psikoloji yüksek lisansını bitirmiştir. Eğitim sürecinde çeşitli klinik kurumlarda deneyim kazanmış, sempozyumlarda bildiri sunumları gerçekleştirmiştir. İlgi alanları arasında psikanalitik bir bakış açısıyla çocukluk çağı travmaları, ilişkisel ihtiyaçlar ve somatik belirtiler bulunmaktadır. Çocuk istismarı ve şiddet mağduru ailelerle psiko-sosyal destek çalışmalarında gönüllü olarak yer almaktadır. Psikanalitik yönelimle yetişkinlerle bireysel terapi yürütmektedir. Alan üzerine yazdığı yazılarda, önemli bulduğu konulara dikkat çekmeyi hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar