Hayat, çok geniş ve kapsamlı bir yolculuk, her yaşın getirdiği ayrı deneyimlerle donanmış bazen bize kendini sevdiren bazen de kendisinden uzaklaştıran, kimi zaman korkutucu, kimi zaman heyecan verici, kimi zaman ise ne getireceği belli olmayan belirsizlikler ile donanmış, götürdüğü yol bazen yokuşlu, bazen düz, bazen de hiç bitmeyecekmiş gibi yollarda yürüten bir yerdir. Bazen bizden bir şeyler alır, bunlar hem geri getiremeyeceğimiz hem de getirebileceklerimizi barındırır. Hayatın getirdikleri bazen bizi iyi hissettirebilir, ancak onların bizden ne zaman gideceği veya sonsuza kadar bizimle olacağını bilmemek iyi hissettirmenin yanında bizlere korku da getirir. Bazen bize birtakım kötü hissettiren deneyimler de getirir. Hayatın her an her saniye her gün iyi olmasını beklemek bir yanılgıdır çünkü hayatın içinde var olan insani duyguları hissedebilmesi, düşünebilmesi ve fark edebilmesi sebebiyle acı çekecek ve üzülecektir. Bu insanı diğer canlılardan farklı kılması, aslında insan olduğunu hissettirmesidir.
Hayatın içerisinde mutluluk üzüntüyle, öfke sakinlikle, sevgi acıyla, bazen merhemle beraber bulunur. İnsanın yaşayacakları ve hissedeceği duygular üzerinde ne kadar çaba sarf etmeye kalksa da kontrolü yoktur. İnsan olarak en çok istediğimiz şey belirsizlikleri ortadan kaldırmak, neler olacağını görebilmek ve bazen de sevdiklerimizin hem fiziksel hem de duygusal olarak elimizden kayıp gitmemesini sağlamaktır. Belirsizlik sevmeyiz çünkü bir kesinliği yoktur ve bizde güvenli alan değil korku yaratır. Onlar ile baş edebileceğimizden emin olmadığımız için ortaya çıkar bu korku duygusu. Sevdiklerimizin fiziksel ve duygusal olarak bizimle kalmasını isteriz çünkü bağ kurarız ve kendimizi yalnız hissetmeyiz. İnsan başkalarıyla bağ kurarak, anlamdırarak, kendini iyi hisseder ve yalnız hissetmez. Her olay, her kayıp, her deneyim insana bazı duyguları hissettirir, insan olarak her zaman mutlu ve iyi hissetmeyi beklemek işte bu yüzden yanılgıdır çünkü biz hissedebilen canlılarız ve her zaman aynı şeyleri aynı düzeyde zamanda hissedemeyiz. Hayat bazen istemediğimiz durumları, olayları bize getirebilir ve bunlar üzerinde kontrolümüz maalesef yoktur. Hayatın getirdiği bu zor durumlar ve olaylar karşısında sadece kontrol edebileceğimiz şey tepkilerimiz ve onlarla nasıl baş etmeyi seçtiğimizdir. Peki bu kazanılabilir bir beceri midir? Tabii ki evet.
Psikolojik Esneklik Nedir?
Psikolojik esneklik, kişinin zor durumlar karşısında duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak uyum sağlayabilme kapasitesidir. Bu zorlukları yok saymak, bastırmak değil, duygular için alan açabilmek, onlar ile yüzleşebilmek, işlevsiz duyguları işlevli hale getirebilmek, düşünceleri yeniden değerlendirebilmek ve değerler doğrultusunda hareket edebilmektir. Psikolojik esnekliğe sahip biri büyür gelişir, değişir ve güçlenerek yoluna devam eder.
Psikolojik Esnekliğin Temel Özellikleri Nedir ve Nasıl Geliştirilebilir?
1- Duyguları Bastırmadan Kabul Etmek
Zor bir durumda genelde acı duymaktan kaçınırız çünkü bunun kötü bir şey olduğunu ve bizi güçsüz yaptığını düşünürüz ancak acı çekmek insan olmanın bir parçasıdır ve kişinin hala yaşamın içinde olduğunu gösterir, böyle zamanlarda gerçek duygumuzu ve temel ihtiyacımızı bulmalı onu daha faydalı şekline dönüştürmeliyiz.
2- Düşünceleri Sorgulamak
Zihnimiz neredeyse her an düşünce üretir ve bunların çoğu doğru değil sadece düşüncedir ve bize hizmet etmezler. Başarısızım, her şey daha da kötüye gidecek vb… Bu düşüncelere körü körüne inanmamak ve onların doğruluğunu sorgulamak ve onlara karşı biraz mesafe alabilmek gerekir. Düşüncelere mesafe alabilmek, Bilişsel ve Davranışsal Terapi tekniklerinden biridir ve şu şekildedir. Ben başarısız veya değersiz biriyim demek yerine, ben başarısız biri olduğumu düşünüyorum, ben değersiz biri olduğumu düşünüyorum veya hissediyorum şeklinde etiketlerle bütünleşmek yerine onlara dışarıdan bakabilmektir. Bu düşüncem gerçekten doğru mu? Buna dair bir kanıtım veya alternatif düşüncem var mı (Sokratik Sorgulama) ile düşüncelerinizin gerçekten doğru olup olmadığına dair bir esneklik kazanabilirsiniz.
3- Değerler Doğrultusunda Hareket Edebilmek
Zor zamanlarda yönümüzü kaybetmemek için içsel değerlerimize tutunmak gerekir. Bu kimisi için aile, kimisi için çalışma kimisi için de başka bir değer olabilir.
4- Şimdiki Ana ve Kontrol Edilebilenlere Odaklanmak
İnsanın kontrol edebileceği ve kontrol edemeyeceği şeyler vardır. Kontrol edebildikleri kendi tepkileri, algıları ve olaylara bakış açısıdır. Edemedikleri ise başına gelecekler, gelenler ve dış koşullardır. Dış koşullara hakimiyet kurmak insanı zamanla tüketir ve yorar, içsel koşullar ise bizim üzerimizde kontrol sahibi olduklarımızdır ve bunları bulabilmek zor zamanlarda kişinin kaygı ve stres seviyesini düşürerek, daha pozitif ve daha sakin olmasına yardımcı olmaktadır.