Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde “Psikoloji”

Psikoloji öğrenciliğimin son yılına gelirken ister istemez dönüp geride bıraktığım 3 seneye, bu alanın gidişatına ve geleceğine daha geniş bir pencereden bakmaya çalışıyorum. İlk yıllarda teorilerin, kuramların, akademik heyecanın içinde kaybolmuşken; son sınıfa doğru insan yavaş yavaş işin hem mutfağını hem de perde arkasını keşfetmeye başlıyor. Ve o zaman şu sorular kafada dönüp dolaşmaya başlıyor: 21. yüzyılın ilk çeyreğinde psikoloji gerçekten ne kadar ilerledi? Neyi başardı, nerede eksik kaldı? Ve biz yeni mezun olacak psikolog adayları olarak nasıl bir alana adım atıyoruz?

Dürüst olmak gerekirse psikoloji, son yirmi beş yılda büyük bir dönüşüm yaşamış. Nörobilimdeki gelişmeler, yapay zekânın yükselişi, dijital terapiler, çevrim içi psikolojik destek platformları… Tüm bunlar psikolojiyi daha erişilebilir, daha görünür ve belki de daha “bilimsel” kıldı. Ama aynı zamanda bir sürü soru işaretini de beraberinde getirdi.

Teori ve Pratik Arasındaki Kopukluk

Üniversiteye ilk başladığımda psikoloji sanki tamamen teoriler, istatistikler, makaleler ve deneylerden ibaretmiş gibi geliyordu. Derslerde Freud’un psikanalizini, Skinner’ın davranışçılığını, Beck’in bilişsel kuramını öğreniyor; araştırma yöntemleri derslerinde deney tasarlıyor, p-değerlerini konuşuyorduk.

Ama sonra stajlara, hastane vizitelerine, süpervizyonlara girince fark ettim ki kitaplarda öğretilenlerle sahadaki gerçeklik arasında koca bir uçurum var. Teoriler elbette gerekli, ama gerçek hayatta insanlar bir kuramın paragraflarına sığmıyor. Mezuniyetin eşiğinde bir öğrenci olarak en çok hissettiğim şey, sahada bambaşka bir öğrenme sürecinin bizi beklediği. Üniversite diploması aslında yolun sonu değil, daha çok bir başlangıç gibi.

Popüler Psikolojinin Yükselişi

Bir de işin popülerleşme kısmı var. 21. yüzyılda psikoloji sadece akademik bir alan olmaktan çıktı; sosyal medyanın en gözde konularından biri hâline geldi. Instagram’da, TikTok’ta her gün yüzlerce “psikoloji içerikli” video dolaşıyor. “Toksik ilişkiler”, “anksiyete atakları”, “kişisel sınırlar” gibi kavramlar herkesin diline yerleşti.

Bunun iyi tarafı, insanların duygularını konuşmaya daha açık hâle gelmesi ve nispeten bilinçlenmesi. Psikolojik destek almak artık eskisi kadar tabu değil. Ancak olumsuz tarafı da ortada: Kavramlar basitleşip çarpıtıldıkça, psikoloji bazen bilimsel ciddiyetini kaybediyor. 30 saniyelik bir videonun ardından herkesin birbirine teşhis koyduğu bir dönemdeyiz. Bu da psikolojinin kamusal imajını bulanıklaştırıyor.

Teknoloji ve Etik Sorular

Son yılların en dikkat çekici gelişmelerinden biri de psikoloji ile teknolojinin kesişmesi oldu. Çevrim içi terapi platformları, duygu analizi yapan algoritmalar, hatta terapi yapan chatbot’lar… Bunlar kulağa yenilikçi geliyor, fakat aynı zamanda ciddi etik soruları da beraberinde getiriyor.

Psikoloji, temelde insan ilişkisine dayalı bir alan. Peki, bir yapay zekâ gerçekten “anlayabilir” mi? Bir insanın duygularını, acılarını, travmalarını algoritmalar üzerinden çözümlemeye çalışmak, insan ruhunu fazlasıyla indirgemek değil mi? 21. yüzyılın ilk çeyreği bu soruları gündeme getirdi ama net cevaplar henüz ortada yok. Ayrıca KVKK açısından da toplumun kafası oldukça karışık.

Akademik Baskı ve Bilimsellikten Uzaklaşma

Bir de akademinin içinden bakınca görülen bir gerçek var: Yayın yapmak, atıf almak, fon bulmak… Bunlar bilimsel ilerleme için elbette gerekli, ama bazen sanki asıl amaç buymuş gibi görünüyor. İnsan ruhunun karmaşıklığını anlamaya çalışmak yerine, istatistiksel olarak ölçülebilir olana odaklanmak daha çok teşvik ediliyor gibi. Bu da psikolojinin insani yönünü geri plana iten bir başka dinamik. Psikolojinin bir bilim olup ölçülebilir olması çok kıymetli ve geri planda kalmaması gereken bir gerçek. Dünya genelinde üniversitelerde psikoloji bölümünde okuyan öğrenci sayısının son 25 yılda katlanarak artmasıyla alanda çalışanlar, keskin bir şekilde iki zıt kutuba ayrıldı: Akademik baskı altında ezilenler ve bilimin ışığından kopup, insanlara duymak istediklerini söyleyenler.

Mezuniyete Yaklaştıkça

Son sınıfa gelince şunu daha net görüyor insan: Psikoloji tek bir kuramın, tek bir yöntemin ya da tek bir teknolojinin tekelinde ilerleyemez. İnsanı anlamak çok boyutlu bir iş. 21. yüzyılın ilk çeyreği psikolojiye çok şey kattı: Bilimsellik, teknoloji, toplumsal farkındalık… Ama aynı zamanda ciddi sınavlar da getirdi: Yüzeyselleşme, etik ikilemler, akademik baskılar.

Belki de bizim kuşağın görevi, tüm bu gelişmeleri bir araya getirip hem bilimsel hem de insani yönü güçlü bir psikoloji inşa etmek olacak. Çünkü psikoloji, kendi eleştirisini yapabildiği sürece ilerleyebilecek bir bilim gibi görünüyor.

Asmin Kırşan
Asmin Kırşan
Asmin Kırşan, Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencisidir. Klinik psikoloji alanında çeşitli eğitimler almış, farklı kurumlarda staj yaparak hem teorik hem de uygulamaya dönük deneyimler kazanmıştır. Ayrıca insan kaynakları alanında aldığı eğitimlerle psikolojinin kurumsal yansımalarına da ilgi duymaktadır. Kırşan, yazılarında psikolojiye dair güncel gelişmeleri, ilgi çekici kavramları ve bilimsel temelli bilgileri herkesin anlayabileceği sade bir dille aktarmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar