Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk yaşlarında çok sık karşılaşılan nörogelişimsel rahatsızlıklar arasında yer alır. Bu bozukluk; bireylerin yaşlarına göre değerlendirildiğinde dikkat dağınıklığı (odaklanmada güçlük), aşırı hareketli olma (ortama göre yüksek enerji) ve dürtü kontrolünde zorluk (düşünülmeden gösterilen tepkiler) gibi belirtilerle ortaya çıkar. DEHB’nin kesin nedeni tam olarak bilinmese bile genetik yatkınlığın kritik bir rol oynadığı gözlemlenmiştir. Bu bozukluğa sahip bireylerde yapılan nörolojik incelemeler, beyinde dopamin adlı kimyasal maddenin seviyesinin düşük olduğunu ve sosyal davranışları düzenleyen beyin bölgelerinin diğer bölgelere göre daha az aktif çalıştığını ortaya koymuştur. Genetik faktörlerin yanı sıra biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin de DEHB gelişiminde etkili olabileceği tahmin edilmektedir. Erken doğum olması, bebeğin düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelmesi, doğum esnasında oluşabilen beyin travmaları veya oksijen eksikliği gibi durumlar riski artırabilir. Ayrıca hamilelik sürecinde alkol, sigara ya da madde kullanımı gibi faktörlerin yanı sıra, çocukların maruz kaldığı ekran süresinin fazla olmasının da DEHB riskini artırabileceğine dair araştırmalar vardır ve araştırılmaya devam edilmektedir. Küresel verilere göre, çocukların yaklaşık %5’i, yetişkinlerin ise %2,5’i bu bozukluktan etkilenmektedir (CDC, 2024).
DEHB Tanı Süreci
DEHB tanısı konurken çeşitli test ve değerlendirme yöntemleri kullanılır. Bu testler; bireyin dikkat süresi, hareket düzeyi ve dürtüselliğini analiz etmeye yönelik hazırlanmıştır. DEHB’nin türünü ve ciddiyetini anlamaya yardımcı olan özel ölçekler sayesinde, kişinin davranışları daha objektif biçimde değerlendirilebilir. Yine de sadece bir test ya da tek bir görüşme yapılarak tanı konması mümkün değildir. Tanı süreci; bireyin yaşam geçmişi, ailevi durumu ve sosyal ilişkileri gibi birçok farklı faktörün bir araya getirilerek değerlendirilmesini içerir. Uygulanan testler genellikle çocuklar için en çok ebeveyn ve öğretmenlerin, yetişkinlerde ise kişinin kendisi veya çevresindekilerin gözlemlerine dayalı anketlerle başlar, ardından dikkat ölçümleri ve klinik görüşmelerle devam eder. DEHB testlerinin detaylı ve özenli bir şekilde uygulanması, bu bozukluğu diğer gelişimsel süreçlerden ayırmak açısından oldukça önemlidir. Çünkü her çocuk zaman zaman dikkatini toplama veya davranışlarını kontrol etme konularında güçlük çekebilir. Ancak Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’na sahip çocuklarda bu belirtiler daha kalıcı ve daha yoğun şekilde gözlemlenir.
DEHB’nin Etkileri
Bu sebeple bu çocuklar okul, ev ve arkadaş çevresinde önemli sorunlar yaşayabilir. Tedavi edilmezse akademik performans düşebilir ve öğrenme zorlukları yaşanabilir. Sosyal ilişkilerde ise bu çocuklar çevreleri tarafından kaba, olumsuz ya da duyarsız olarak algılanabilir. Bu da empati kurma ya da iş birliği yapma becerilerinde aksamalara neden olabilir. Bu sosyal zorluklar, çocukta yalnızlık hissi, düşük özgüven, hayal kırıklığı, kaygı ve hatta depresyon gibi duygusal sorunlara zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, tanı sürecinde sağlık uzmanlarının yalnızca bireyin kendisiyle değil, aynı zamanda ebeveynleri, öğretmenleri ve eğer birey yetişkinse iş arkadaşlarıyla da görüşmesi oldukça önemlidir. Bu sayede belirtilerin farklı yaşam alanlarına nasıl yansıdığı daha sağlıklı şekilde değerlendirilebilir. Tanı konulabilmesi için semptomların en az altı aydır devam ediyor olması, birden fazla ortamda görülmesi (ev, okul, sosyal çevre gibi) ve çocuğun yaş grubuna göre beklenen davranışlardan belirgin şekilde sapma göstermesi gerekir.
DEHB Türleri
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, üç farklı türde gözlemlenebilir:
- Sadece Dikkat Eksikliğine Dayalı Tür: Bireyler bazı görevleri planlamakta ve tamamlamakta zorlanır. Ayrıntılara dikkat etmekte, yönergelere uymakta, uzun konuşmalara ve okumalara odaklanmakta güçlük çekerler.
- Sadece Hiperaktivite ile Dürtüselliğe Dayalı Tür: Bireyler aşırı hareketlidir, konuşkanlardır ve sakin durmakta zorlanırlar. Özellikle yemek yerken ya da ders çalışırken uzun süre sabit kalmakta zorlanabilirler. Dürtüsel davranan çocuklar ise sırasını beklemekte, konuşmak için birinin sözünü bitirmesini beklemekte ya da uygun olmayan anlarda konuşmamakta güçlük çekebilir.
- Karma Tür: Her iki belirti grubu bireylerde eş zamanlı ve yoğun şekilde görülür.
Yetişkinlerde DEHB
DEHB sadece çocuklukta görülmez. Bazı yetişkinlerde semptomlar görülmeye devam eder. Hatta bazı yetişkinlerde bu bozukluk olduğu halde hiç teşhis edilmemiş olabilir. Yetişkinlerde dikkat eksikliği; iş performansında başarısızlık, dağınıklık, plan yapamama, uzun görevleri tamamlamada isteksizlik, huzursuzluk ve duygularını kontrol edememe gibi sorunlara yol açabilir. Çocuklukta görülen hiperaktivite, ilerleyen yaşlarda yerini içsel bir huzursuzluğa bırakabilir.
Tedavi Yöntemleri
Tedavide genellikle davranış terapisi ile ilaç tedavileri birlikte kullanılır. Psikiyatrist, psikolog ve diğer ruh sağlığı profesyonelleri; çocuklara davranış terapisi, sosyal beceri eğitimi, ebeveyn eğitimleri ve danışmanlık desteği sunabilirler. Bazı çocuklarda DEHB ile birlikte kaygı bozuklukları ya da depresyon gibi sorunlar da görülebilir. Bu gibi durumlarda psikolojik destek, hem DEHB’ye hem de eşlik eden diğer sorunlara yönelik iyileşme sağlar. Okul öncesi yaştaki çocuklarda ise ilaç tedavisinden önce genellikle ilk adım olarak davranış terapisi ve ebeveyn eğitimi önerilir. Davranış terapisi, çocuğun davranış kalıplarını değiştirerek daha sağlıklı alışkanlıklar kazanmasını hedefler ve sosyal beceri eğitimleriyle sosyal ortamlarda daha uygun şekilde davranışlar geliştirmeleri sağlanır.
Ebeveynler ve öğretmenler de bu süreçte çocukla nasıl başa çıkacaklarını öğrenebilir. Örneğin, çocukla beraber bir çalışma programı hazırlanabilir ve çalışma süreleri belirli vakitlerle sınırlandırılabilir. Ayrıca ebeveynlik programları, anne-babaların çocuklarını daha iyi anlamalarına ve onlara doğru şekilde yaklaşmalarına katkı sağlar. Psikoterapi de çocukların yaşadıkları duygusal zorlukları dile getirmelerine yardımcı olurken, sorunlu davranış örüntülerini fark etmelerini sağlar. Bu süreçte çocuklar, semptomlarını nasıl kontrol edebileceklerini öğrenir.
Bununla birlikte sağlıklı yaşam alışkanlıkları da tedaviye destek sağlar. Düzenli ve yeterli uyku, dengeli ve sağlıklı beslenme, düzenli ve yeterli fiziksel aktivite, stresin azalmasına yardımcı olabilir. Dikkat eksikliği, zihinsel olarak pasif bireylerde daha sık görülebildiğinden hem bedenin hem zihnin aktif tutulması önemlidir. Bu anlamda zeka oyunları, hafıza çalışmaları, yabancı dil öğrenme ya da bir enstrüman çalmak gibi aktiviteler zihni canlı tutabilir. Aile terapileri de, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’na sahip bir bireyle yaşamanın getirdiği yükle baş etmek ve uygun yaklaşımlar geliştirmek adına aile bireylerine fayda sağlayabilir (NP İstanbul, 2024).
Sonuç
Sonuç olarak, her çocuğun ve her ailenin ihtiyaçları farklıdır. Bu nedenle tedavi süreci kişiye özel planlanmalı ve gerektiğinde esnek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir. Sabırlı, hoşgörülü ve destekleyici bir tutum, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’na sahip bireyin ve çevresindeki bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirecektir. Gerçek iyileşme ise zaman içinde kazanılan farkındalık, deneyim ve öz disiplinle mümkün olacaktır.
Kaynakça
- CDC (2024). Data and Statistics on ADHD. https://www.cdc.gov/adhd/data/index.html
- NP İstanbul Hastanesi (2024). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir?. https://npistanbul.com/dikkat-eksikligi-hiperaktivite-bozuklugu