Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

YASLA BİRLİKTE DEĞİŞEN İLİŞKİLER: YAKINLIK, UZAKLIK VE YENİ SINIRLAR

Yas, yalnızca bireyin iç dünyasında yaşadığı bir duygulanım değil, aynı zamanda kişilerarası ilişkiler ağı içerisinde şekillenen çok katmanlı bir süreçtir. Kaybın ardından yaşanan yas, bireyin benlik algısını, dünyayla kurduğu bağı ve en önemlisi diğer insanlarla olan ilişkilerini derinden etkileyebilir (Neimeyer, 2001). Bu bağlamda, yas süreci sadece içsel bir deneyim değil; aynı zamanda ilişkisel bir yeniden yapılanma sürecidir. Kimi zaman destekleyici bir çevre iyileşmeyi kolaylaştırırken, kimi zaman da beklentilerin karşılanmaması ikinci bir kırılmaya yol açabilir.

John Bowlby’nin bağlanma kuramına göre insan, yaşamı boyunca güvenli bağlanma figürlerine ihtiyaç duyar ve bu bağlanma figürlerinin kaybı, bireyin psikolojik dengesini sarsar (Bowlby, 1980). Kayıp yaşandığında, bağlanma sistemi yeniden aktive olur ve birey, çevresinden yeniden bir tutunma ve görülme arzusu duyar. Ancak bu arzunun karşılık bulmaması, bireyde yalnızlık, kırgınlık ve dışlanmışlık duygularını tetikleyebilir. Özellikle en yakın çevresinden destek göremeyen bireyler, yas sürecinde ikincil bir travma yaşama riskiyle karşı karşıya kalır.

Bu noktada, Donald Winnicott’un “tutma ortamı” (holding environment) kavramı önemli bir açıklayıcı çerçeve sunar. Winnicott’a (1960) göre, bireyin kırılgan olduğu dönemlerde, çevresi tarafından duygusal olarak tutulması ve anlaşılması gerekir. Yas sürecindeki birey, bu tutma ortamını çevresinde bulamadığında, duygusal olarak yalnızlaştığı gibi, ilişkisel bağlarını da sorgulamaya başlar. “Kim yanımda kaldı, kim gitti?” sorusu, bu sorgulamanın en yalın ifadesidir.

Yas sürecinde birey, yalnızca dışsal destek beklentileriyle değil, aynı zamanda kendi vericiliğini, duygusal emeğini ve ilişkisel rollerini de sorgular. Bu da bazı bağların yalnızca karşılıklılık zemininde değil, psikolojik yük zemininde kurulduğunu fark ettirebilir.

Yasın ardından bazı ilişkilerin doğal bir şekilde sonlanması, bu bağlamda şaşırtıcı değildir. Çünkü kaybın ardından birey, artık eski ilişkisel dinamiklerle ilerleyemeyeceğini fark eder. Bazı ilişkiler anlamını yitirirken, bazıları da derinleşerek daha özgün bir hâl alır. Attig’e (2004) göre, yas sadece bir son değil, aynı zamanda bir yeniden yapılanma sürecidir. Bu yeniden yapılanma, yalnızca bireyin iç dünyasında değil, sosyal çevresinde de köklü değişimlere neden olur.

Yas sürecinde birey, sosyal çevresine dair farkındalık geliştirir. Daha önce önemsemediği ilişkilerin kıymetini fark edebilir; buna karşılık, çok şey beklediği kişilerin sessizliğiyle yüzleşebilir. Özellikle destek beklenen anlarda alınan sessizlik, bazen doğrudan bir reddedişten daha kırıcı olabilir. Bu sessizlik, yalnızca ilişkilere değil, bireyin kendilik algısına da nüfuz eder.

Bu yüzleşme, bireyin kendisine ve ilişkilerine dair sınırlarını yeniden çizmesine neden olur. Özellikle görünmeyen ya da toplumsal olarak tanınmayan kayıplarda (örneğin gizli bir ilişkinin sona ermesi, düşük gibi erken dönem kayıplar), bireyin yaşadığı yas çevresi tarafından görülmediğinde, sosyal izolasyon daha da derinleşebilir (Doka, 1989). Toplumsal olarak tanınmayan yaslar, bireyin yaşadığı kaybın meşruluğunu sorgulamasına neden olabilir. Bu durum, hem içsel bir suçluluk duygusunu hem de sosyal geri çekilmeyi tetikleyebilir.

Bu süreçte birey, hem kendi içsel dayanıklılığını hem de çevresiyle kurduğu ilişkisel bağları yeniden değerlendirir. Yas, sadece neyin kaybedildiğini değil, neyin sürdürebilir olduğunu da ortaya koyar. Bu nedenle, yas süreci aynı zamanda bir filtreleme işlevi görür. Birey, artık hangi ilişkileri devam ettirmek istediğini, hangilerinden uzaklaşması gerektiğini daha net görebilir. Bu noktada, sınır koymak, öz şefkatle birlikte işleyen bir korunma mekanizması hâline gelir. Yas sürecinde sınır koymak, yalnızca koruyucu değil; aynı zamanda dönüştürücü bir işlev de görür. Çünkü sınırlar, bireyin neye ihtiyaç duyduğunu, neyi artık taşımak istemediğini daha görünür kılar.

Yasla birlikte gelen dönüşüm, bireyin kimliğinde de yankı bulur. Önceden tanımlı sosyal rollerin ve ilişkilerin sorgulanması, yeni bir benlik inşasının zeminini hazırlar. Kayıp sonrası dönemde birey, yalnızca yasını değil; aynı zamanda kimliğini de taşır. Neimeyer’in (2001) anlam inşası modeline göre, bireyler yas sürecinde yaşadıkları kaybı anlamlandırarak, yaşamlarına yeniden yön vermeye çalışırlar. Bu süreç, yeni ilişkilerin kurulması, mevcut ilişkilerin derinleşmesi ya da sonlanması ile birlikte ilerler. Kaybın ardından kurulan yeni ilişkiler, çoğu zaman daha bilinçli ve derinlikli bağlara evrilir. Çünkü birey artık bağlanmayı bir ihtiyaçtan çok bir seçim olarak görmeye başlar.

Sonuç olarak, yas sadece bireysel bir duygusal deneyim değil; aynı zamanda ilişkisel bir dönüşüm alanıdır. Kimi zaman destek görmemek, yasın kendisinden daha derin bir yara bırakabilirken, kimi zaman ortak bir yas, iki insan arasında daha önce var olmayan bir bağı mümkün kılabilir. Yasla birlikte şekillenen ilişkiler, bireyin hem duygusal hem sosyal haritasını yeniden çizer. Bu nedenle yas, yalnızca bir son değil; aynı zamanda gelecekte kimlerle, nasıl bir ilişki kurmak istediğimize dair bir başlangıçtır.

 

Kaynakça:

  • Attig, T. (2004). Meaning of loss and grief.

  • Bowlby, J. (1980). Loss: Sadness and Depression. Attachment and Loss, Vol. 3.

  • Doka, K. J. (1989). Disenfranchised grief: Recognizing hidden sorrow.

  • Neimeyer, R. A. (2001). Meaning reconstruction & the experience of loss.

  • Winnicott, D. W. (1960). The theory of the parent–infant relationship.

 

Ecrin Özerdem
Ecrin Özerdem
Psikolog Ecrin Özerdem, Klinik Psikoloji yüksek lisans programında tez aşamasında olup akademik yolculuğuna öz şefkat, duygusal şemalar ve nesne ilişkileri alanında araştırmalarla devam etmektedir. Psikoterapi sürecinde bireylerin duygusal farkındalıklarını artırmalarını, psikolojik sağlamlıklarını güçlendirmelerini ve içsel dönüşüm süreçlerini desteklemeyi hedeflemektedir. Çevrimiçi ve yüz yüze formatlarda psikoterapi hizmeti sunmakta; aynı zamanda çeşitli platformlarda psikoloji alanında içerikler üreterek bilgi paylaşımında bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar