Perşembe, Eylül 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yas, Acı ve Sevgi

“Yas, sevginin ödenmemiş borcudur.” diyor Freud. İnsan sevdiğini kaybettiğinde aslında yok olan yalnızca bir beden değildir; paylaşılmış zaman, söylenmemiş cümleler ve içimizde sessizce büyüyen bağlılık da eksilir. Yas, bu eksilmeye verilen çok insanca bir cevaptır. Çoğu zaman toplum, kaybeden kişiye “güçlü ol” ya da “zamanla geçer” gibi cümlelerle yaklaşır. Oysa yas bir hastalık değil, ruhun ve zihnin kendine özgü bir iyileşme mekanizmasıdır.

Yasın Aşamaları ve Dalgalı Doğası

Klinik psikolojide yas üzerine en çok bilinen modellerden biri Elisabeth Kübler-Ross’un beş aşama yaklaşımıdır: inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ancak bu aşamaların düz bir çizgi üzerinde, sırayla yaşandığını düşünmek yanıltıcı olur. Danışanlarımla yaptığım çalışmalarda gözlemlediğim şey şudur: İnsan bazen aynı gün içerisinde bu beş aşamanın birkaçına birden dokunabilir. Sabah büyük bir inkarla uyanıp öğleden sonra öfkeyle dolabilir, akşam olduğunda ise kaybın hüznüyle içine kapanabilir. Yas, hiçbir zaman doğrusal bir süreç değildir; dalgalı, dairesel ve kendine özgüdür.

Psikoloji literatüründe Stroebe ve Schut’un (1999) geliştirdiği çift süreç modeli bu dalgalanmayı daha iyi açıklar. Modele göre yas sürecinde iki farklı yönelim vardır: Biri kayba odaklanma, diğeri yaşamın devamına odaklanma. Bazen kaybın acısıyla yüzleşiriz; ağlarız, anıları hatırlarız, ölen kişiye dair özlemi hissederiz. Bazen ise gündelik hayatın küçük sorumluluklarına döneriz; işe gideriz, alışveriş yaparız, çocuklarımızla ilgileniriz. Bu iki kutup arasında gidip gelmek, aslında sağlıklı bir yasın göstergesidir. Çünkü sürekli acının içinde kalmak kadar, acıdan tamamen kaçmak da ruhu tüketici olabilir.

Devam Eden Bağlar ve Yasın Anlamı

Yas tutmak, yalnızca bir kaybın ağırlığını hissetmek değildir. Aynı zamanda o kişiyle kurduğumuz bağı başka bir biçimde sürdürmeyi öğrenmektir. Psikoloji bu noktada “devam eden bağlar” kavramından söz eder. Kaybettiğimiz kişi artık fiziken yanımızda değildir ama onunla kurduğumuz ilişki, anılar, değerler ve semboller aracılığıyla yaşamaya devam eder. Bir şarkı, bir fotoğraf, bir kokunun hatırlattıkları, o bağın yeniden şekillenmiş halidir. Yas, aslında bu yeniden yapılanmaya izin verme sürecidir.

Toplumda yasla ilgili pek çok yanlış inanış da vardır. En sık karşılaşılanlardan biri “zaman her şeyi iyileştirir” düşüncesidir. Oysa zaman tek başına hiçbir şeyi iyileştirmez; yasla temas edebilmek, acıya alan açabilmek iyileştirici olan şeydir. Bir diğer mit, “güçlü insanlar ağlamaz” söylemidir. Klinik deneyim bize şunu gösterir: Gözyaşını bastırmak, acıyı reddetmekten öteye gitmez. İnsanın kendine izin vermesi, duygularını yaşaması ruhsal dayanıklılığın bir parçasıdır.

Yasın Süresi ve Profesyonel Destek

Yasın süresi kişiden kişiye değişir. Araştırmalar ortalama altı ay ile iki yıl arasında yoğun bir yas süreci yaşandığını gösterse de (Bonanno, 2009), bu süreyi herkes için aynı şekilde tanımlamak mümkün değildir. Bazı kişiler kısa sürede günlük yaşamlarına uyum sağlarken, bazıları için bu süreç çok daha uzun ve karmaşık olabilir. Özellikle kayıp beklenmedik, ani veya travmatik olduğunda yasın ağırlığı artabilir. Bu noktada profesyonel destek almak, yasın komplike hale gelmesini önleyici olabilir.

Klinik gözlemlerime göre yas, ertelemeye gelmez. Bastırıldığında, bir süreliğine unutulmuş gibi görünse de kendini farklı şekillerde tekrar gösterir: Anksiyete, depresyon, öfke patlamaları veya bedensel yakınmalar gibi. Bu nedenle yasla temas etmek, zor olduğu kadar iyileştirici bir adımdır. Çünkü insanın içindeki sevgi, kaybın ardından bir çıkış yolu arar.

Acı, Sevginin Başka Bir Yüzü

Acı belki de sevginin başka bir yüzüdür. Bunu hiç düşündün mü? Yasın derinliğinde hissettiğimiz şey aslında kaybettiğimiz kişiye duyduğumuz sevginin farklı bir formudur. Bu yüzden yas, yalnızca ölümle ilgili değildir; biten ilişkiler, taşınılan şehirler, hatta terk edilen hayaller bile yas sürecini tetikleyebilir. Çünkü kayıp, insanın en temel deneyimlerinden biridir.

Yasın sessiz dilini anlamak, sadece kaybeden için değil, çevresindekiler için de önemlidir. Bir yakınınızı kaybetmiş birine destek olmak istiyor ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız şunu hatırlatmak isterim: Bazen destek bir cümle kurmak değil, yanında sessizce var olabilmektir. Çoğu zaman “konuşmak” değil, “duymak” iyileştiricidir.

Sonuç: Sevginin Dönüştüğü Yas

Sonuç olarak yas, insanın sevgiyle olan bağının kırılgan ama derin bir ifadesidir. O yüzden kaybettiğimizde aslında elimizde kalan şey sevgidir. Ve sevgi, her zaman başka bir biçimde yaşamaya devam eder.

Yasınızı, yasımızı yaşarken sabır dilerim. Bu acı sevgimizin bir başka yüzü. Sizi anlıyor ve şefkatle kucaklıyorum.

İrem Zeynep Özen
İrem Zeynep Özen
İrem Zeynep Özen, 1999 yılında İzmir’de doğdu. İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden yüksek şeref öğrencisi olarak mezun oldu. Yazıya olan ilgisi ortaokul yıllarında başladı ve ödüllü bir yazısı Çeşme’nin yerel gazetesinde yayımlandı. Eserlerinde psikoloji, felsefe ve psikiyatrinin kesişim noktalarına odaklanan Özen, insan zihninin derinliklerini keşfetmeyi ve psikolojik kavramları okuyucuya anlaşılır bir dille aktarmayı amaçladı. Akademik yolculuğu boyunca psikoterapiye olan ilgisini derinleştirerek Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur’dan Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimi aldı ve süpervizyon sürecinde danışan kabul etmeye başladı. Aynı zamanda M.E.B. onaylı Aile Danışmanlığı unvanına sahiptir. Psikoloji alanındaki uzmanlığını yazın dünyasına taşıyan Özen, ulusal ve uluslararası eğitimlerle bakış açısını geliştirdi. King’s College London, University College London ve University of Leeds gibi prestijli kurumlarda psikoloji ve ruh sağlığı üzerine eğitimler aldı. Bu disiplinlerarası yaklaşımı, yazılarında psikolojiyi yalnızca klinik bir alan olmaktan çıkarıp bireyin günlük yaşamına entegre eden bir perspektif sunmasını sağladı. Halen İzmir’de yaşayan İrem Zeynep Özen, bireysel danışmanlık çalışmalarının yanı sıra sanat terapileri ve göçmenlerle ilgili projeler üzerinde çalışmalar yürütmektedir. Psikolojiyi toplumla buluşturmayı amaçlayan yazılarıyla, insan ruhunu anlamaya yönelik farkındalık yaratmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar