“Armut dibine düşer” atasözünü hepimiz biliriz. Ne kadar keskin bir ifade değil mi? “Düşebilir mi” ya da “düşer mi” değil; direkt “armut dibine düşer.”
Bu atasözünün anlamının her çocuğun kendi anne, baba ya da bir üst neslinin benzer özelliklerini kesinlikle taşıyacağını ifade ettiğini biliriz. Her çocuk kendi anne babasının özelliklerini taşır.
Peki gerçekten öyle midir? Her çocuk anne babasına çok benzer özellikler mi gösterir?
Atasözleri ve Kültürel Bağlam
Atasözleri ve deyimler aslında her milletin yaşam tarzını, inançlarını, geleneklerini, coğrafya ve tarihini içinde barındırır. Bu yüzden nesnellikten ya da objektif bir durumdan bahsetmek çok doğru olmayacaktır.
Bu atasözünün doğruluğu ve yanlışlığı hakkında bir çocuk psikoloğu olarak detaylı konuşmak isterim.
Burada tabii ki fiziksel özelliklerden değil; çocuklarımızın karakteristik özelliklerini ele alacağız.
John Locke, bebeklerin dünyaya “Boş Levha” (Tabula Rasa) olarak geldiğini savunmuştur. Şöyle özetleyebiliriz ki çocuklar zamanla deneyim ve çevresel etkileşimlerle öğrenir.
Bu görüş daha sonrasında Kant ve Descartes gibi filozoflar tarafından çocukların doğuştan yetiler ve beceriler ile geldiğini savunarak farklı biçimlerde ele alınmıştır.
Genetik Aktarım ve Mizaç
Peki çocuklarımızın anne babalarının boy, göz rengi, ten rengi gibi özelliklerini genetik aktarım yoluyla aldığını biliyoruz.
Çocukların dışadönük, utangaç, neşeli, enerjik gibi özelliklerinin de anne babasına benzer şekilde geçtiğini mi söylemeliyiz?
Modern psikoloji bu konuda farklı bir perspektif sunar. Fiziksel özellikler genetik aktarımın bir parçasıdır; ancak kişilik özellikleri ve mizaç daha karmaşık bir yapıya sahiptir.
Bizler aynı Descartes ve Kant gibi çocukların boş levha olarak değil, belli yetiler ve beceriler ile dünyaya geldiğini savunuyoruz.
Bunu şöyle dile getiririz: Çocuklar belli mizaçlarla dünyaya gelir.
Mizaç Nedir?
Alexander Thomas ve Stella Chess Amerikalı çocuk psikiyatristleridir.
Bu psikiyatristler çocukların gelişimini 30 yıl sürecek şekilde incelemişlerdir.
Çocukların genel hareketliliği, düzen durumlarını, karşılaştıkları herhangi bir durum ve nesneye karşı ilk tepkilerini, uyum sağlama sürelerini, bir uyaran karşısında ne kadar hızlı tepki verip vermediğini, verilen tepkilerin şiddetini, dikkat süreleri ve yoğunluğunu ve dışarıdan gelen herhangi bir uyaranın çocuğun dikkatini ne kadar sürede dağıttığı üzerine dokuz boyutlu bir araştırma yapmışlardır.
Sonucunda bazı çocukları kolay, bazı çocukları zor ve yavaş ısınan çocuklar olarak nitelendirmişlerdir.
Farklı birçok araştırma vardır. Tabii ki her çocuk bu gruplara uymak zorunda değildir ama bu kategoriler bize birer yol göstericidir.
Biz bu tablolara bakarak çocuklarımız hakkında belli bir çerçeve oluştururuz ve şu şekilde ifade ederiz:
Göz rengi, boy uzunluğu gibi bir çocuğun hareketli, düzenli, dikkatli olması da genetik aktarımın bir sonucudur.
Büyük ölçüde armut dibine düşer ve çocuklar belli genetik aktarımlarla belli bir mizaçla dünyaya gelir. Yani hepsi genetik aktarımın bir sonucudur.
Bizim asıl yapmamız gereken ilk davranış ise bu duruma saygı göstermek ve kabul etmektir.
İnsan kabul gördüğü yerde iyileşmeye başlar.
Çocuğunuz enerjik olmayabilir ya da yaşıtlarına göre daha dikkatsiz olabilir. Bunlar örneklerle çoğaltılabilir.
Anne babalar olarak saygı duymayı, kabul edebilmeyi ve anlayış göstermeyi öncelikli yapmalı; daha sonra “neler yapabiliriz?” diye konuşmalıyız.
Ne Yapabiliriz?
Öncelikle çocuklarımız için bütün durumlar objektif bir şekilde gözlemlenmeli, olumlu ya da olumsuz olarak yargılamadan gözlemlediğimiz durumu bir uzmanla görüşmeliyiz.
Mizaç değiştirilemez ama geliştirilebilir.
Örneğin dikkatsizlik tamamen ortadan kaybolmaz fakat belli egzersizlerle geliştirilebilir.
Bir çocuğun çekingen olması, çocuğun belirli yönlendirmeler ve gruplara dahil edilmesiyle üzerinden gelinecek bir durumdur.
Bu tür durumlar çocuklar için kendi özelinde konuşulmalı ve her çocuk için kendine özel bir yol ile ilerlenmelidir.
Çocuğunuz için uygun uzman ve yönlendirmeyle ilerlemeniz en sağlıklısı olacaktır.
Armut dibine düşer ve bu ifade büyük ölçüde doğrudur; fakat yönlendirme ve doğru ilerlemeyle armutları yuvarlayabiliriz.
Kaynakça:
Thomas, A., & Chess, S. (1977). Temperament and Development. Brunner/Mazel.
Locke, J. (1690). An Essay Concerning Human Understanding. London.
Lerner, H. (1999). Öfke Dansı (S. Gül, Çev.). Varlık Yayınları. (Orijinal eser 1985’te yayımlandı.)