Her Şeyi Bilmek Neyi İyileştiriyor?
Günümüzde psikolojik bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay. Sosyal medya, podcast’ler, dijital kitaplar… “Travma nedir?”, “Bağlanma stili nasıl oluşur?” gibi sorular artık parmaklarımızın ucunda. Bu bilgi bolluğu, görünürde bir farkındalık yaratıyor; birey kendi duygusal yapısını daha iyi anladığını sanıyor. Ancak çelişkili biçimde, bu “bilgi çağı” içinde insanlar kendilerini daha kırılgan, yetersiz ve yönsüz hissediyor. Çünkü çoğu zaman bu içerikler derinlik değil, hızlı tüketilen yüzeysel kavrayışlar sunuyor.
KAVRAMLARIN YOZLAŞMASI: Tanıdan Etikete
Psikolojik terimler—travma, narsisizm, toksiklik, içsel çocuk gibi-artık günlük dilin sıradan parçaları haline geldi. Ancak bu terimlerin halk dilinde sıkça ve bağlamından kopuk kullanımı, ciddi bir yozlaşmaya yol açıyor. Her duygu inişi çıkışı “kaygı bozukluğu”, her sınır ihlali “toksik ilişki”, her çatışma “travma” olarak etiketleniyor.
Bu durum bir yandan bireyin kendisini anlamaya çalışmasını engelliyor, diğer yandan öz-eleştiri yerine savunmacı bir psikoloji üretmeye başlıyor. Örneğin, kişi kendi davranışlarını sorgulamak yerine karşısındakine “narsist” diyerek meseleden çıkabiliyor. Böylece kavramlar birer analiz aracı olmaktan çıkıp, duygusal kaçış yöntemine dönüşüyor.
Kendine Yardım mı, Yetersiz Çaba mı?
Popüler psikoloji içerikleri, bireye “kendini onarma” gücü verdiğini iddia ederken aslında yeni bir baskı da yaratıyor: “Kendini iyileştiremiyorsan sorun sendedir.”
Bu söylem, özellikle kendine yardım kitaplarında ve sosyal medyada sıkça karşımıza çıkar. İyileşmek, dönüşmek, sınır koymak… Bütün bu hedefler sanki birkaç adımda, birkaç alıntıyla başarılabilirmiş gibi sunulur.
Ancak gerçek iyileşme, sadece bilgiyle değil, yaşantı, zaman ve bağ kurma ile mümkündür. Sürekli gelişim halinde olma baskısı, kişinin olduğu haliyle yetememesine; dolayısıyla daha fazla kaygı, suçluluk ve tükenmişlik yaşamasına yol açar.
Bu noktada birey, “Ben hâlâ neden düzelmedim?” sorusuyla boğuşur. Oysa belki de düzelmesi gereken şey birey değil; onun bu sistemde, bu hızda kendini onarmaya çalışırken yaşadığı yalnızlık ve çaresizliktir.
Örnek Vaka:
28 yaşındaki X, son bir yılda psikolojiye dair onlarca kitap okumuş, yüzlerce içerik tüketmiştir. Instagram’da “ruhsal detoks” önerilerini denemiş, içsel çocuğuna mektup yazmış, sabah rutinleri oluşturmuştur. Ama yine de kendini sürekli eksik hissetmektedir. Danışmanlık sürecine başladığında ilk cümlesi şudur: “Ben her şeyi yaptım ama hâlâ kötü hissediyorum, sanırım bende daha derin bir bozukluk var.”
Terapi sürecinde ortaya çıkan şey, X’in sorunları değil; sorunlara bakış şekliydi. X, “düzgün” hissetme baskısıyla duygularını bastırıyor, içeriklerden gelen beklentilerle kendi temposunu değersizleştiriyordu. Terapötik süreç, onun bilgiyi değil kendini duymaya başlamasıyla ilerleyebildi.
Ruhsal Açlık ve Dijital Tokluk
15 saniyelik videolarda verilen psikolojik tavsiyeler, dikkat çağının bir ürünü olsa da zihinsel olarak doyurmaktan uzaktır. Tıpkı fast-food gibi, bu içerikler hızla tüketilir ama uzun süreli bir ruhsal beslenme sağlamaz. Bu noktada “ruhsal obezite” kavramı devreye girer: Çok fazla içerik tüketen ama duygusal olarak hâlâ aç kalan birey profili.
Kısa yollarla iyileşmeye çalışan birey, aslında bir tür dijital doyumsuzluk içinde daha fazla içerik ararken daha da derin bir kopukluk yaşar. Terapi sürecinden uzaklaştıkça da “her şeyi bildiği halde neden iyi hissetmediğini” anlamlandıramaz hale gelir.
SONUÇ: Yavaşla, Anlamaya Dön
Popüler psikoloji, bireyleri yalnızlıktan çıkarabilir; ancak bu yalnızlıkla yüzleşme süreci, hızlı çözümlerle değil, derin bağlarla mümkündür. Popüler psikoloji, insanı anlamaya dair önemli bir adım olabilir ama nihai çözüm değildir.
Gerçek iyileşme, yalnızca bilgiyle değil, hissederek, güvenerek ve zaman içinde değişime alan açarak gerçekleşir. Kendine yardım yolculuğu, başkalarının hazır reçeteleriyle değil, kendi hikâyene cesurca bakmakla başlar.
KAYNAKÇA (APA 7. ed.)
Gergen, K. J. (2009). Relational Being: Beyond Self and Community. Oxford University Press.
Illouz, E. (2008). Saving the Modern Soul: Therapy, Emotions, and the Culture of Self-Help. University of California Press.
McGee, M. (2005). Self-Help, Inc.: Makeover Culture in American Life. Oxford University Press.
Rimke, H. (2000). Governing citizens through self-help literature. Cultural Studies, 14(1), 61–78. https://doi.org/10.1080/095023800334986