Toplum bir bireyi şekillendirir mi, yoksa birey kendi kaderini mi çizer? Joker filmi, bu soruyu izleyicinin zihnine ustalıkla bırakıyor. Arthur Fleck’in hikâyesi, sadece bir adamın “kötü”ye dönüşme süreci değil; aynı zamanda toplumun, dışlanmış bir insan üzerinde nasıl bir psikolojik baskı kurabileceğini gözler önüne seriyor.
Başlangıçta tek arzusu görülmek, anlaşılmak ve insanları güldürebilmek olan Arthur, zamanla sistemin boşluklarında kaybolur. Maruz kaldığı aşağılanmalar, reddedilmeler ve duyarsızlıklar, onun iç dünyasında bir yankı bulur. Bu yankı, zamanla bir çığlığa, ardından da şiddete dönüşür. Belki de sormamız gereken soru şudur: “Arthur Fleck’in kötü bir karaktere dönüşmesinde, sosyal etki ne kadar rol oynadı?”
Bu yazıda Joker filmini, sosyal etki kavramı çerçevesinde ele alacağız. Sosyal etkinin psikolojik temellerini kısaca inceledikten sonra, bu etkileşimin filmde nasıl yansıtıldığını tartışacağız.
Yazının detaylarına geçmeden önce, altını çizmem gereken bir nokta var: Bu çalışmanın amacı, Arthur Fleck karakterinin davranışlarını sosyal etki perspektifinden analiz etmektir. Buradaki amaç, kötülüğü çevresel faktörlerle haklı göstermek ya da bireysel sorumluluğu geri plana atmak değildir.
Sosyal Etki Nedir?
Toplum içinde bireyler ve gruplar, sürekli bir etkileşim ağı içinde yaşarlar. Bu etkileşim sürecinde insanlar birbirlerinin düşüncelerini, duygularını, inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir ya da onlardan etkilenebilirler. İşte bu karşılıklı etkileşim, psikolojide “sosyal etki” olarak tanımlanır.
Sosyal etki, hayatımızın pek çok alanında sessiz ama güçlü bir şekilde kendini hissettirir. Bazen kişisel gelişimimize yön vererek ufkumuzu genişletir, bizi motive eder ve farklı bakış açıları kazandırır. Öte yandan, farkında olmadan üzerimizde bir baskı unsuru hâline de gelebilir; düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve tercih ettiğimiz yolları sınırlandırabilir.
İnsanların birbirine benzer biçimde davranması, ortak normlara uyma eğilimi ve görünmez sosyal kurallar, sosyal etkinin bu yönünü gözler önüne serer.
Sosyal Etki Nasıl Ortaya Çıkar?
Sosyal etkinin sonuçlarını daha iyi anlamak için sosyal etkinin nasıl meydana geldiğini anlamak önemlidir. Sosyal etki birkaç şekilde ortaya çıkar:
Bilgi etkisi: İnsanlar, başkalarının bilgi ve deneyimlerinden faydalanarak kararlarını şekillendirir. Örneğin, bir grup öğrencinin çoğunluğunun belirli bir görüşü savunması, diğer öğrencilerin de aynı şekilde düşünmesine yol açabilir.
Normatif etki: İnsanlar, kabul görmek ve aidiyet hissetmek için başkalarının davranışlarını taklit eder. Örneğin, bir toplantıda herkes aynı şekilde tepki veriyorsa, birey de aynı şekilde davranma eğiliminde olabilir.
Sosyal yakınlık etkisi: Bireyler, kendilerine yakın hissettikleri kişilerin davranışlarını benimserler.
Sosyal güç etkisi: Otorite figürlerinin sözleri ve davranışları, bireyler üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir.
Joker Karakteri
Joker filminin ana karakteri Arthur Fleck Joker’in gerçek ismidir ve toplum tarafından dışlanmış bir komedyendir. Joker karakteri, toplumun dışladığı, ezdiği ve bastırdığı bir birey olarak karşımıza çıkmaktadır. Film, kişilerin doğru destek ve yardım almadıklarında psikolojik sorunlar yaşayabileceklerini vurgulamaktadır. Bu noktada ana karakterimizin zaten psikopatolojik bir tanısı vardır. Tanısı emosyonel inkotinanas (duygu kontrolsüzlüğü) veya patolojik gülme ve ağlama olarak ifade edilebilir. Bu durum karakterimizi hem ruhsal olarak hem de toplumsal olarak etkilemektedir. Çok ciddi ortamlarda veya öfkelendiği anlarda gülmesini kontrol edememesi toplum tarafından tuhaf karşılanmasına ve dışlanmasına neden olur.
Filmde Joker’in Yalnızlığı
Film sınıf ayrımcılığı ve gelir adaletsizliği gibi sosyal sorunları işlerken Joker’in hikâyesi aracılığıyla sistematik bir toplumsal adaletsizlikten etkilenen bireylerin davranışlarının nasıl şekillenebileceğini göstermektedir. Karakterin toplum tarafından görmezden gelinmesini filmde Arthur’un devletin hizmet verdiği psikolojik destek merkezinde psikoloğuna söylediği şu sözlerden anlıyoruz: “Bazen var olmadığımı düşünüyorum.” ve “Sana komedyen olmak istediğimi söylemiştim sen de beni bugüne kadar hiç dinlemedin.”
Bu iki cümle Arthur’un dışlanmaktan ve görmezden gelinmekten yorulduğunu bizlere gösteriyor. Aynı zamanda devletin psikolojik destek merkezlerini kapatması sonucunda psikoloğun “Sizleri önemsemiyorlar.” sözü ve film boyunca Arthur’a destek olan bir kişinin bile olmaması, karakterin filmdeki yalnız olma durumunu özetler niteliktedir.
Bu sahneler, Arthur’un eylemlerinin keyfi olmadığını; toplumsal ve psikolojik baskıların etkisiyle şekillendiğini vurgulayarak, izleyici gözünde karaktere sempatik bir boyut kazandırmaya hizmet ediyor.
Joker: Toplumsal Bir Ayna
“Joker” filmi, sadece bir karakterin hikayesini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda izleyiciye politik ve sosyal bir ayna tutuyor. Gotham City, yozlaşmış ve adaletsizliği temsil eden bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Film, sistemin çürüklüğünü, toplumsal eşitsizliği ve birey üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.
Medyanın Gücü ve Sosyal Etki
Medya, filmde sosyal etkinin alanını genişleten en güçlü araçlardan biri olarak öne çıkıyor; Joker’in davranışlarını ve dönüşümünü halkın gözünde görünür kılıyor, bu süreçte onun etrafında bir toplumsal dinamik oluşmasına zemin hazırlıyor.
Joker’in halk tarafından kendilerine yakın görülmesi, onun eşitsizliğe karşı bir güç unsuru, hatta bir lider olarak algılanmasını sağlar. İnsanlar, medyanın sunduğu her anlık görüntü ve haberle, Joker’in eylemlerini anbean takip etme şansı bulur.
Bu süreçte, adaletsizliğe karşı yapılan her saldırgan ve kışkırtıcı davranış, belirli bir kesimin ortak davranışına hizmet ediyor; insanlar, bu davranışlardan güç ve aidiyet duygusu elde ediyor.
Film, Joker’in artık bir simge hâline gelmesini de çarpıcı biçimde gösteriyor. İnsanlar onun giyimini, makyajını ve saldırgan eylemlerini taklit ediyor; medya ise bu etkiyi daha da büyütüyor.
Aslında burada ezilen, görmezden gelinen, ekonomik olarak hakları sınırlandırılan, politik kişilere antipatisi olan bireylerin bir rol model gördükten sonra kısa sürede örgütlenmesi ve düşüncelerini ifade ettiğini görebiliyoruz. Bu da bizlere sosyal etkinin normatif etki ve sosyal yakınlık etkisinin gücünü gösteriyor.
Aynı zamanda film, psikoloji açısından sosyal etkinin kontrolsüzleşip şiddetle birleştiğinde nasıl bulaşıcı ve tehlikeli olabileceğini gösteriyor.
Ve peki ya biz?
Bu şiddetin sessiz tanıkları olan seyirciler…
Filmdeki yaşanan sosyal etkinin bir parçası hâline geliyor muyuz?


